Bir dönem vardı;
“Yapma, ayıptır” denildiğinde durulurdu.
Şimdi “ayıp” denince gülen var.
Çünkü ne gelenekten, ne edepten, ne toplumdan medet kalmış.
Herkesin cebinde kendi ahlakı,
herkesin dilinde aynı cümle:
“Alayına gider!”
Bu cümle ne zaman moda olduysa,
bir şeyler de o zaman çürümeye başladı.
Önce dil bozuldu, sonra davranış.
Sonra göz göre göre yapılan her pislik
birer şov malzemesi oldu.
Umursamazlığın Zirvesi: Kural Tanımazlık
Kırmızı ışıkta geçen,
devletin malını çalan,
başkasının hakkına göz diken biri yakalanınca ne diyor?
"Alayına gider."
Neye gider bu?
Ahlaka mı?
Topluma mı?
Geleceğe mi?
Hiçbiri umurunda değil.
Çünkü ayıplanmak yok, alkışlanmak var.
Bu Bir Mizah Değil, Maskaralık
Eskiden alay etmek zekânın ürünüdür derdik.
Şimdi alay etmek, vicdansızlığın örtüsü oldu.
Bir kişi doğruyu söylediğinde dalga geçiliyor,
ama yalanı alayla süsleyenler kahraman sayılıyor.
Gerçekleri konuşan sıkıcı,
üçkâğıt yapan renkli.
Zaten mesele ne söylediğin değil,
nasıl paketlediğin.
Mizahın Arkasına Saklanan Kokuşmuşluk
"Şaka yaptım ya..."
Ne zaman bir aşağılayıcı söz edilse, bu cümle hazır.
Kadına, işçiye, yaşlıya hakaret mi ettin?
“Espiri yaptım kardeşim, alayına gider.”
Bu sadece kabalık değil,
kuralsızlığın kılıfıdır.
Yeni Ahlak: “Yırtarsan Doğru Olur”
Yırtarsan haklısın,
başarırsan doğrusun,
yakalanmazsan sorun yok.
Her şey mubah.
Ne pahasına olursa olsun,
yeter ki kazanan sen ol.
Ve sonra alay et gidenle, kalanla, doğruyla, yanlışla...
Zaten hiçbirini umursayan kalmadı.
Toplumun damarına işlemiş bir cümle:
“Alayına gider.”
Ama bu cümleyle sadece alay etmiyoruz,
değerleri çürütüyoruz.
Ayıbı, yanlışı, çirkini gülerek geçersek,
yarın çocuklarımız neye tutunacak?
Alayla geçiştirilen her çürümüşlük,
yarın başımıza yıkılacak bir enkaz demek.