ATATÜRK’ÜN ZEKÂSI
CUMHURİYET Bayramımızın 96’ncı yıldönümünü şeref ve gururla kutlamaya hazırlanırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün nasıl bir deha olduğuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Sizce, Devlet adamı olmak nasıldır? Herkes Devlet adamı olabilir mi? Devlet adamı olmak için ne gibi meziyetlere sahip olmak gereklidir? Genel kültürsüz, çağının gerçeklerinden habersiz biri Devlet Adamı olabilir mi?
* Şimdi sizlere Cumhuriyetin neden 25 Ekim veya 1 Kasım değil de 29 Ekim tarihinde ilan edildiğini anlatmak istiyorum. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün silah arkadaşlarından Fahrettin ALTAY Paşa Cumhuriyetin ilanından 2 yıl sonra, Çankaya Köşkünde ATATÜRK’ün misafiridir. ALTAY Paşa’da o güne kadar Cumhuriyet’in neden 29 Ekim tarihinde ilan edildiğini merak ettiği için ATATÜRK’e “Paşam benim dikkatimi çekmiştir. Cumhuriyetimizin ilanının 29 Ekim gecesine denk gelmesi acaba bir tesadüf müdür? Üç gün evvel, beş gün sonra da olabilirdi” der.
Bunun üzerine ATATÜRK şöyle konuşur:
“Mütarekenin ilk günlerini hatırlarsın. Saray ve hükümet teslimiyeti kabul etmişti. Hükümet sarayın, saray da itilaf devletlerinin elinin altına girmişti. Saray bu halinden memnundu. Fakat ben bunu kabul edemezdim. Buna karşı koymakla bir çıkış yolunu temin ederek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendimi vazifeli saymıştım. Dünyada tek başımıza idik, fakat benim inandığım ideale benimle beraber olanlar da bağlandılar ve netice hâsıl oldu. Mütareke 30 Ekim 1918’de imzalanmıştı. Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Peki, 30 Ekim 1918’den bizim İzmir’e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922’ye kadar kaç yıl geçti?
Dört yıl.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan ettik.
İşte beş yıla sığdırdığımız büyük inkılâp, bizim yaşadığımız şartlara duçar (kötü duruma düşen) olmuş, hangi milletin tarihinde vardır? Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır, çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükâfatı (ödülü) işte budur. Bütün dünya bunu görmüştür. Daha da görecekleri vardır. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki çektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın. Mondros 30 Ekim’dir. Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır.”
ATATÜRK bir an durur, elini masanın üzerine koyar ve:
“Deyiniz ki, bu tarihten silinmek istenilen bir milletin öcüdür…”
Fahrettin ALTAY
“Ama paşam bundan hiç bahsetmediniz”
ATATÜRK cevap verir:
“Övünmek olur, övünmek benimle beraber mefkûreye (ülküye, gayeye) inananların, milletin, ordunun hakkıdır.”
Ne kadar muhteşem değil mi? Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK 30 Ekim 1918 de imzalanan Mondros Mütarekesi ile her anlamda teslimiyet içine girmiş, kendi tabiri ile esarete uğramış milletinin kaç yıl bu esaret altında kaldığı sorusuna 5 yıl cevabı vermek istemez. O nedenle 4 yıl 364 gün sonra cumhuriyeti ilan ederek bir ifadeyi kesinleştirmek ister.
Dahası, esaretin yıldönümünden 1 gün önce cumhuriyeti ilan ederek bir anlamda dünyaya meydan okur. Mağrur ve galip batılı devletlere ‘Ben 30 Ekim’i tanımıyorum!
Sizden bir gün öndeyim. Siz 29 Ekim’i tanıyacaksınız!’ diye haykırır. * İşte, Milletine aşık Devlet adamı budur! Böyle bir diplomatik zekaya sahip kaç devlet adamı tanıyorsunuz? Attığı tutarsız Twitler ile dünyayı yönettiğini sananları mı?
Yoksa her söylenene inanıp, herkes tarafından kandırılanları mı? Devlet adamı olarak görüyorsunuz?
Hangisini lütfen söyleyin!
Devlet adamlığında ATATÜRK’ün üstüne var mı? Nur içinde yat Atam... Cumhuriyetin bizlere emanet! Ay-Yıldızlı bayrağı sonsuza kadar bu coğrafyada dalgalandırmak için yeminliyiz! Damarlarımızdaki asil kan ile yolundayız!