Serdar Şahin

Tarih: 28.07.2024 14:47

25. Boy: “Kürtler”

Facebook Twitter Linked-in

Bu metinde; “Kürtler, 25. boydur.” yönündeki fikrimi temellendirmeye çalışacağım. Daha önce, Sünni ve Müslüman Türklerin yapacakları Türkçülüğün eksik olduğunu anlatmış ve Alevi Türklerinin de sürece dâhil olması gerektiğini şiddetle savunmuştuk. Değerli hocalarımızla yaptığımız çalışmaların, bugün geldiğimiz noktaya bir nebze de olsa etki etmesi bizi ziyadesiyle sevindirmiş ve Türk Dünyası adına yapılabilecek farklı çalışmalar noktasında da motive etmiştir. 


Bugün de; “Kürtlerin, Türklerin 25. boyu olarak Türk Dünyası içerisinde aktif bir aktör konumunda yer almasını” savunuyorum. Kürtler ve Türk Boyları tarafından muhtelif itirazlar olacağını, hatta şiddetli tepkiler alacağımı beklediğimden; videoyu sonuna kadar izlemenizi, onaylamanız hâlinde paylaşmanızı öneriyorum.


“Cihan Hâkimiyeti” anlayışı ve “Kızılelma Ülküsü” ile genişleyen Türk Milleti; fethettikleri topraklarda katliam ve soykırım yapmamış, çeşitli toplumlarla kaynaşmış ve birleşmiştir.
Şimdi, Türk Boylarının Kürtler ile karşılaşmaları ve ilişkilerinin gelişmesi sürecini inceleyelim…
e-Şarkiyat İlmi Araştırmaları Dergisi’nde Emine Sonnur Özcan tarafından yayımlanan “Kürtler ve Türkler” başlıklı makalede, “Türk-Kürt ilişkisinin Kürtlerin doğuda İranlılarla, biraz batıda ise Romalılar ve Ermenilerle kurdukları yarı bağımsız ilişkiler çerçevesinde geliştiği düşünülebilir.”   fikri öne sürülmüş; Türk Boyları ve Kürtlerin kader birliğinin, Arap ve Acemlere karşı bir güç birliği temelli olduğunun üzerinde durulmuştur. 


Selçuklu’nun gelişine kadar Kürtler ve Türkler arasında güç birliği önemli bir ihtiyaç hâline gelmiş ve Türkler; Acem, Arap, Ermeni ve Bizans’ın diğer unsurlarının arasında yaşam savaşı veren Kürtlerin güvenecekleri yol arkadaşları olmuşlardır. Tarihte yerini almak için mücadele ederken Acem ve Arapların küçülttüğü Kürtler, Türklerin dostluğu ile bu daralmadan kurtulacaklarını anlamış ve Türk Boyları ile genişlemeye çalışmışlardır. 


Türk Devleti’ne bağlı olarak Malazgirt Zaferi’yle başlayan genişleme, Osmanlı ile devam etmiştir. Bu genişleme, Türkler gelene kadar baskılarla yok olmaya doğru yol alan Kürtlerin kardeş kabul ettikleri Türkler ile birlikte; Arap, Acem ve Hristiyan dünyasına meydan okuma olarak süregelmiştir. Bu ortak meydan okumanın, Türklerin kabulü ile kardeşlik hukuku içerisinde gerçekleştiğini kabul etmek gerekir.


Sonuç olarak; Özcan, “Erken dönem İslâm dünyasındaki Kürtler ve Türklerin antik çağlardan itibaren; zamanın ruhuna göre bazen ortak, bazen zıt hedef ve motivasyonlarla; ama sürekli olarak bir ve komşu coğrafyalarda birbirlerine çok yakın hayat tarzlarıyla –ve galiba– kesintisiz olarak siyasi ve sosyokültürel ilişkiler içinde oldukları söylenebilir. Onların bu coğrafi yakınlıkları ve kültür benzerlikleri; aralarında adı konulmamış ancak kökleri ve bünyesi sağlam bir hukuk evreni yaratmış gibidir. Bu evrenin doğası, Orta Çağ’dan Yeni ve Yakın çağlara; Türklerin ve Kürtlerin ilimden sanata, siyasetten savunmaya çok değişik yaşam alanlarındaki birlikteliklerinin temeli olmuştur diyebiliriz.”   tespitiyle, Kürt ve Türkler arasındaki yakınlaşmayı, hatta bütünleşmeyi temellendirmeye çalışmıştır. 


