Ermeni lobisinin rehin tuttuğu Avrupa Parlamentosu (AP), siyasi oyuncak haline getirildi. Avrupa Parlamentosu ve çeşitli ülkelerden üyeleri, Ermeni işgalini ve Ermeni vandallığını destekleyen "girişimlerin" hedefi oluyor. Avrupa Parlamentosu'nun Azerbaycan'a karşı aldığı karar, çifte standartlı bir yaklaşımdan, önyargıdan ve ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.

Azerbaycan'a karşı karar adı altında bir belgeyi kabul etmeleri bundan evvelde olmuşdur. Bölgede resmi Bakü'nün giderek güçlü bir aktör haline geldiği ortadadır ve bunu engelleyecek kararlar alınması mümkünsüzdür.

Avrupa Parlamentosu'nun tüm kesimlerini temsil eden bir grup milletvekili, Ermenistan-Fransa askeri işbirliğine ilişkin Azerbaycan ve Rusya'dan gelen eleştiri, olumsuz tepki ve tehditlere yanıt olarak ortak bir açıklama yayınladı. Milletvekilleri, açıklamalarında, her ülkenin muharip ve modern askeri teçhizatla donatılmış bir orduya sahip olmasının egemen hakkı olduğunu vurguladı.

Avrupa Parlamentosu üyeleri şunları kaydetti: “Rus ve Azerbaycan rejimlerinin Ermenistan’a yönelik Güney Kafkasya’daki çatışmayı Ermenistan’ın çıkardığı yönündeki suçlamaları, iki ülke arasında daha fazla etnik temizliğe yol açan bir komplonun olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Eylül 2023 itibarıyla Dağlık Karabağ'da 140 binden fazla Ermeni etnik temizliğe maruz kaldı."

Not: 12.-13. yüzyıl Haçlı zihniyetinde olan bazı Avrupa ülkeleri ve onların vekilleri, çevrelerinde olup biteni hâlâ kavrayamamışlardı. Avrupa Parlamentosu'nun cahil, faşist üyelerine Ermenistan'ın Güney Kafkasya'daki saldırgan savaşlarının artık sona erdiğini hatırlatıyoruz. Barış ve uzlaşma için elverişli koşullar var. Gerçek bir barış zemini yaratılmışsa Ermenistan neden silahlanmayı tercih ediyor? Karabağ'da yaşayan Ermeniler gönüllü olarak bölgeyi terk ettiler, etnik temizlik yaşanmadı. O dönemde bölgede bulunan BM gözlemcilerinin raporuna bakmak yeterlidir.

Güney Kafkasya'da uzun zamandır beklenen barışı engelleme girişimleri, yeni bir tırmanış yaratma planları ve gerginlik kaynağı yeni bir aşamaya girmiştir.

Bölgeyi istikrarsızlaştırmaya en fazla ilgi duyan ülke olan Fransa, Ermenistan'a sattığı silah ve mühimmat yelpazesini genişletiyor ve Ermeni liderlerini rövanşizme teşvik ediyor.

Nitekim 17 Haziran 2024 tarihinde Ermenistan Savunma Bakanı Suren Papikyan'ın Fransa ziyareti sırasında iki taraf arasında "CAESAR" kundağı motorlu topçu birliklerinin satın alınmasına ilişkin anlaşma imzalandı.

Bu anlaşma, Ermenistan'ın Fransa'dan 3 adet GM200 radar sistemi, 50 adet Bastion zırhlı araç ve ileride Mistral kısa menzilli hava savunma sistemlerinin satın alınmasına ilişkin anlaşmayı imzalamasıyla başlayan intikam hazırlık sürecinin ayrılmaz bir parçası olarak görülmelidir.

Ziyarette ayrıca Ermenistan ile Fransa-Almanya ortak silah şirketi KNDS arasında askeri-teknik işbirliği anlaşması imzalandı.

Leopard 2 ve Leclerc tankları, PzH 2000 ve CAESAR obüsleri, zırhlı personel taşıyıcıları, hava savunma sistemleri ve mühendislik ekipmanlarının üreticisi olan şirketin, Ermenistan ile imzalanan sözleşmenin ayrıntılarını açıklamaması ise tartışmalı.

Ermenistan hükümetinde rövanşist bir kanadın varlığı ve Fransa ile koordineli yürütülen askeri hazırlıklar da ciddi endişe kaynağı.

