Hem tarihsel ve hem de kültürel derinliği ile Alevilik Bektaşilik konusunda ülkemizin en zengin birikimine sahip akademisyenlerden birisi olan dostum Dr. İsmail Engin Almanya’dan paylaşım yapmış, diyor ki; “Alevi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, kendisiyle işbirliği içinde olan kurumları sadece yüzdeleriyle değil, liste olarak yayınlamalı; bu listede adı geçen kurumların ne kadar ücret aldığı da bulunmalı ki, tartışmalar nihayetlensin. Gizli kapaklı kalmasın, herkes net bir şekilde öğrensin, bilsin.” Dr. Engin’in bu paylaşımı yapmasına sebep, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın birkaç gün önceki resmi sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım. Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı Alirıza Özdemir’in imzası ile yapılan paylaşımda, çeşitli şubeli dernek ve vakıflarla Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın işbirliği oranları yer alıyor.
İNKARCI İSTEMEZÜK İTTİFAKININ % 53,3’Ü HİZMET ALIYOR Düzenlenen grafikten görülüyor ki, Cem Vakfı şubelerinin % 65’i, Alevi Kültür Dernekleri şubelerinin % 62’si, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı şubelerinin yüzde 56’sı ve Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri şubelerinin ise % 42’si Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile işbirliği kurmuşlar.
“Ne var bunda, zaten Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kuruluş amacı bu değil mi, cemevleri talep edecek, kurum da hizmet verecek”, diyebilirsiniz. Ben de aynı kanaatimi defalarca medyada yazılı, sözlü olarak ve dost ortamlarında, konferanslarda dile getirdim. Ancak, daha bu Başkanlık kurulmadan, İçişleri Bakanlığı aracılığı ile sorunlar ve talepler için katalog çalışması yapılırken oluşan “inkârcı istemezük ittifakı” sonraki süreçte de tavrını Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kapatılması üzerine kurdu. Bu “inkârcı istemezük ittifakı”nı oluşturan dernek ve vakıfların merkezlerinin dayatma ve yasakçı tutumlarına karşı gelen şubelerinin toplamda % 53,3 oranında Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’ndan hizmet alıyor olması önemli bir veridir.
Bu ekibin dışında olduğu için Cem Vakfı’nı oranlamaya dahil etmedim. İNKARCILAR TOPLAM CEMEVLERİ SAYISININ SADECE % 15’İDİR Şunu hemen belirtelim ki, yanlış anlaşılma olmasın: “İnkârcı istemezük ittifakı”nın kontrolündeki cemevlerinin toplam sayısı yaklaşık 300 ile 350 arasındadır.
Yazları kullanılan köy cemevleri ile birlikte 2000’in çok üzerinde bir sayıda cemevi olduğu tahmin edildiğini göz önünde alırsak, inkârcı cephenin Alevilerin yaklaşık sadece % 15 kadarını temsil ettiği de ortaya çıkıyor. Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’ndan düzenli hizmet alan cemevi sayısının 800’ü geçtiğini, düzensiz hizmet alan cemevlerinin sayısının ise 1500’ü geçtiğini göz önünde bulundurursak, bizi ilgilendiren ve dostum Dr. Engin’i de şaşırtan konu, 4 yıldır tüm güçlerini devletin Alevi Bektaşilere hizmet alanı açmasını engellemeye ayıran “inkârcı istemezük ittifakı”nı oluşturan dernek ve vakıfların merkezi yönetim kadrolarının kendi şubelerini dahi ikna edemedikleri gerçeğinin anlaşılmasıdır.
Bu gerçeği “inkârcı istemezük ittifakı”nın başını çekenlerin de zamanla idrak etmesini ve tutumlarını değiştirmelerini bekliyorum. İNKARCI İSTEMEZÜK İTTİFAKI NEDEN BAŞARISIZ OLDU? Bu kesimin neden başarısız olduklarını da yorumlamak istiyorum. 1- En başından itibaren, Alevi Bektaşileri bölmenin fayda getirmeyeceğini ve başarısızlığa mahkum olduğunu söyledim.
2- Alevi Bektaşi toplumun ülkesi ile, Cumhuriyeti ile, Atatürk’ü ile çatışma yaratanlara artık güçlü tepki vermeye başladığını söyledim. 3- Alevi Bektaşilerin inançlarına sahip çıkma eğilimlerinin yükseldiğini ve Alisiz Alevilik gibi fitnecilere sert tepkiler verdiklerini söyledim. 4- Alevi Bektaşilerin Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü ile sorunu olan çevrelerle yanyana gelenlere öfke duyduğunu söyledim. Açık konuşalım: Terörle mücadelede binlerce şehit vermiş Alevi Bektaşilere arasında terör örgütü propagandası yapmak, eceline susamakla eş anlamlıdır.
5- Alevi Bektaşilerin ibadethanelerinin resmiyete kavuşmasının, imar yasasıyla şehir planlamasına ibadethane olarak cemevi yapmanın da eklenmesi, müllki amirliklere ve belediyelere cemevlerine hizmet verme sorumluluğunun yasayla yüklenmesi, tüm talebe bağlı inanç hizmetlerinin merkezi koordinasyonu anlamına gelen Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kurulması Alevi Bektaşilerin reddedeceği gelişmeler değildi. Tersine, özlediği düzenlemelerdi. “İnkârcı istemezük ittifakı” bu yeni durumu “okuyamadı”.
Hayal dünyasında kendisine bir mevzi yarattı ve bu mevziyi korumayı kendisine birincil görev olarak koşullandırdı. Sonuç: Kendi şubeleri dahi, bu stratejiye inanmadı ve tercihini değişim ve düzenlemeleri benimsemekten yana kullandı. Şubeler devletle çatışmacı bir cepheleşmeye zorlanmayı kabul etmediler. Bunun anlamsız ve kaybetmeye mahkum bir davranış olduğunu şubeler çoktan anlamıştı.
Bundan sonra, “inkârcı istemezük ittifakı”nı oluşturan dernek ve vakıfların şubelerinin merkez yönetimleri değiştirmek ve istikrarlı yapılar oluşturmak için harekete geçmesini öngörmek, emin olun, kehanet olmayacaktır. Herkes ektiğini biçer. BAŞKANLIĞIN “AÇIK KAPI” SİYASETİ Bu arada şunu da eklemek isterim ki, özellikle Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı Alirıza Özdemir, kendisine karşı etik olmayan, bel altı iftiralarla dolu yıpratma kampanyasına rağmen, soğukkanlılığını korudu ve her zaman makamının da gereği olan birlikçi ve ayrımsız hizmet ilkesinden taviz vermedi.
Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kapısına kim gittiyse geri çevrilmedi. Önceki başkana telefonla dahi ulaşamayanlar Özdemir tarafından saygıyla ve ikramla karşılandılar. Elbette, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın da eksikleri olmuştur. Dünyada bir örneği olmayan, kendisinden önceki tecrübelerden faydalanma şansı sıfır bir yapı kurmanın yaratacağı zorlukların farkındayım. Ben yine de, sadece kendi deneyimimden değil, Trakya’dan, Doğu Anadolu’dan, deprem bölgesinden, iç Anadolu’dan, İstanbul’dan yüzlerce dostumdan öğrendiklerimden biliyorum ki, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı Alevi Bektaşilerin büyük çoğunluğu tarafından “ulaşılabilen ve temas edilebilen” bir kurum olmuştur.
Bir tarafta “inkârcı istemezük ittifakı” kendisini tüm Alevi Bektaşilerin üstünde gören kibiriyle çatışmacı ve bölücü dayatmalar içindeyken, Başkan Özdemir’in birlikçi, çatışmadan kaçınan ve kucaklayıcı tavrı ve ülkenin her yöresine dokunabilmesi bugünkü sonucun iki temel etkenidir. Hünkâr’ın “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” sözüne hayat vermeye acil ihtiyaç duyduğunuz bu devirde yıkıcı, bölücü ve bencil kibirin varacağı sonuç bellidir.
Bu arkadaşlara çağrım şudur: Gelin, Alevi Bektaşileri bölmekten, samimi inançlı insanların üzerine kendi kişisel kariyer planlarınızı yüklemekten, toplumu çatışmaya zorlamaktan vaz geçin. Alevi Vakıfları Federasyonu, Tahtacı Dernekleri Federasyonu, Oğuz Çepni Boyları Dernekleri Federasyonu, Abdallar Federasyonu, Alevi Ocakları Federasyonu, Anadolu Vakıflar Federasyonu, Horasan Erenleri Dernekleri Federasyonu, Afyon Hacı Bektaş Veli Dernekler Federasyonu, Avrupa Alevi Düşünce Dernekleri, Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli Dergahı-Serçeşme Vakfı, Hacı Bektaş Veli Dergahı Vakfı, Cem Vakfı, Karacaahmet Dergahı Vakfı, Seyyit Sultan Sücaaddin Veli Dergahı ve Babagan Bektaşi Toplumu olarak, 29 Mayıs 2024’te size uzattığımız eli geri çevirmeyin. Alevi Bektaşi toplumu ancak birlik içerisinde kazanımlarını koruyabilir ve yeni kazanımlar elde edebilir. Bu yolun sonunda Alevi Bektaşiler yine kazanacaktır. Ama, bu tutumunuzda ısrar ettiğiniz takdirde, o zaferlerin hiçbir yerinde sizler olamayacaksınız.