Kürtler diğer Kürt Beylikleri ile akraba olmaktansa, Türkler ile kız alıp vererek akraba olma yoluna gitmişler; siyaseten güç birliğinin akrabalık üzerinden sürdürülmesini tesis etmişlerdir. Bu manevra, Kürtlerin Türklerin dostluğuna olan ihtiyacını bir göstergesi; Türklerin de bölgede tutunabilmek için Kürtlerle yürümesinin temelini oluşturmuştur.
Türkler; İran, Irak, Suriye bölgelerine çeşitli nedenlerle yerleşmeye başlamasından sonra yerleşik güç olan Arap, Fars ve Hristiyan güçlerine karşı mücadelelerin başlaması sonucu, kadim dostluğun gereği akraba ilişkileri kurdukları Kürtler ile hareket etmeyi tercih etmişlerdir.


Selçuklu’nun genişlemesi neticesinde Kürtler, Selçuk Bey’in torunu İbrahim Yinal ve ardından Büyük Selçuklu Devleti’nin Kurucusu Tuğrul Bey adına 1049-50 yıllarında hutbe okutarak kurumsal bağ oluşturmuş; Selçuklu Devleti ile dostane bir ilişkiyi tercih etmişlerdir.


Kürtlerin Selçuklu Devleti’ne ‘biatı’nın altında yatan temel sebeplerden biri de, Selçukluların hilafet adına hareket etmesidir. Müslüman olan Kürtler de tıpkı Türkler gibi savaşçıydı ve direnebilirlerdi ama direnmeleri hilafete yönelik de bir karşı tavır olacaktı ve Kürtler, bu dengede Selçuklu’ya ‘biat’ı tercih ettiler. 
Kürt Beyliklerinin Bizans’a saldırmaları; Kürtlerin, Bizans’ın hâkim olduğu Anadolu topraklarında daha önce olmadıklarının ispatıdır. Kaldı ki Bizans içerisinde olmak, Hristiyan olmaları anlamına gelir ki; Kürtlerin Hristiyan olduklarına tarih boyunca hiç rastlanmamıştır. Burada başka bir detay daha vardır ki; Türklerin Sakalar ile Anadolu’daki kadim varlığına, Çepni ve Kimmerler ile Anadolu’daki kadim geçmişine baktığımızda, Anadolu’da daha evvel kimlerin olduğu açıkça görülebilir. Fakat Anadolu; Kürtler ile ilişki geliştiren Türklerin zamanında Bizans’ın, yani iliklerine kadar Hristiyan bir devletin elindedir. Malazgirt Meydan Muharebesi’nde Sultan Alparslan’a saflarına katılanların; Anadolu’da yaşayan Peçenekler’in, Bizans’ın hâkimiyeti altında yaşayan Türk kökenli vatandaşları olduğunu unutmamak gerekir.


Kürtler ile Türkler arasında Anadolu’ya girişte en kuvvetli bağın, Malazgirt Meydan Muharebesi olduğundan bahsedebiliriz. Selçuklu’ya biat eden Kürtler; 1071’den bugüne kadar süren, Türk Boylarıyla birlikte Anadolu’da yaşama arzusunu Malazgirt’e destek vererek başlatmışlardır.


Selçuklular ve Osmanlılar ile birlikte yaşama arzusunu devam ettirmişler ve her iki büyük Türk devletinde de “bir Türk Boyu gibi” değer görmüşlerdir. Devletin çeşitli kademelerinde görevler almışlar ve yine devletin idari yapılarında bulunmuşlardır.


