Bırakıp gitmek lazım bazen, hem de hiç ardına dahi bakmadan.
Kafa dinlemenin veya kendine gelebilmenin en iyi yolu budur. Hem zaten, tebdili mekânda ferahlık vardır sözünü boşuna zikretmemiş büyüklerimiz.
Tecrübeyle sabittir…
Yaşananlardan, yaşanılanlardan;
Hayattan uzaklaşmak lazım.
Siyasetten uzaklaşmak lazım, tartışmalardan, sataşmalardan ve hatta mümkün ise insanlardan…
Veya tam tersi de iş görebilir.
Kendimizden birilerini uzaklaştırmak lazım.
Hani doktorlarımız hastaya nasihat eyler ya; sigaradan uzak duracaksın, ekmeği kes ve tereyağından, baldan, etten, çaydan ve hatta kavundan, karpuzdan, bütün reyonlardan…
Zıkkımın kökünü ye demenin başka yoludur bu aslında. Onlarda biliyor ki ne yerse yesin zaten kimyasal, zaten suni ve zararlı.
İçtiğimiz su bile tartışma konusu.
Elimizi neye atsak, şüphe dolu!
Yiyeceğimize güvenemiyoruz, insanımıza güvenemiyoruz, attığımız adımın nereye çıkacağından bi haber yaşarken, aklımız şaşıyor iyi mi?
Kaçmak lazım.
Uzaklaşmak lazım…
Kendimizle dahi yabancılaşmanın şimdi tam zamanıdır.
Birilerinin gitmesi lazım hayatımızdan kendimize gelebilmemiz için. Belki de dost bildiklerimizden vardır, arkadaş çevremizden, akrabalarımızdan, tanıdık-aşina ne var ise artık.
Bu yazıları yazdığım saatlerde siyaset çevresi; anında sesime cevap verdi, düşen linklere göre iki bakanımız görevden ayrılmışlar ve yerlerine hemen başkaları atanarak, hizmette devamlılık esastır düsturunu anında çalıştırarak ara veren yanar mantığıyla makamları boş bırakmadan halkın hizmetine devam etmişlerdir.
Ne güzel; gecenin bir yarısı ve değişim ile gelişim aynı anda devam ediyor.
Birilerinin hayatımızdan gitmesi gerek.
Çok fazla sıkmadan, bunaltmadan ve küstürmeden.
Ancak biz hemen yerine atama yapmadan, beklemek lazım.
Ara veren yansın sıkıntı yok.
Her zaman demişimdir, koltuğuna yapışanların kesin altı pislik doludur kolay kolay kalkamazlar o yapıştıkları yerlerden. Kendileri çok iyi bilirler o koltuğun koruyucu özelliği olmadan nefes dahi alamayacaklarını ve hemen boğulacaklarını, hesap sorulacağını ve hesap vereceklerinin korkusu bir yerlerini kızartmaya başladığında, saldırmaya başlarlar ve ilk kendilerine zarar verirler.
Oysaki gitmek lazım başı dik, dürüstçesine ve delikanlıcasına.
Özlenmek için, hatırlanmak için, aranmak için…
Sıkıntı yok ara veren yansın.
Nasıl olsa özlediklerimizi arayıp soracağız, özleyemediklerimizin ise varsın yolu açık olsun, özlendikleri cehenneme kadar…