NAMIK KEMAL ZEYBEK

-YANLIŞLIKLA KÜLTÜR BAKANI YAPILAN KİM?

-YANLIŞLIKLA BÜYÜKELÇİ TAYİN EDİLİR Mİ?

-KIRMIZI YEŞİL ŞERİTLİ İSTİKLAL MADALYASIYLA TALTİF EDİLEN VE BİZZAT SAVAŞA KATILAN KIRŞEHİR MİLLETVEKİLİ HAMİTLİ RIZA BEY NEDEN İDAM EDİLDİ?

-İRAN İSLAM DEVRİMİ LİDERİ HUMEYNİ’NİN SAĞ KOLU İKEN KURŞUNA DİZİLEN DIŞİŞLERİ BAKANI SADIK KUTBUZADE’NİN SUÇU NEYDİ?

Muhsin Yazıcıoğlu’nun hatırlattığı bir diğer isim kısa  bir süre (2007) Büyük Birlik Partisi’nin Genel Sekreterliğini yapmış olan Namık Kemal Zeybek.

Vahit Özdemir: 
Namık Kemal Zeybek’i 1965 yılından beri tanırım. Ankara Büyük Sinema’da (şimdi Büyük Çarşı) CKMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) Kongresi’nde tribün hâkimiyetini sağlayan adamdı.

Kongre Başkanı ise Gökhan Evliyaoğlu idi.

Türkeş lehinde gösteri yapıyordu. “Başbuğ Türkeş! Başbuğ Türkeş!” diye. O zaman tanıdım.

Geçenlerde benim de içinde bulunduğum bir grupta; “Parti kurdum,” diye anlatıyordu.

Ben de kızdım artık: “Yaşın 80’e geldi. Değiştirmediğin parti kalmadı, git evinde dinlen, torunlarınla meşgul ol!” dedim. 
Hoşuna gitmedi tabii, grubun başındakine: “Kim bu adam?” diye soruyor, halbuki beni çok iyi tanır. Sonra da: “Ben 79 yaşımdayım, kendimi dinç hissediyorum…” diye anlatıyor.

Aslında niye kızdım ben ona? 
2007 yılında Büyük Birlik Partisi’ne geldi. Muhsin Başkan, onu parti genel sekreteri yaptı. Sekreter, oda, şık büyük bir masa verdi. “Başkanım niye getirdin onu?” dedim Muhsin Başkan’a .
BBP Genel Başkanı da: “İtiraz etme,” dedi. “Paramız pulumuz yok. Hem Aydın Doğan’ın bacanağı.” “İyi ama ittifak olmazsa bu adam hemen çeker gider,” dedim.

Hakikaten dediğim gibi oldu, ittifak olmadı, Zeybek de gitti. Gittiği gibi yanında masasını da götürmüş. Bari masayı bırak!

Orada epey oturduk konuştuk. Muhabbetimiz oldu. Bana; “güzel konuşma kursuna mı gittin?” diye sordu. Yemek yedik, ‘65’teki olayı anlattım.

Her devrin adamı. Sağlığı yerinde, kendisine itina eder, iyi bakar. Hâlen televizyonlara çıkıyor.  

Anlatısını burada tamamlıyor Vahit Bey ama ben tam Kiev’e geçmeye hazırlanırken, ufak bir tebessüm aydınlatıyor yüzünü ve: “Sürekli makam mevki peşinde koşanlar olduğu gibi bazen de kendisini makam da bulanlar olur,” diyor.

Şaşırıyorum: “Nasıl mesela?” diye soruyorum. “Şans ya da yanlışlık eseri,” diye karşılık veriyor.

Anlaşılan Kiev’e rötar var.

YANLIŞLIKLA KÜLTÜR BAKANI YAPILAN ŞANSLI KİM?

Vahit Özdemir: Millî Selamet Partisi – Cumhuriyet Halk Partisi Hükümeti dağıldı. Ecevit 
Başbakanlıktan  istifa etti. Cumhurbaşkanı Korutürk, Kontenjan Senatörü aynı zamanda tıp doktoru Sadi Irmak’ı yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi.

Irmak, İstanbul Yeşilköy Havalimanında Gazeteci-Yazar Mehmet Barlas’la karşılaşıyor. Mehmet Barlas’ın babası Cemil Said Barlas, eski Bakan ve Sadi Irmak’ın da kadim  dostu.

Sadi Irmak: “Mehmet yeni hükümeti ben  kuracağım, bana bir bayan ismi ver. Onu bakan yapacağım,” diyor.

Mehmet Barlas da Nermin Abadan Unat’ın ismini veriyor. Irmak, Osmanlıca eski yazıyla “Nermin Hanım” diye not alıyor.

Yanında da “şerbetçi” namıyla maruf Turhan Feyzioğlu var. Nermin Neftçi de o sırada Cumhuriyetçi Güven Partisi’nde siyaset yapıyor, ama milletvekili değil.

Hükümet kurulurken Sadi Irmak notlarına bakıyor, “Nermin Hanım” iyi de hangi Nermin?

Feyzioğlu da atılıyor: “Bizim Nermin Hanım,” diyor. Nermin Neftçi de hiç hesapta yokken Kültür Bakanı oluyor.

4-5 ay Kültür Bakanlığı yaptı. Irmak Hükümeti Meclis’ten güvenoyu alamadı. (Kasım 1974-Mart 1975)

Bu olay olduğunda Fransa’dan yurda yeni dönmüştüm, Mehmet Barlas anlattı.

Yanlışlıkla Büyükelçi yapılanları da Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Emekli Büyükelçi Kamuran Gürün Nürnberg’te (Ocak-1995) Hitler’in meşhur konuşmalarını yaptığı kürsüyü  ziyaretinden sonra bizzat bana söyledi:

“Apartmana kapıcı yapmayacağımız adamlar Büyükelçi oldu. Yanlışlıkla Büyükelçi  yaptığımız insanlar oldu. Utandığımız için Başbakanlıktan kararnameyi çekemedik,” demişti.  

Özlem Pekcan: 
İyi ama nasıl oluyor?

Vahit Özdemir:

Yoğunluktan, dalgınlıktan oluyor. Mesela normal bir ameliyatta makas midede unutulur mu? 
Gazlı bez unutulur mu? Unutuluyor. Orada kocaman bir ekip var buna rağmen unutuluyor. Burada da benzer durum oluyor. Dalgınlığa geliyor. Uyanık biriyse bilerek araya sıkıştırıyor. 
Akşam saat beşte altıda herkes yorulmuş, belki okumuyor bile ne yazdığını. Yahut bir şeyler uyduruyor: “Kenan Evren’in  Özel Kalem Müdürü Evren’in talimatını iletti, bunu Büyükelçi yapmamız gerek,” diyor.

Açıp Kenan Evren’e de soramayacağına göre…

SUÇSUZ YERE İDAM EDİLEN KIRŞEHİR MİLLETVEKİLİ HAMİTLİ RIZA BEY

Vahit Özdemir: 
Tarihimizde  de böyle vak’alar çoktur. Soramayanların aczini cesarete dökenler olduğunda kayıplar verilir. Mesela Kırşehir Milletvekili Hamitli Rıza Bey de bunlardan biri.

Hamitli Rıza Bey 1879 yılında Kırşehir’in Hamit Köyünde dünyaya geliyor. Babası şair Halil Bey, Cerit Türkmen aşiretinden Silsüpüroğlu Mehmet Bey’in oğludur.

Hamitli Rıza Bey 1919 yılında yapılan Meclis-i Mebusan seçimlerinde Kırşehir Milletvekili seçilerek İstanbul’a gidiyor ancak Meclis’i İngilizlerin dağılmasıyla Ankara’ya geçiyor.

23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan Büyük Millet Meclisi’ne Kırşehir Milletvekili olarak giriyor ve Millî Savunma Komisyonu üyeliğine seçiliyor.

Kardeşi Haydar Bey ile birlikte 500 adamıyla Birinci İnönü Savaşı’na katılıyor ve bu savaşta büyük yararlıklar göstermiştir.

Fakat Kurtuluş Savaşı sonrasında Hamitli Rıza Bey’in adamları olduğu iddia edilen Hüseyin ve Alişan adlı kişiler Kırıkkale’nin Ceridkalesi Köyünü basıyorlar, halkın altın ve kıymetli eşyalarını gasbediyorlar.

Bunun üzerine köy halkı Ankara İstiklal Mahkemesi’ne başvurarak bu gasp olayını Hamitli Rıza Bey’in yaptırdığını, Rıza Bey’in devletimize isyan eden Şeyh Sait ile iş birliği içinde olduğunu iddia ediyorlar.

Halbuki iddiaların gerçekle uzaktan yakından ilgisi yok.

Buna rağmen Hamitli Rıza Bey Mustafa Kemal’in karşısındaki muhalif grupta yer aldığı iddiasıyla suçlanıyor ve 1926 yılında huzursuzluk yaratan suçlarla itham edilerek Ankara İstiklal Mahkemesi’nin kararıyla maalesef idam ediliyor.

Meşhur Yazar ve Tarihçi Şevket Süreyya Aydemir cezaevinde beraber kaldığı Kırşehir Milletvekili Hamitli Rıza Bey’i özetle şöyle tarif ediyor: “Aslında o bir köylüydü. İri, heybetli, kara bıyıklı ve iyi huylu bir adamdı. Padişah’ın Ankara Valisi Muhittin Paşa’yı (Gazeteci-Yazar Ref’i Cevat Ulunay’ın babası) Kılıçlarbeli’nde tutuklayıp Sivas’a göndermiş, Atatürk’e teslim etmiş ve Mustafa Kemal’e de Ankara yolunu açmıştı.

Düşündüğü gibi konuşan, saf, başarılarını siyasi ranta dönüştürmesini bilmeyen Hamitli Rıza Bey, Kurtuluş Savaşı sonrası Vali Muhittin Paşa gibilerinin ihtiraslarına maalesef kurban edilmiştir.”

Açıkçası ben de Ankara İstiklal Mahkemesi’nin 1926 yılında Hamitli Rıza Bey ile ilgili vermiş olduğu idam kararının hukuki değil, siyasi olduğunu düşünüyorum.

“Devrim öz evlatlarını yer” diyorlar ya, onun gibi bir durum. Bu meselede rivayet çok. Mesela Atatürk Hamitli Rıza Bey’e sormuş: “Rıza Bey, yarın benim başıma bir şey gelse, bana nasıl bir yardımın olur?” O da: “Benim iki bin silahlı atlı adamım var, Zat-ı Alilerine  destek çıkarım,” diyor.

Orada bile Atatürk’e: “Bu adam yarın-öbür gün başımıza bela olur,” diyorlar.

Oysa Hamitli Rıza Bey, Kurtuluş Savaşı’na katılıyor, milletvekili olmasına rağmen cephede savaşıyor. 
Kırmızı-yeşil şeritli İSTİKLAL  MADALYASI ile taltif ediliyor.

Mesela Humeyni’nin en yakın adamları kurşuna dizildi. Humeyni’nin evladı gibi sevdiği Sadık Kutbuzade, Irak Necef’te, Fransa-Paris’ten  beri yanındaydı. Onu Radyo-Televizyon Genel Müdürü, Dışişleri Bakanı yaptı. Çok kaliteli adamdı. Kurşuna dizdiler. Sonradan Humeyni, olaydan haberinin olmadığını söyledi. Külliyen yalan .

Devrim liderinin idamlardan haberi olmaz mı? Haberi yoksa bu fahiş hatayı yapanlardan hesap soramaz mıydı?

NOT: EDİTÖR ÖZLEM PEKCAN TARAFINDAN KALEME ALINAN ÇARIKLI DİPLOMAT VAHİT ÖZDEMİR KİTABINDAN ALINTIDIR. (devam edecek)

NEREDEN NEREYE?

Vahit Özdemir
(E) Diplomat
16 Mart 2025