Bu rövanşist duygular, resmi Bakü'ye tehditkar bir üslupla hitap etme eğilimi, iki ülke arasındaki sınırların belirlenmesi süreci bağlamında bazı Ermeni yetkililerin açıklamalarında da görülebilmektedir.

Örneğin, 5 Haziran'da Azerbaycan'a komşu olan Geğarkunik bölgesinin valisi Karen Sarkisyan, Jermuk kentine doğru sınırlandırma sürecinin geleceği hakkında konuşurken tehditkar bir üslup benimsedi.

“Eğer sınırlandırma sonrasında Azerbaycan Geğarkunik’ten çıkmazsa, geri çekilmeleri için başka araçlar kullanılacaktır. Ve bunlar illa ki askeri mekanizmalar olacak" dedi.

Not: Fransa'nın emperyalist saldırgan politikası gerçekten üzüntü vericidir. Fransa, işgalci Ermenistan'ı silahlandırarak rövanşistliği desteklediğini ve Güney Kafkasya'da yeni bir çatışma alanı yaratmak istediğini ortaya koymuştur.

Güney Kafkasya bölgesinde yaşanan son olaylar, uzun bir aradan sonra temas hattında yeniden ateş açılması, Fransa’nın Ermenistan’ı silahlandırma politikasında “kırmızı çizgilere” yaklaşması, Ermenistan’ın kendi içinde yaşanan süreçler, Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesinde son dönemde elde edilen kazanımları sıfıra indirebilir.

Ve sınırlandırma sürecinde, barış anlaşması imzalamak için elverişli zemini tehlikeye atmaktadır. Bunun önüne geçmek için Ermenistan'ın askeri-siyasi liderliği irade göstermeli, silahlanma politikasına, yetkililerin kışkırtıcı ve intikamcı açıklamalarına son vermeli, ayrıca Azerbaycan'ın barış antlaşmasının imzalanması ve sınır belirleme süreci konusunda adil koşul sergilemelidir.

Beyanı imzalayanlar arasında Slovakyalı Miriam Lexman, Fransız Francois-Xavier Bellamy, Nathalie Loizeau, Raphaël Glucksman, Marketa Gregorova, Christophe Gomard, Celine Imar, Laurent Castiot, Lucas Fourlas ve Costas Mavrides, Kıbrıslı Lukas Furlas, Kostas Mavrides, Hollandalı Bert-Yan Paussen, Litvanyalı Andrius Kubilius, Pasa Yukneviçen ve merhum Çarli Veymer yer alıyor.

Not: Bu bildiriye imza atan alçaklara haritada Güney Kafkasya'yı göstermelerini söyleseniz, maymun suratlarında garip ifadeler belirecek ve size Ermenistanın nerede olduğunu söyleyemeyeceklerdir. Avrupa Parlamentosu, bir Hıristiyan kulübünden oluştuğunu ve orada İslamofobik ve Türkofobik duyguların hakim olduğunu bir kez daha teyit etti.

Eğer AP milletvekilleri eylemlerini, insan hakları, adil yaklaşım gibi "Avrupa değerleri" adını verdikleri normlara dayandırıyorlarsa ve ikili standartlardan uzak duruyorlarsa... O zaman Ermenilerin Karabağ'da kültürel mirasımızın, anıtlarımızın ve camilerimizin tahribatı konusunda açıkça tartışmalı ve yerinde kararlar almalıdırlar.

Ermenilerin 30 yıldır işgal altında tuttukları Azerbaycan topraklarında eşi benzeri görülmemiş vahşet yaptıklarının, tarihi, dini ve kültürel eserleri tahrip ettiklerinin, camilerimize hakaret ettiklerinin de bilincindedirler.

Bu aslında bir barbarlık, vandallık ve soykırım politikası eylemidir; sadece halkımıza karşı değil, aynı zamanda dünya kültürel mirasına ve insan medeniyetine karşı da işlenmiş bir suçtur.

Savaş sonrası dönemin gerçekleri Ermeni vandallığının yüzünü daha doğru yansıtmaktadır.

Köylerin, kasabaların, şehirlerin vahşi bir kabile gibi yakılıp yıkılması, dini eserlerin tahrip edilmesi, Ermeni vahşetinin sınır tanımadığını göstermektedir.

Avrupa Parlamentosu'nda meşhur "karar"a oy verenler, Ermenistan'ın Azerbaycan zenginliklerini yağmaladığının, ekonomik kaynakları yasadışı bir şekilde gasp edip sömürdüğünün, köy, şehir ve kasabaları tahrip ettiğinin, kültürel mirasa karşı soykırım politikası uyguladığının farkındadır.