Bizi sindirmek, korkutmak, hatta bölmek için genç teğmenlere kumpas kuranlar… Sizi tanıyoruz. O meşhur yemin töreninde kılıç çekenleri “tehlike” gibi sunup algı operasyonlarıyla toplumun sinir uçlarıyla oynayanları çok iyi tanıyoruz. Ama asıl mesele ne biliyor musunuz? Toplumu ikiye bölmek.
Son birkaç gündür sessizce izliyorum, bakalım ne olacak diye. İnsanlar iki cepheye ayrılmış durumda: O genç teğmenlerin yanında saf tutanlar ve karşısında duranlar. Bu ayrışmayı, koca koca insanlar anlayamasa da bir çocuğa anlatsam, biraz düşünür, kavrar. Olay ne teğmenlerin yemini, ne törenin şekli. Olay; bu genç subaylar üzerinden Atatürk’ün askerlerine yeni bir saldırı dalgası başlatmak.
Hadi biraz geçmişi hatırlayalım. Ergenekon süreci... Fatura kime kesildi? Kime kumpas kuruldu? O kumpasın senaryosunda ne vardı? Camiler bombalanacak, tarikatlar basılacak, kutsallar ayaklar altına alınacak… Hedef neydi? Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, Atatürk’ün askerleri dediğimiz o yapıyı çökertmek. Sonra ne oldu? Fetullahçı yapı sahneye çıktı, 15 Temmuz gibi karanlık bir ihanet gecesi yaşandı. Peki, bu olaylardan kim zarar gördü? Yine Türk Silahlı Kuvvetleri. Binlerce subay ya tutuklandı ya da ihraç edildi. Yıllar sonra çoğunun masum olduğu anlaşıldı ama kayıplar geri döndü mü?
Bugün de aynı filmi izliyoruz. O genç teğmenlere ihraç kararı vererek, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde “Atatürk’ün askerlerine yer yok” mesajı verilmek isteniyor. Amaç belli: Orduyu, Atatürk çizgisinden uzaklaştırmak ve zayıflatmak.
Sevgili dostlar, kandaşlar, yurttaşlar… Bu oyunları görmek için müneccim olmaya gerek yok. Toplum mühendisleri, karanlık odaklar her zaman bir hedef bulur. Bugün o hedef genç teğmenlerdir. Ama mesele sadece onlar değil; mesele Atatürk’ün ideallerini ve Cumhuriyet’in temel değerlerini savunan herkesi susturmak.
Biz bu filmin sonunu biliyoruz. Bu millet, tarih boyunca ordusuna yapılan her türlü operasyona direnmiş, tezgâhları bozmuştur. Şimdi yine aynı kararlılığı göstermek zorundayız. O genç teğmenleri yalnız bırakırsak, bu yapılara onları kurban verirsek, kaybeden sadece onlar değil, biz oluruz.
Unutmayın: Mesele vatan. Gerisi teferruat.
Atatürk’ün askerleri yalnız değildir!