İnsanların yaşamları ile milletlerin yaşamları benzerlik gösterse de; 50 yılın insanlar için çok uzun, ancak milletlerin medeniyet yürüyüşü için çok kısa olduğunu söyleyebiliriz. Bir insanın farklı bir birey ile kardeşliği, örneğin 2 yıl ile gerçekleşip 10 yılla sağlamlaşırken; farklı toplumların kardeşliği bin yılda hayli hayli oluşabilmektedir. Yani Kürtler ile Türk boyları arasında oluşan kardeşlik hukuku için bin yıl yeterlidir. Tam da burada bazı olumsuzluklar öne sürülerek, her iki taraftan (Kürtler ve Türklerden) hainlik örnekleri verenler çıkabilir! Buradaki savunmam şudur: Her ne taraftan olursa olsun, hain haindir. Bugün Türkiye’yi emperyalistlerin desteği ile zayıflatmaya çalışan Kürtlerin de aralarında bulunduğu PKK ve benzeri örgütlerin olduğunu herkes kabul eder. Peki, Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) Kürtlerden mi oluşur? Ekseriyeti Türk’tür ve yine emperyalistler tarafından Türkiye’nin düzenini yıkmak için yine Türkler ile darbe yaparak faaliyetlerinde tepe yapmışlardır. Ne demiştik, hain haindir. Hainin Kürdü Türkü olmaz!
Bizim tezimizin ana temeli, bin yıllık birlikte yaşama arzusudur. Oğuzlar 24 boydur ve bin yılda oluşan kardeşlik hukukuna göre ben; Oğuzların boyları kadar nüfusa sahip Kürtleri de Türk boyları gibi düşünüyor ve “25. boy olarak” kabul ediyorum. Şimdi burada 25. boya itiraz edenler olacaktır ve “Bizi eklemlemek doğru mudur?” gibi çeşitli eleştirilerde bulunulacaktır. Her iki tarafın eleştirileri için de tezimi kuvvetlendirmeye devam edeyim…


Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye’nin kurucu unsuru Türklerdir. Bunu tarih de yazar! Selçuklu ve Osmanlı’da ailelerin bağlı bulunduğu köke bakarak, Cumhuriyet’te kurucu unsurların kökleri ile anlamlandırabiliriz. Fakat Kürtlere, “Türklerin kurucu olduğu devletlere, Türkler gibi omuz vermediler!” demek mümkün değildir. 
Bin yıllık kardeşliği temellendirmemde, bu fedakarlık da önemli bir etkendir. Bir örnek verelim: 24 çocuğu olan Kürt veya Türk aile olsun, bir mücadelede dışarıdan farklı bir kişi aileye katılsa ve 24 kardeşe destek verse veya 1 bireye 24 kardeş destek verse, hatta bu destek devam etse kardeşlik hukuku doğar mı, doğmaz mı? Kimse “Doğmaz.” diyemez. İşte bunun için, Kürtler Oğuzların 25. boyudur.


Bugün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürde, “Bayrak ve vatan için ne düşünüyorsun?” diye sorsak; tereddüt etmeden “Vatan ve bayrak için ölürüm!” der. İşte bunun için, Kürtler Türklerin kardeşleri bayrağın sahibi ve Oğuzların 25. boyudur.


Türkiye’de boylar devri kapanmıştır ve tüm farklı boylar Türk kimliği ile kendini ifade etmektedir. O yüzden Türkler boyunu (ırkını) bilmese de, Kürtler gibi bir boya ait olduğunu bilir.  Mahallemizde Türk boylarından bir kişi ile Kürt olan bir kişi arasındaki ilişkileri incelesek; aynı camiye gitmek, iş ortaklığı kurmak, kız alıp vermek, hasta olana Kürt’müş Türk’müş demeden yardımcı olmak, devlet ve özel sektör hizmetinde Kürt-Türk ayrımı yapmamak, selam verip almak, düğünlerde Kürt-Türk demeden sevinçlerine ortak olmak, cenazelerde yine Kürt-Türk demeden üzüntüleri içlerinde hissetmek, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde ve Türk Polis Teşkilatı’nda devletimize karşı terörist faaliyetler yürütenler için Kürt-Türk demeden omuz omuza mücadele etmek ve bunları samimiyet içerisinde normal bir faaliyetmiş gibi yapmak, Türk ve Kürtlerin birlikte yaşama arzusunun nasıl sağlamlaştığının ispatları olarak karşımıza çıkar. İşte bunun için; Kürtler, Türklerin kardeşi ve Oğuzların 25. boyudur.


Bugün mahallemizde Türk boylarından birine ait olanlara “Kürt arkadaşlarınız, kardeşleriniz yok mu?” diye sorsak, “Var.” diyecekler. Kürtlere “Türk boylarından arkadaşlarınız, kardeşleriniz yok mu?” diye sorsak, yine “Var.” diyecekler. Ardından “Sizinle arası nasıl?” diye hangisine sorarsanız sorun, büyük bir kısmı da “Kardeşten öte!” cevabını verecekler. Hatta “Ölüme beraber giderim!” diyenler çıkacak. Onun için, Kürtler Türklerin kardeşi ve Oğuzların 25. boyudur.


