9652,17%0,13
34,63% 0,00
36,61% 0,10
2940,35% 0,13
4905,75% 0,00
Tel Aviv'e yine geri dönüş yolu gözüktü. İsrail'in kuzeyindeki yerleşimler hala boş, Lübnan'ın güneyi ise coşku dolu.
Lübnan'da ateşkese ulaşıldı. Karar salıyı çarşambaya bağlayan gece Türkiye saatiyle 5'te yürürlüğe girdi. Böylece 8 Ekim 2023'te Gazze'ye destek amacıyla açılan Lübnan cephesinde silahlar ilk kez sustu. İsrail 63 günlük kapsamlı savaşı sırasında Hizbullah liderliğine yapılan suikastlara, sabotaj eylemlerine, düzenli ordusuna ve tüm teknolojik üstünlüğüne rağmen tek bir hedefine dahi ulaşamadan 2000 ve 2006'da olduğu gibi geri çekilmek zorunda kaldı. Yetmezmiş gibi İsrail'in meşhur caydırıcılığından eser kalmadı, “ayrıcalıklı” Tel Aviv bölgesi bile Hizbullah'ın ateşinden kurtulamadı.
Karar gece saatlerinde Lübnan Başbakanı Necip Mikati, mevkidaşı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Joe Biden tarafından farklı açıklamalarla duyuruldu. Netanyahu, ülkesinde birçoklarınca “mutlak teslimiyet” olarak yorumlanan ateşkesi, anlaşmanın İsrail'e Lübnan'da hareket serbestisi verdiğini iddia ederek pazarlamaya çalıştı.
Lübnan hükümetinden bir kaynak Katar gazetesi el-Arabi el-Cedid'e Beyrut'un Birleşmiş Milletler'in 1701 sayılı kararını “hiçbir değişiklik olmadan” uygulatma sözünü tuttuğunu söyledi ve ekledi: “Lübnan'da düşman için hareket özgürlüğü yoktur, Amerikan varlığı denetleyici niteliktedir ve askeri hareket olmayacaktır.” 2006'daki savaştan sonra kabul edilen 1701 sayılı kararın Lübnan'da hükümetin rızası olmaksızın yabancı güçlerin bulunmasını yasakladığını hatırlatalım.
Direnişe Sadakat Bloku Milletvekili İbrahim el-Musavi, referanslarının 1701 sayılı karar olacağını ve “İsrail ile ABD arasındaki herhangi bir anlaşmanın Beyrut'u ilgilendirmediğini” vurguladı. İsrail'in “büyük sloganların ardından ateşkes için yalvardığını” belirten Musavi ayrıca “Direnişin, dolaylı müzakereler ve ateşkes dışında yerleşimcilerin kuzeye geri dönemeyeceğini teyit ettiğini” hatırlattı.
Blokun diğer bir Milletvekili Hasan Fadlallah, İsrail'in taleplerinin sahanın yanıtı sayesinde dikkate alınmadığını şu sözlerle aktardı: “Lübnan, Amos Hochstein'ın (ABD Elçisi) getirdiği temel Amerikan belgesinde çeşitli değişiklikler yaptı. Çatışmalar bunun temelinde durduruldu. Lübnan Devleti, sahadaki direniş savaşçılarının kararlılığı sayesinde düşmanın istediğini reddedebildi, bir yenilgi ve teslimiyet anlaşması olmasını istediği mutabakatın içeriğini değiştirdi. Düşman, anlaşmanın uygulanmasını denetleyen komiteye İngiltere ve Almanya'yı dâhil etmek istese de burada da Lübnan'a boyun eğdiremedi.”
Boyun eğdirilemeyen bir başka nokta da Tel Aviv'in Lübnan'ın güneyinde tampon bölge oluşturma talebi oldu. Ateşkesten saatler önce Margalyot Belediye Başkanı Eitan Davidi, "Kuzey sakinleri evlerini bir yıldan fazla bir süre boyunca Hizbullah'la tekrar komşu olmak için terk etmedi.” diyerek kuzeydeki diğer yetkililer gibi anlaşmaya isyan etmişti. Ayrıca İsrail'in karşı çıkmasına rağmen Lübnan'ın talebiyle Fransa da ABD ile beraber anlaşmanın uygulanışını denetleyecek olan izleme komitesine dahil edildi.
Nitekim İsrail'in belli bir kesimi dışında herkes ateşkesi memnuniyetle karşıladı:
Türkiye, uluslararası toplumun İsrail'e ateşkese tam anlamıyla bağlı kalması ve Lübnan'a verdiği zararı telafi etmesi için baskı yapması gerektiğini kaydetti. İran Lübnan'a, halkına ve direnişine verdiği açık desteği vurgulayarak, sıranın Gazze'ye geldiğini hatırlattı. Çin, “Gerilimin azaltılması ve barışın sağlanmasına yönelik tüm çabaları destekliyoruz.” dedi. Mısır, bu adımın bölgede gerilimi azaltmaya katkıda bulunacağını vurguladı.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, her iki tarafı da “bu anlaşma kapsamında üstlendikleri tüm taahhütlere saygı göstermeye ve bunları derhal uygulamaya” çağırdı. G7 dışişleri bakanları ateşkese güçlü destek verdi. Avrupa Birliği'nden “anlaşmanın sürdürülebilirliğini sağlamak için önümüzde yapılacak çok iş var.” mesajı geldi. Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak seçtiği Mike Waltz, “Başkan Trump sayesinde herkes masaya geliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Anlaşmaya göre İsrail 60 gün içerisinde Lübnan'ın güneyinden çekilecek; Hizbullah Litani Nehri'nin kuzeyine geçecek; Lübnan ordusu ülkenin güneyine konuşlanacak; Birleşmiş Milletler Barış Gücü UNIFIL varlığını sürdürecek; anlaşmanın uygulanması ABD ve Fransa tarafından denetlenecek.
Kuzeyli yetkililerin anlaşmaya isyanı sürüyor. Ateşkes onaylanmadan önce Netanyahu ile görüşen kuzeyli liderlerden biri olan Gabby Neeman toplantıdan çatışmaların sonunda geri döneceği hissiyle ayrıldığını söyledi. Neeman, "Bize gösterilen her şey, ister bir ay, ister iki ay, ister 10 yıl sonra olsun, bir sonraki turun önümüzde olduğunu gösteriyor." dedi ve "Şimdilik eve dönme planı yok.” diye ekledi.
Kiryat Şimona Belediye Başkanı Amichai Stern, “Yerleşimcileri kasaplık sığırlar gibi geri getirmek istemediğini” ifade etti. Metula Konseyi Başkanı David Azoulay İsrail hükümetinin Hizbullah ile “utanç verici bir anlaşma” imzaladığını ve yerleşimcileri kendi kaderlerine terk ettiğini belirtti. Margalyot Konseyi Başkanı Eitan Davidi ise “Lübnan ile varılan anlaşmanın kuzeyde yaşayanlara karşı işlenmiş bir suç olduğunu” vurguladı. Batı Celile'deki bir dizi yerleşimi kapsayan Meta Asher Bölgesel Konseyi de şu açıklamada bulundu: “İsrail önümüzdeki yıllarda karşısında daha güçlü bir Hizbullah bulacak. Bunun bedelini kanla ödeyeceğiz.”
Lübnanlılar ise yerleşimcilerin aksine İsrail ordusunun uyarılarına rağmen akın akın güneye dönüyor. Sevinç içindeki Lübnanlılar geri dönüş konvoylarında Hizbullah'ın Şehit Lideri Hasan Nasrallah'ı öven sloganlar atıyor, kornalara basıyor, bayraklar açıyor. Uluslararası basına demeç veren Hüseyin Süveydan adlı vatandaş, “Bu bizim, Şii mezhebi ve tüm Lübnan için bir zafer, gurur ve onur anı." değerlendirmesinde bulundu. Ahmed Hüseyni, geri dönüşü "tarifsiz bir duygu" olarak nitelendirdi.
El-Meyadin'e konuşan bir Lübnanlı, “Kararlılığımız, azmimiz ve direnişimizle kazandık.” dedi. Bir başkası, “Yerleşimciler dönemiyor, biz dönüyoruz.” diye söze girdi. Üçüncü kişi ise en kritik vurguyu yaptı: “Düşman Lübnan'da iç savaş üzerine bahis oynadı ama başarısız oldu.”
İsrail ordusu, Lübnan sınırında hareket yasağının devam ettiği bölgeye yaklaşan çok sayıda araca uyarı ateşi açıldığını bildirdi. Herhangi bir can kaybı ya da yaralanma meydana gelmedi. Savunma Bakanı İsrael Katz, Hizbullah mensuplarının İsrail askerlerinin hala faaliyet gösterdiği sınır köylerine girmesini engellemek için orduya "güçlü" eylemde bulunmaları emrini verdiğini söyledi. İsrail Kanal 14, Lübnanlıları “kınadı” ve ekledi: “İsrail ordusunu dinlemiyorlar. Lübnan'ın güneyine geri dönüyorlar!”
İsrail eski askeri istihbarat şefi Tamir Hayman, İsrail ordusunun Lübnan'a yönelik saldırısında hiçbir hedefine ulaşamadığını itiraf etti. Hizbullah savaşçılarının “İsrail ordusuna karşı verdikleri cesur mücadeleyle, denklemlerin sadece savaş alanında dayatıldığı sözünü somutlaştırdıklarını” vurguladı. Eski istihbaratçı İsraillilerin ateşkesi “Hizbullah'a teslim olma ve boyun eğme anlaşması olarak tanımladığını” da sözlerine ekledi.
Yediot Aharanot gazetesi 8 Ekim 2023'ten beri kuzey yerleşimlerinde “9 bin bina ve 7 binden fazla aracın ağır hasar gördüğünü” yazdı. Bu süreçte 100 bini aşkın yerleşimci kuzeyden tahliye edildi. İsrailli yetkililer daha önce maddi hasarın en az 1 milyar şekel (273 milyon dolar) olduğunu tahmin etmişti. Yetkililer, savaşın başlangıcından bu yana İsrail'in kuzeyinde ve Golan Tepeleri'nde yaklaşık 55 bin dönüm ormanlık alanın yandığını bildirdi.
1 Ekim'de başlayan kara harekatında İsrail ordusundan 110 subay ve asker öldürüldü, bin 50'den fazlası yaralandı. 60 Merkava tankı, dokuz askeri buldozer, iki Hummer aracı, iki zırhlı araç ve iki personel taşıyıcı imha edildi. Altı Hürmüz 450 ve iki Hürmüz 900 tip İHA ile bir kuadkopter düşürüldü. İsrail ordusunun verilerine göre Hizbullah'ın ülkedeki askeri üslere yaptığı saldırılarda 29 asker öldü. Tel Aviv, güvenlik ya da ölen askerlerin ailelerinden izin alınamadığı gerekçesiyle zayiatının önemli bir kısmını savaş boyunca gizlemeyi tercih etti.