-HALİL İNALCIK İHSAN DOĞRAMACI’DAN YAŞÇA DAHA MI KÜÇÜK?
-TÜRK TELEKOM ULAŞTIRMA BAKANI PROF. DR. ENİS ÖKSÜZ’ÜN BAŞINI MI YEDİ?
-ÜÇÜNCÜ CEP TELEFONU İHALESİNDEN DOLAYI TÜRKİYE İŞ BANKASI İFLASIN EŞİĞİNE Mİ GELDİ?
-ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ NEDEN DEVLET BAKANI KEMAL DERVİŞ’İN ÜZERİNE YÜRÜDÜ?
-DEVLET BAKANI KEMAL DERVİŞ’İN ANASI ALMAN İSTİHBARATININ ELEMANI MI?
-BAŞBAKAN BÜLENT ECEVİT ABD’DE RESMİ TEMASLARDA BULUNAN DEVLET BAKANI KEMAL DERVİŞ’E GÜNLERCE NEDEN ULAŞAMADI?
-İYİLİĞE KARŞI KÖTÜLÜK MÜ?
Özlem Pekcan:
Laf lafı açıyor. Sohbetlerin güzel tarafı da bu değil midir zaten? Hem Halil İnalcık Hoca’yı biraz tanımadan biraz anmadan geçmek olmaz. Vahit Özdemir de benimle aynı kanaatte olmalı ki sohbetin aldığı yönde sürdürüyor anlatısını.
ÜNLÜ TARİHÇİ HALİL İNALCIK KİEV’DE
Vahit Özdemir:
Kiev’deyiz, 1994 yılının bir bahar ayı gibi Bakanlıktan bir telgraf aldık: “Halil İnalcık gelecektir. Gereği şekilde ilgilenilmesi ricasıyla.”
Büyükelçi Acar Germen:
İnalcık SBF’fe Hocamdır. Ama karşılamaya Sen git, böyle protokol işlerini seviyorsun,” dedi.
Ben ve Türkçe bilen Ukraynalı tarihçi bir karı-koca Hocayı karşılamaya Kiev Borispol Uluslararası Havalimanına gittik.
Otelde yer ayırtmışlar ama dedim ki:
“Hocam, otelde rahat edemezsiniz. Kiev’deki oteller bildiğimiz oteller gibi değil. Çarşafı bile insana batar. O derece serttir.”
“Ne yapalım?” diye sordu. Daha bana kalmadan karı-koca atıldı: “Bize buyurun,” dediler.
Ben de destekledim: “Hocam evde kalmanız daha rahat. Hanımefendi Size Ukrayna usulü güzel yemek yapar.”
Bunun üzerine kabul etti, dört-beş gün onlarda misafir kaldı. Çok babacan, aklı başında bir adamdı.
Bana hayat hikayesini anlattı:
Tatar kökenli. Gariban bir aile çocuğu. Önce öğretmenlik yapmış, yani öğretmenlikten geliyor. Ama iyi bir tarihçi. Ne istediğini biliyor. Orada kendisiyle iyi bir hukukumuz oldu.
2005’TEKİ RASTLAŞMA:
Vahit Özdemir:
Sonra 2005’te az önce bahsettiğim Bilkent Otelinde davette rastladım kendisine. İhsan Doğramacı ile birlikte oturuyorlardı. İkisinin de elini öptüm.
Doğramacı bana: “Vahit,” dedi. “Halil benden küçüktür.”
“Ne kadar?” diye sordum.
“Beş ay! Daha çocuk sayılır!”
Doğramacı daha dinç ve sağlıklı görünürken Halil İnalcık dağınık ve bakımsızdı. Tırnakları uzamış ve simsiyahtı.
Kalbine pil takmışlardı. Karısı ölmüştü herhalde. İçim tuhaf oldu, çok üzüldüm. Sonra yanımıza Büyükelçi ve CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ ve eşi geldiler . Onlar da sohbete dahil oldular.
ULAŞTIRMA BAKANI PROF.DR.ENİS ÖKSÜZ
Bu bölümde:
o Dış İlişkilerden Sorumlu Danışman,
o Özelleştirmeye karşı bir Bakan,
o İş Bankası iflasın eşiğinden döndü mü?,
o Merkez Bankası Başkanı olmak yerine Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı olan Kemal Derviş,
o İyilik bilmez insanlar,
o Ayrıca; Hüsamettin Özkan, Osman Bölükbaşı ve Büyükelçi Hasan Esat Işık’tan bahis.
2000’den sonra
ABD’den Türkiye’ye dönüş
GEÇİCİ GÖREVLENDİRME – KEMAL DERVİŞ GELİYOR – ENİS ÖKSÜZ KEMAL DERVİŞ’İN ÜSTÜNE YÜRÜYOR – ENİS ÖKSÜZ - “DEVLETİN ÖKSÜZÜNE SÖYLE” – İYİLİĞE KARŞI KÖTÜLÜK
***
Yol haritamıza geri dönüyoruz. 2000 yılındayız, Houston’dan yurda dönüşünü anlatıyor şimdi Vahit Özdemir.
GEÇİCİ GÖREVLENDİRME
Vahit Özdemir: Houston dönüşü 2000 yılı başında yurda döndük, Dışişleri Bakanlığı Merkez’de göreve başladım.
Prof.Dr. Enis Öksüz Ulaştırma Bakanı olmuştu. Tanışıklığımız vardı, kendisini tebrik ziyaretine gittim. Bizim rahmetli Hanım’ı ve oğlanı sordu.
“Hanım Sizlere ömür,” dedim.
“Canavar ne yapıyor?” diyerek oğlumu sordu.
“İyidir efendim.”
Hemen Personel Daire Başkanını çağırdı: “Kadrosu Dışişleri Bakanlığı’nda kalmak kaydıyla Vahit Özdemir’i geçici olarak buraya alalım,” dedi. “Biraz oğluyla ilgilensin. Eğer bir engel çıkartırlarsa bana söyle, ben İsmail Cem ile konuşurum.”
Bu şekilde Enis Öksüz beni Dış İlişkilerden Sorumlu Danışman olarak yanına aldı. Öte yandan Öksüz özelleştirmeye karşı, Türk Telekom’un özelleştirilmesini istemiyor. Açıklamalar yapıyor. Namuslu bir adam, parayla pulla alakası yok.
Hatta 2000 Nisan’da İş Bankası ve İtalyan ortaklığıyla üç milyar doları bulan üçüncü bir cep telefonu ihalesi yapıldı.
Çok ciddi bir paraydı. İş Bankası neredeyse iflasın eşiğine geldi. Yürütemediler.
KEMAL DERVİŞ GELİYOR
Vahit Özdemir:
2001’de Kemal Derviş’i getirdiler. Aslında onu Merkez Bankası Başkanı yapacaklar. Ama o: “Merkez Bankası Başkanı olursam, her yere söz geçiremem. Beni ekonomiden sorumlu Devlet Bakan’ı yapın,” diyor. Hükümet çaresiz, ortada ciddi bir ekonomik kriz var. Mecburen isteğini yerine getiriyorlar.
Vahit Özdemir:
Derviş iyi bir şovmen. Annesi Alman. Ankara’daki Almanya Büyükelçisi’nin Sekreteri . Babası Arnavut. 1940 yıllarda Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Von Papen’e bir suikast girişimi gerçekleştiriliyor. Savcı ise Kemal Derviş’in babası.
Savcı Derviş tahkikat esnasında Büyükelçi Von Papen’in Alman sekreteriyle aşık oluyor ve böyle evleniyorlar.
Kemal Derviş’in anasının Alman istihbaratının elemanı olması kuvvetle muhtemel.
Kemal Derviş bu evlilikten doğuyor. İyi bir ekonomist olabilir ama yerli ve millî değil. Belli ki dış güçlerin adamı. Mesela Amerika’ya gidiyor, Başbakan Ecevit bir hafta ona ulaşamıyor. Ayrıca her şeye karşı. Diğer taraftan bir karar çıkaracak diyelim; önce Bakanlar Kurulu’na imzalatıyor, sonra altına başka bir sürü şey ilave ediyor. İstediği her kanunu çıkarttırıyor.
PROF. DR.ENİS ÖKSÜZ DEVLET BAKANIN KEMAL DERVİŞ’İN ÜSTÜNE YÜRÜYOR
Vahit Özdemir:
Bir defasında Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün tepesi atıyor, Bakanlar Kurulu’nda Derviş’in üstüne yürüyor. Araya Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan giriyor. O da az değil. Enis Öksüz’e diyormuş ki: “Enis Hocam Allah Senden razı olsun. Aynı partiden sayılırız. Söylemek istediğimi söyleyemiyorum. Sen yüreğimin suyunu alıyorsun.” Sonra Kemal Derviş’e gidiyormuş: “Hocam bu serseri Yörük fazla bir şey bilmez,” diyormuş, onu iyice kışkırtıyormuş.
Özkan nihayetinde kendisini oğlu gibi seven Ecevit’e de ihanet etti biliyorsunuz. İsmail Cem’le DSP’yi parçaladılar. Derviş de aşağı kalmadı: “Türkiye erken seçime gitmeli,” dedi.
Yeni Türkiye Partisi kuruldu, ama tutmadı. Bizim seçmenimiz bazen yerinde ve doğru karar veriyor. Yapılan hainliği görüyor.
ENİS ÖKSÜZ
Zor zamanlarında kendisine önemli şekilde destek sağlayan Enis Öksüz’e ayrı bir önem atfediyor ve anlatıyor Vahit Özdemir.
Vahit Özdemir:
Enis Öksüz, Toroslarda yaşayan bir Yörük ailesinin çocuğu. Sekiz-on kardeşler. Yörükler doğan çocuğu sağlıklı, dayanıklı olsun diye soğuk suya sokup çıkarırlar. Gelenekleri böyle. Buna da “çelikleme” diyorlar. Ondan dolayı Yörükler biraz da inatçıdırlar, kolay başa çıkamazsınız.
İlkokulu bitirdiğinde babası Enis Öksüz Mersin’deki Astsubay Okulu’na kaydettirmek istiyor. Fakat sınavı kazanamıyor. Bunun üzerine devlet ortaokuluna başlıyor. Burada sınıfındaki bir kıza aşk mektubu yazıyor. Mektuplar sınıf öğretmeni tarafından kontrol ediliyor. Doğal olarak yazılan mektup öğretmenin eline geçiyor ve Öksüz’e: “Oğlum senin âşık olmaya hakkın yok. Şu hâline bak!” diyor bir de güzel dayak atıyor.
Sonra: “Sen okuyacaksın!” diyor. “Senin başka kurtuluşun yok!”
Neticede Astsubay okuluna giremeyen, astsubay olamayan Enis Öksüz profesör, milletvekili, bakan oluyor. Her şeyde bir hayır vardır, öteki türlü belki de 38-40 yaşında emekli bir astsubay olarak hayatını sürdürecekti.
Çok temiz, dürüst birisi. Allah selamet versin parayla pulla ilişkisi yok.
“DEVLETİN ÖKSÜZÜNE SÖYLE!”
Vahit Özdemir:
Bir defasında rahmetli Osman Bölükbaşı bana: “Devlet’in öksüzüne söyle (Enis Öksüz’e öyle diyordu) uluorta, ayaküstü açıklama yapmasın!” diye haber gönderdi. Enis Öksüz de o sırada kendisine sorulan her soruya cevap veriyordu.
Türk Telekom’un özelleştirilmesine karşıydı. Bakanlığını bitiren de bu oldu zaten. Çok enteresan, özelleştirme yüzünden istifa etti Türk Telekom’dan yirmi kişi teselli etmeye dahi
gelmedi.
Bizim insanlarımız gerçekten çok vefasız. Ama sonra ne oldu?
Özelleştirmeden dolayı orada çalışanları sağa sola dağıttılar. Hepsi değişik yerlere gitti, maaşlarını dondurdular.
İYİLİĞİ KARŞI KÖTÜLÜK MÜ?
Vahit Özdemir:
Kime iyilik ettiysem, karşılığında kötülük gördüm. Böyle diye insanlara yardım etmekten vazgeçecek değiliz ama bunun da bir esbab-ı mucibesş olmalı.
Acaba minnet insanları duygusu eziyor mu? Mesela alıyor götürüyorsun, araya giriyorsun. Bakan’dan, Büyükelçi’den Başkonsolos’tan işini hallediyorsun. Ondan sonra: “O bir şey yapmadı, benim işimi Bakan yaptı, Başkonsolos yaptı,” diyor. İyi de o seni nereden tanır?
Hatırlarsınız, ablamın oğlunun işi için Paris Büyükelçi Hasan Esat Işık beni başından savmasın diye neler yaptığımı detaylı olarak anlatmıştım.
Ben tabii ablamın hatırına bunu yapmaya mecburdum. Çünkü bizim köylünün birisine rastladım, ablam ve çocuklarından bahsediyordu.
Onları mercimek ve nohut yolmaya yani ırgatlığa götürecekti. Öz ablamı!
Bunları duyunca başımdan aşağı kaynar yağlar indi. Öyle üzüldüm ki! Bundan dolayı onları Paris’e çekmeye karar verdim. Bunu da çok şükür başardım.
Ablamın torunları şu anda Ankara, Paris ve Londra’da.
İki oğlan elektrik-elektronik mühendisi. Kızın biri Paris’te hekim, dahiliye uzmanı.
Başka bir kız Londra’da Doç.Dr.Onkolog.
En büyük kız Bilkent Üniversitesi’nde öğretim üyesi.
NOT: EDİTÖR ÖZLEM PEKCAN TARAFINDAN KALEME ALINAN ÇARIKLI DİPLOMAT VAHİT ÖZDEMİR KİTABINDAN ALINTIDIR.
NEREDEN NEREYE?
Vahit Özdemir
(E) Diplomat
03 Mayıs 2025