Bir diğer meşhur eleştiri de Kürt’ün karşısına Türk’ü koymaya çalışmaktır. Onun da cevabını verelim. Türkler, akademisyenlere göre 3 kıtaya yayılmış olan, 350-400 milyon nüfusa sahip bir millettir. Bana göre asimile olmuş Türkleri de hesaba katarsak bu rakamlardan çok daha fazladır ama bu rakamı referans alarak boyları incelediğimizde, 35-40 milyon nüfuslu boylarımızın olduğu da kaynaklarda mevcuttur. Biz ırk demeyiz, çünkü ırk “farklılık” ve “öteki” demektir. Biz “boy” deriz ve dil ile birleşiriz. Boylarımız; kültürel, dil ve diğer yaşam ihtiyaçlarını gidermek için binlerce yıl birlikte yaşama arzusu ile birbirine bağlanmıştır. Kayıların 38 milyon olduğu bilinmektedir, Avşarların da aynı nüfusa sahip olduğunu söyleyebiliriz. Kürtlerin toplam nüfusu da benzer bir seviyededir. Bin yıllık hukukumuz olan Kürtleri de boylarımızdan ayırmak, hatalı olacaktır. Tam da burada; “boy” kavramı ile “öteki” değil “kardeş” görerek, “Kürtler kardeşlerimizdir ve 25. boyumuzdur.” diyoruz. 


Bugünün mülteci örneği ile yola çıkıp bir tespit daha yapalım. Savaştan kaçıp Türkiye’ye düzensiz olarak gelen yabancılar, yarın Türkiye herhangi bir devlet ile savaşsa yanımızda duracaklar mıdır? Bundan emin olabiliyor muyuz? Böyle bir durumda; devleti için savaşmamış, devletinin yanında durmamış yabancılara mı itimat edilir, yoksa bin yıldır kardeşlik hukukunun oluştuğu Kürt ve Türkler birbirine mi güvenir? Savaş çıksa, Türkiye savunmasında Kürt ve Türk sırt sırta verip gerekirse vatan için kanlarının son damlasına kadar birlikte savaşacaktır. İşte bunun için, Kürtler Türklerin bin yıllık kardeşi ve Oğuzların 25. boyudur.


Peki Oğuz Boyları’nı hatırlayalım!
Bozoklar
1- Kayı
2- Bayat
3- Alka Evli
4- Kara Evli
5- Yazır
6- Dodurga
7- Döğer
8- Yaparlu
9- Afşar
10- Begdili
11- Kızık
12- Kargın
Üçoklar
13- Bayındır
14- Peçenek
15- Çavuldur
16- Çepni
17- Salur
18- Eymur
19- Ala Yundlu
20- Yüreğir
21- İğdir
22- Büğdüz
23- Yıva
24- Kınık
Ve artık, artı bir boyumuz daha var: 
25- Kürt


Bin yıllık kardeşliği yok sayıp Kürtleri Türklerden, Türkleri Kürtlerden ayırmaya çalışan ve ötekileştiren Kürt veya Türk, hatta başka milletin üyesi olsun başaramayacak; bu kalleş zihniyet Türklerin ve Kürtlerin bin yıllık yol arkadaşlığına, bin yıllık akrabalığına, bin yıllık aklına çarparak Kürt ve Türklerin ayaklarının dibine düşecektir.
Bir Türk olarak, bin yıldır benim ile yürüyen kardeşime uzattığım elim boş kalmayacak; halayı birlikte çekeceğiz. Kollarımızı açıp bir kartal gibi zeybeğe duracak, “Şemmame”yi birlikte oynayacağız.

Var olsun Türk-Kürt kardeşliği, 
var olsun bin yıllık birlikteliğimiz;
var olsun Türk Milleti, 
var olsun 25. boyumuz!

Ben canım tenimde oldukça, 
“Kürtler Türklerin bin yıllık kardeşi ve 25. boyumuzdur!” diyeceğim.

Herkese sıhhat ve afiyet diliyorum.
Kalın sağlıcakla…


Serdar ŞAHİN
Tek Bayrak Derneği Kurucu Başkanı
TDSP Başkanı

25 Temmuz 2024
Tekirdağ


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —