Son dönemde ABD’nin Türkiye’ye yönelik politikalarında dikkat çeken bir strateji, İslamcı terör örgütleri ile Türkiye’yi ilişkilendirme çabasıdır. Bu yaklaşım, hem Türkiye’yi uluslararası kamuoyu önünde itibarsızlaştırmayı hem de YPG/PKK gibi terör örgütlerini meşrulaştırmayı hedeflemektedir. Michael Rubin gibi figürlerin açıklamaları, bu stratejinin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Rubin’in, Türkiye’yi “terörizme sponsor” bir devlet gibi göstermeye çalışması ve “Türkleri öldürmeye hazırlanmalıyız” şeklindeki provokatif ifadeleri, yalnızca bireysel bir saldırı değil, ABD’nin belli kesimlerindeki zihniyetin yansımasıdır.
Türkiye ve İslamcı Terör Algısı
Türkiye, uluslararası terörle mücadelede en net tavrı sergileyen ülkelerden biridir. Bugüne kadar hiçbir uluslararası terör örgütüyle muhatap olmamış ve bu örgütlerin himayesine asla göz yummamıştır. Ancak ABD, Türkiye’nin İslam coğrafyasındaki etkinliğini baltalamak için, özellikle Suriye’deki gruplar üzerinden bir algı operasyonu yürütmektedir. Bu operasyonun temel amacı, Türkiye’yi uluslararası arenada “terörizme destek veren” bir ülke gibi göstermek ve bu yolla Ankara’yı yalnızlaştırmaktır.
ABD, YPG/PKK’yı meşrulaştırmak için Türkiye’yi bir karşı argümanla sıkıştırmaya çalışıyor: “Türkiye, İslamcı terör örgütlerini destekliyor” iddiası. Oysa bu tamamen gerçek dışı bir söylemdir. Türkiye, sınırları içinde ve ötesinde terörle mücadele eden, DEAŞ’a karşı en büyük darbeleri indiren ülke olarak, bu ithamları reddetmekle kalmamalı; uluslararası kamuoyuna bu yalanın arka planını etkili bir şekilde anlatmalıdır.
PKK/PYD’yi Meşrulaştırma Çabaları
ABD’nin, PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD/YPG’yi bir “demokrasi müttefiki” gibi göstermesi, terörle mücadele konusunda ne kadar çifte standartlı olduğunu ortaya koymaktadır. Washington, terör örgütleri arasında ayrım yaparak, bölgedeki çıkarlarını korumak adına YPG’yi desteklemeye devam ediyor. Ancak bu örgüt, sadece Türkiye için değil, bölge halkları için de bir tehdittir. YPG’nin demografik mühendislik faaliyetleri, çocuk savaşçıları kullanması ve insan hakları ihlalleri, ABD’nin “insan hakları ve demokrasi” söylemiyle çelişen bir durum yaratıyor.
ABD’nin Türkiye’ye karşı kullandığı bir diğer strateji ise, “İktidar devlettir” anlayışını zımnen destekleyerek, siyasi atmosferi kullanmaya çalışmaktır. Ancak bu yaklaşım, Türkiye gibi güçlü bir devlet geleneğine sahip bir ülkede sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Çünkü Türkiye’de iktidarlar geçici, devlet kalıcıdır. Bu bağlamda, Türkiye’yi hedef alan operasyonların devlet politikalarını etkilemeyeceği açıktır.
Türkiye'nin Stratejik Tavrı
Türkiye, hiçbir uluslararası terör örgütünü muhatap almamış ve bu konuda net bir duruş sergilemiştir. Bu tavır, Türkiye’nin uluslararası alandaki meşruiyetini güçlendiren bir unsurdur. Ancak ABD’nin Türkiye’yi bir tuzağa çekme çabaları dikkatle izlenmelidir. Bu tuzak, hem algı operasyonlarıyla Türkiye’yi yalnızlaştırmayı hem de bölgedeki meşru çıkarlarından vazgeçirmeyi hedeflemektedir.
ABD’nin Türkiye’yi terörle ilişkilendirme çabalarına karşı:
1. Uluslararası Hukuk ve Kamuoyu: Türkiye, YPG/PKK’nın terör örgütü kimliğini ve ABD’nin bu örgütle ilişkisini uluslararası mahkemelere taşımalıdır. Bu konuda özellikle YPG’nin insan hakları ihlalleri ön plana çıkarılmalıdır.
2. Algı Operasyonlarına Karşı Mücadele: Türkiye, medyada ve diplomatik platformlarda daha etkin bir strateji izleyerek, ABD’nin çifte standartlarını ve gerçek niyetlerini deşifre etmelidir. YPG/PKK’nın bölgede yarattığı istikrarsızlık, görsel ve yazılı materyallerle uluslararası kamuoyuna anlatılmalıdır.
3. Bağımsız Politika: Türkiye, ABD’ye bağımlı bir güvenlik politikası yerine, kendi ulusal çıkarlarına uygun hareket etmelidir. Bölgesel aktörlerle işbirliğini artırarak, ABD’nin dayatmalarını etkisiz hale getirebilir.
4. Devlet ve İktidar Ayrımı: Türkiye, ABD’ye ve Batı dünyasına şu mesajı net bir şekilde vermelidir: Türkiye, yalnızca iktidarlardan ibaret bir ülke değildir. Devlet aklı ve tarihi gelenekleriyle hareket eden bir ülkedir ve bu yüzden hiçbir siyasi baskıya boyun eğmez.
Sonuç: Türkiye’ye Yönelik Stratejik Tehdit
ABD’nin Türkiye’yi İslamcı terör örgütleriyle ilişkilendirme çabası ve YPG/PKK’yı meşrulaştırma stratejisi, yalnızca kısa vadeli bir siyasi oyun değildir. Bu, Türkiye’nin bölgesel ve küresel etkisini kırmaya yönelik uzun vadeli bir planın parçasıdır. Ancak Türkiye, güçlü devlet geleneği ve kararlı dış politikasıyla bu oyunları boşa çıkarabilir.
Bu süreç, Türkiye’nin yalnızca güvenlik stratejisini değil, uluslararası iletişim ve diplomasi hamlelerini de güçlendirmesi gereken bir dönemi işaret ediyor. Çünkü bu coğrafyada var olmak, ancak güçlü duruş sergileyenlerin hakkıdır.