Bulgaristan Türklerinin kimlik mücadelesi, tarih boyunca büyük acılar ve fedakârlıklarla yazılmış bir destandır. Bu mücadelenin en kara sayfalarından biri, 24 Aralık 1984 tarihinde Kırcaali’nin Mogilyane köyünde yaşanan ilk ayaklanma ve ardından 26 Aralık'ta Türkan bebeğin şehit edilmesiyle derinleşmiştir. Bu günler, Bulgaristan Türklerinin belleğinde acıyla kazınmış, bir halkın kimliğini koruma uğruna ödediği büyük bedellerin sembolü olmuştur.
24 Aralık: Direnişin İlk Adımı
24 Aralık 1984’te, Bulgaristan’ın asimilasyon politikalarına karşı ilk direniş, Mogilyane köyünde başladı. İsim değiştirme dayatmalarına karşı yükselen halk, onurlarını, kimliklerini ve dillerini savunmak için ayaklandı. Kadın, erkek, genç, yaşlı demeden herkes, bu insanlık dışı baskıya karşı tek bir yürek oldu.
Bugün Mogilyane köyünde bir anıt çeşme, o günkü direnişin ve halkın cesaretinin sembolü olarak duruyor. Bu çeşme, sadece su değil, aynı zamanda hafızayı, direnişi ve kimlik mücadelesini hatırlatan bir kaynaktır. Her damlası, halkın adalet arayışını ve zulme karşı koyma cesaretini anlatır.
26 Aralık: Türkan Bebeğin Şehadeti
Ancak bu direnişin bedeli ağır oldu. 26 Aralık 1984’te, Benkovski köyü yakınlarında, tankların ve tüfeklerin gölgesinde, insanlık tarihinin en büyük acılarından biri yaşandı. Henüz 18 aylık olan Türkan bebeğin canına kıyılması, bu baskıların zalimliğini ve acımasızlığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi.
Türkan bebeğin şehadeti, Bulgaristan Türkleri için bir dönüm noktası oldu. Bu masum can, bir halkın susturulmaya çalışılan sesinin yeniden yükselmesine vesile oldu. Türkan bebeğin adı, yalnızca Bulgaristan Türklerinin değil, tüm insanlığın özgürlük ve onur mücadelesinin sembolü haline geldi.
Köylerin Sessiz Çığlığı
O dönemde sadece isimler değiştirilmeye çalışılmadı; köyler basıldı, insanlar zorla evlerinden çıkarıldı, kimliklerinden koparılmaya çalışıldı. Tanklar ve tüfeklerle yapılan bu baskı, halkın sadece kimliğini değil, varlığını da tehdit etti. Köy meydanlarında korku hâkimdi, ama aynı zamanda sessiz bir direniş de vardı.
Köylerde yankılanan sessiz çığlıklar, bugün hâlâ duyuluyor. O günleri yaşayanlar, bu acıları unutmadı; unutturmadı. Bugün bu topraklarda yükselen anıtlar, sadece birer taş parçası değil, bir halkın onurunun ve mücadelesinin somutlaşmış halidir.
Tarihi Hatırlamak ve Yaşatmak
24 ve 26 Aralık, yalnızca Bulgaristan Türklerinin değil, tüm insanlığın ortak hafızasında yer alması gereken tarihlerdir. Bu günleri hatırlamak, sadece geçmişin acılarını anmak değil; aynı zamanda gelecekte benzer zulümlerin yaşanmaması için bir ders çıkarmaktır.
Mogilyane’deki anıt çeşme, Türkan bebeğin anısına yapılan abideler ve halkın hafızasında canlı kalan bu direniş, bir kimlik mücadelesinin simgeleridir. Her yıl bu tarihlerde yapılan anma törenleri, sadece Bulgaristan Türklerinin değil, tüm özgürlük mücadelelerinin bir parçasıdır.
Son Söz
24 ve 26 Aralık tarihleri, Bulgaristan Türklerinin insanlık onurunu ve kimliklerini koruma mücadelesinin sembolleridir. O günler, sadece geçmişin bir hatırası değil; bugün ve yarın için bir ders, bir uyarıdır. Tanklara, tüfeklere ve zulme karşı, bir halkın inancı, cesareti ve kararlılığı, tarihin akışını değiştirecek güce sahiptir.
Türkan bebeğin ve o günlerin şehitlerinin anısı önünde saygıyla eğiliyor, mücadelelerini asla unutmuyoruz. Onların fedakârlıkları, bizlere özgürlüğün ve insan onurunun ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk