Aylardır, haftalardır herkes elinden geldiğince, gücü yettiğince haykırıyor! 

YETER! DURUN! DURDURUN ARTIK!
Diye... 

Geçen hafta bu köşedeki "EY DEVLET! NEREDESİN?" başlıklı yazı da, haftalardır süren haykırmaların son noktasıydı.. 

İlginç(!) ama sanki duydu birileri..
İnanması güç ama biri bizi, sizi duydu!!! 

İletişim Daire Başkanlığı olaya el attı!
İnteraktif yazışma platformu DİSCORD üzerinde olayları inceledi! 

ÇOK ŞÜKÜR!!
BİN ŞÜKÜR!! 

Emniyet gözaltıları yaptı! 

E buna da şükür elbette! 

Ya sonra?? 

Sokak ortasında hatta okullarda tacizler, tesbih sallar gibi önüne gelene bıçak sallayan gençler, öldürülen kadınlar, çocuklar!?
Devam..... 

Daha çoğaldı!!
Her gün!
Her haber bülteninde, bir cinayet, bir taciz, bir yaralama... 

Ve gözaltı haberleri...
ALKIIIIŞŞŞŞ!!! 

TEBRİKLER mi demeliyiz?
Bilemedik... 

Ya sonra dedik ya..
Sonrasında daha da arttı dedik ya.. 

O sonranında sonrası var... 

Sonranın sonrasında aradığımız, seslendiğimiz "DEVLET"imizin ADALET VE EMNİYETTEN sorumlu yetkili kurumları, birbirine düşmüüüş!! 

Niye mi? 

Emniyet güçlerinin başındaki, Adaletin başındakine deMİŞ(!) ki:
*BEN YAKALIYORUM, SEN SALIYORSUN!
OLMAZ Kİ KARDEŞİM!!** 

De MİŞŞ! 

(Bu haberlerin aslını biliyorsunuz..) 

Bu köşe İRONİK!
İronik olarak yorumu bu..
(Ya da çok daha fazlası yapılabilecekken, ironiye çook müsaitken bu kadar ironi yapabiliyoruz diyelim!!) 

Şimdi başlıkta verdiğimiz atasözüne gelelim.. 

BALIK BAŞTAN KOKAR! 

Bu çok bilindik ve sıkça kullanılan bir atasözüdür.. 

Gelin; ironik" olarak yorumladığımız ve devlet büyüklerimizin; tamâmen(!) halk için, (!) milletimiz için, (!) yani BİZİM için verdiği(!) bu savaşa bir bakalım.. 

BİZİM için birbirine suç atan "devlet büyüklerimizin(!)" ruh halini verdiğimiz atasözünün TDK'ya göre anlamı ile pekiştirelim.... 

TDK Atasözleri Sözlüğünde: "BALIK BAŞTAN KOKAR" 

*"Yapılan bir işte aksaklığın başta olanlardan kaynaklandığını anlatan bir sözdür. 
Yani aksaklığın asıl nedeni baştadır anlamında kullanılır.
Kötü bir işin; yönetici, baş durumunda olanlardan başladığını, yöneticilerinin tutumu bozuk olan toplumda her şeyin bozuk olacağını anlatır."* 

Lütfen tekrâren okuyun! 

Meâlen ne demiş? 

Kötü bir iş varsa, başındaki yöneticilerden kaynaklıdır demiş.. 

BEN DEMEDİM!
TDK deMiŞ! 

"Atasözü" ne demektir onu da verelim..
Yine TDK diyor ki;
*"Uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve nesilden nesile aktarılarak halka mal olmuş, öğüt verici nitelikte sözler, cümleler..."* 

Yani nesiller boyu denenmiş, öğüt vermek için söylenmiş sözler!

(Tabi alana, anlayana…)


Bu tanımları veren TDK yani TÜRK DİL KURUMU'da "DEVLETİN" resmî, yetkili kurumu! 

Peki bu atasözü ve tanımı; günümüzün, yaşanılanların, sonuçların vücut bulmuş hâli değil mi? 

İronisini yaptığımız devlet nezdindeki tartışma ne gösteriyor bize? 

BALIK KOKMUŞ!
Atasözü gibi; HEM DE BAŞTAN! 

Balık kokunca yenmez!
Zehirler değil mi?
Bizde zehirlendik..
"İnsanlık" olarak ölüyoruz!
Ya da ÖLDÜRÜLÜYOR! 

Her hafta yazıyorum..
Hem salı, hem cuma..
Cuma köşesini geçen hafta yazmadım.
YAZAMADIM!
Çünkü o köşe "CUMA KÖŞESİ"
Alanı İLAHİYAT, yani dîni bilgiler içermeli.. 

Ama gündemler benimde ruh halimi alt üst etti..
Ne yazayım, ne anlatayım bilemedim..
Kaç kez yazıp sildim hatırlamıyorum.. 

İnsanlığımızdan utandığımız olaylar yaşıyorken, suya sabuna dokunmadan, hiç bir şey olmamış gibi yazamıyorum..
Konulara değinmeden îman diyorum, insanlık diyorum, dilim döndüğünce anlatıyorum ama nefesim kesiliyor, nutkum tutuluyor! 

Ve ben bu ruh halinde iken siz değerli okurlarımız da boş bırakmıyor, soruyorsunuz..

Neden yazı yok?
İşte bu yüzden... 

Okurlarımız içinde her yazıyı itina ile takip edenler arasında Esin hanım var.. 

Evet; bana kim diye sorduğunuz, her yazı altında yorumu olan Esin hanım..
Çok değerli, duyarlı bir insan.. 

Kendisine teşekkürle geçen haftaki "EY DEVLET" başlıklı yazıya yaptığı yorumu müsadesini alarak aynen paylaşıyorum..


"Merhaba Tülay hanım, yemin ederim birkaç haftadır bu köşede, gerekse cuma koşenizde yazdıklarınızı okurken içimden avaz avaz ağlamak geliyor. İnanın bu ülkenin bir vatandaşı olarak artık çok korkuyorum. Bir mucize bekliyorum. Birileri gelsin bir dokunsun. Bu feryatlar bir dinsin. Gençlik kendine gelsin. Yeniden yarınlara umutla, güvenle bakabilelim. Biz Müslüman bir millet olarak bu hale nasıl geldik. Toplum olarak yaradandan uzaklaştık. Ve artık film koptu. Allah affeylesin, ıslah eylesin. Dünya karışıyor ve ben korkuyorum. Eski maneviyatimiza tekrar kavusabilmek için, güçlü bir devlete sahip olmalıyız. Doğru kararlar, doğru adımlarla. Allah yardımcımız olsun inşallah"


Esin hanım gibi hepimizin söylemleri, yazdıkları, yaşadıklarımızı anlatıyor zaten! 

Ve yazıları yorumları yazanlar, heberleri yapanlar, okuyanlar, izleyenler.. 

Kısacası hepsini yaşayan olarak bizler.. Hepimiz top yekûn bu ruh hâlindeyiz! 

ÜMİTSİZ!
KORKULU! 

Cumhuriyet!
Yönetim şeklimiz!
Yine TDK'ya bakalım.. 

Cumhuriyet: Milletin egemenliği kendi elinde tutması ve belirli sürelerde seçtiği milletvekilleri ile kullanması olan bir yönetim biçimidir. 

Yani; meâlen:"Halkın kendi kendini yönetmesi,  yönetecek yöneticileri seçmesi" 

Cumhuriyet ve tanımları ne alâka?
Dediniz sanırım... 

Artık ruh halimiz alt üst dedik ya!
Nefesimizin kesildiği haberleri her gün izliyoruz ya!
En yakından en uzağa herkesten korkar olduk ya!
Çocuklarımızı okula göndermekten, dışarıda olmalarından korkuyoruz ya! 

