Bir şehrin yalanları 1

Bir varmış, bir yokmuş diye başlayan halk efsanesi gibiydi bu şehrin masalı. Dillerden düşmeyen ve adının geçtiği hemen her yerde gıpta ile bakılan.

Masal diyorum, çünkü bu şehrin yaşadıkları gerçek olmasına rağmen, birileri sayesinde masaldan öteye gidememiş de ondan.

Zaten devamlı olarak, 

Nazara gelmesi de bu yüzden.

Biz biliyoruz neler olduğunu, üç beş kişi bilmiş veya bilmemiş veya farklı olarak algılayıp, değişik yönlere çekmiş bu saatten sonra o kadar da önemli değil. 

Kimin ne karın ağrısı var ise inanın umurumuzda değiller, yeter ki düşsünler artık bu şehrin ve bu şehrin kadim halkının yakasından.

Siyasetçisinden bürokratına varana kadar; en yoğun, en renkli ve en güçlü olduğumuz bu süreç içerisinde şahsi kazanımları bir yana bırakmayanların, kendi adına adım atanların ve şahsi menfaatleri için bu şehrin adını kullananların ifşa edilerek, bu şehrin heybesinden atılmasının vakti gelmiştir artık.

Yani onları artık ötekileştirmeye başlayalım ve bu şehrin gelişmesinin önünde bir engel olarak görelim ve temizlik yapalım.

Engelleri kaldıralım ki; gelişebilelim, değişebilelim, kalkınıp zenginleşebilelim. Onların bu şehrin imkânlarıyla zenginleşmesinin önüne geçerek; halkın zenginliğine, şehrin zenginliğine kapı açalım. 

Mesela çok basit olarak örnek vermek gerekir ise; 

Devamlı olarak tüneller gündeme getirildi, ifade edilenlere baktığımızda kısa bir süre zarfında tünellerin yapılması ve tamamlanmasını müteakip; İnşallah en kısa zamanda bu kadim şehrin Karadeniz ile birlikte Güney ve Güney Doğu Bölgeleri bağlantısı tam olarak sağlanacak ve bu bağlantı arasında bir merkez konumuna geleceğiz. 

Orta Asya, başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere Asya ve Uzak Doğu kıtaları ve ülkeleri bu şehrin adını daha çok duyacak, daha çok telaffuz edecek ve hatta bu topraklara gelerek ticaret yapmanın yollarını arayacaktır. Temennimiz odur ki İpek yolunun tekrardan canlanmasına çok az bir zaman kaldı. 

Erzurum tarihte bulunan ticaret merkezi misyonuna ulaşacak, kim veya kimler engel olur ise olsun.

İşte asıl mesele, bu bağlantının yapılmasını engelleyen veya geciktiren veya şahsi menfaatleri için öteleyenlerin ortaya çıkarılmasıdır.

Birileri doğal olarak “yok öyle bir şey” diyecektir, demeleri de gerekmektedir. O zaman bizim şu soruyu sormak gibi bir hakkımız doğar. Bu şehrin sınırları içerisinde Karadeniz bağlantısını sağlamak için yapılan tünelleriyle birlikte, diğer tünellerin yapımına başlandıktan sonra meydana gelen fiyat farkı ne kadardır?  Bu fiyat farkının en büyük sebepleri nelerdir? Ve o tünellerin yapımına başlanıldıktan sonra Türkiye’de kaç tünel ve kaç bağlantı yolu başlanılmış-tamamlanmıştır.

Dememiz o ki; biz Marmara’nın altından su içerisinde tünel yapmış, iki kıtayı birbirine bağlamış bir millet olarak Kop ile nasıl baş edememişiz. Yıllardır eşelenip durmuşuz…

Kop’ta ne var?  Veya diğer tamamlanamayan, yapılamayan ve çok, çok, çok ağır ilerlediği söylenilen diğer tünellerde…

İnanıyorum ki bu sure zarfında tahta kaşıklarla toprağı kenara koysaydık belki de Pırnakapan’dan baktığımız zaman Bayburt tarafından Aşağı Kop gözükürdü. 

Tünele ne hacet?