E o zaman CUMHURİYET ek sıfat almış diyebilir miyiz?

Aldığı sıfat: KORKU! olabilir mi? 

"KORKU CUMHURİYETİ'NDE" YAŞIYORUZ ARTIK!
Maalesef....


Eğer CUMHURİYET ile yönetilen bir ülkede;  kadınlar, çocuklar, genç kızlar, genç delikanlılar kısacası "İnsanlar" her gün ölüm korkusu yaşıyorsa... 

*Çocuklarımız sokakta oynarken veya okulda eğitim görürken  taciz tehlikesi yaşıyorsa... 

*Gözlerimiz en yakınımıza bile "acaba?" diye bakıyorsa... 

*Koskoca bir köyde bir kız çocuğu öldürülerek çuvala konuyor, suçluları malum milketvekilinin "YAKÎNİMDİR" ifadesi altında korunuyorsa.. 

*27 ayrı 'âdi suç' sabıkası olanlar, dışarıda ve elini kolunu sallaya sallaya cinayet işliyorsa.. 

*Her türlü sapkınlığın, kötülüğün ifşâ edildiği platformlardaki kişiler, ceza almadığı için(!) rahatlıkla o hesabı kapatıp başka hesaplarla çocuklarımızı gençlerimizi yoldan çıkarmaya devam edebiliyorsa... 

*Kızını arayan anne babanın önüne, kızının kesilmiş başı düşüyorsa.. 

*Okuldaki "sabıkalı" temizlik görevlisi çocuğu sınıfa kapatıp taciz ettikten sonra tutuklanıp 'adlî kontrol şartı' saçmalığıyla serbest bırakılıyorsa... 

Tüm bunlar ve çook daha fazlası yaşanıyorsa.. 

Ve tüm bunları Cumhuriyet yönetim şekline uygun olarak "seçtiklerimiz" düzeltmek yerine, birbirine çamur atarak çözüyorsa... 

*O yaptı!
*Yanlış yaptı!
*Değiştiririz!
*Çözeriz! 

Diyerek resmen oyalıyorsa!!

Halk kendini güvende hissedebilir mi? 

Hissetmiyor!
Hissetmiyoruz!
CUMHURİYET İLE YÖNETİLEN ÜLKEDE KORKUYLA YAŞIYORUZ!


Çünkü siz birbirinizi yerken, yerinizi koltuğunuzu sağlam tutmak adına başkalarına çamur atarken insanlar, yani sizin tabirinizle "MİLLETİNİZ(!)" ölüyor
Öldürülüyor! 

"Celladına aşık olmuşsa bir millet,
İster ezan, ister çan dinlet,
İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet,
Müstehaktır ona her türlü zillet!" 

Bunu da ben demedim!
Ömer HAYYÂM demiş.... 

Ama güzel demiş...
Bize müstehak bu zilletler!


Şimdi, çaresiz(!) sakinleşelim ve  ez cümlede düşünelim, atalar bir sözü boşuna söyler mi? 

BALIK BAŞTAN KOKAR! Demişler…

Bizim balık neresinden kokmuş?
Ya da kokmayan bir yeri kalmış mı? 

Hattâ baştan kokmuşluk diğer tüm bölümlerine sirayet ede ede topluma, gençlere, çocuklara, bize kadar ulaştı da o yüzden mi bu haldeyiz?


Kokmuş, olanların yanında olup, kokmaya mahkum olmaktan.. 

Kokuyu burnumuza mandal takarak yokmuş saymaktan..

Veya direkt kokmuşluktan Rabbim korusun hepimizi... 

Unutmayalım "Kokmuş" balık zehirlenmesi çok tehlikelidir! 

Ayrıca bizim balığın başı sonu kalmadı sanki.. 

Kuyruğunun en ucuna kadar koktu farkına mıyız?!

Tehlikeleri bizzat görüyor ve yaşıyor olmanın şuurundalığına niyetle...




                                               VESSELÂM...