Dünya defterini kapatıp sırra kadem basan şahsiyetli bir karakteri yazmak, biliyorum zor bir iş.
Bir gönül insanı, edebiyatçı, sinemacı vedahi siyasetçi bir barış insanını kaybettik
Nedense; bazı değerlerimizin kıymetini, kaybedince anlıyoruz. DEM Parti'de siyaset yapan Sırrı Süreyya ile siyasi görüşümüz örtüşmese de, insani değerler, hasbi ve sahici oluşu, mizahi yaklaşımları, sinema ve edebiyata bakışı gibi konularda ortak noktada buluşuyoruz.
Barışa, Kürt sorununa verdiği katkıları asla unutamayız. Bazen TBMM Başkan vekili, bazen mahkum olarak tamamladı hayatını. Ve malesef demokrasi ve barış için çabalayan bir ses daha sustu. İyi insanlar iyi atlara binip tek tek göçüyorlar.
DEM'in içindeki dengeleyici karekteri ile hatırlayacağız onu. Hem önceki çözüm sürecinde, hem de Devlet Bahçeli'nin fitilini ateşlediği ve iktidarın " terörsüz bir Türkiye" diye isimlendirdiği süreçte, çok önemli misyon üstlendi.
Sırrı ağabeyin mahallesinde aynı sokakta, kader çizgimizde komşu olarak yollarımız kesişti ama kendisi ile uzun soluklu bir arada olmak çok kısmet olmadı.
O, apartmanında ki gariban kapıcıyı sahiplenecek kadar vicdanlı, Anadolu'nun barışa olan ihtiyacını göğüsleyebilecek kadar büyük bir siyasetçi adamdı
O da benim gibi kiracıydı. Tanıdığımız siyasetçilerden farklı olarak beş kuruş mal varlığı yoktu.
Yetim büyümüştü, o yüzden de hal ve kal dilini de iyi bilirdi.
"İnadına barış" diye haykıran bir adamın arkasından ne söylenir ki?
Zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı bir adamdı.
O'nun seslendirdiği barış ve silahların bırakılması söyleminin, sadece bir kelimeden ibaret olmadığını ve söyledikleri şeylere canı gönülden inandığını düşünüyorum.
Türkiye için PKK’nın silah bırakması, örgütün feshi ve barış gibi konulardaki katkısını hep hatırlayacağız.
Sırrı Süreyya, sadece bir siyasetçi değildi. O, siyasetçi kimliğinin yanında; işçi, yazar, sinemacı bir kimliğe de sahipti. Meclis'in en renkli simalarından biriydi.
Tedavi sürecindeki ömrü, 18 gün sürdü.
Önder, dün İstanbul'da son yolculuğuna uğurlandı.
DEM Parti'nin, Önder'in vefatının ardından yaptığı açıklama önemliydi:
" İmralı heyeti üyemiz ve Meclis Başkan vekilimiz Sırrı Süreyya Önder'i kaybetmenin derin acısını yaşıyoruz. Türkiye halklarına, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz. Onun canı pahasına sürdürdüğü barış mücadelesini başarıya ulaştırmak, anısına bağlılığın gereğidir. Sırrı Süreyya Önder'in anısına ve onun barış mücadelesine layıkıyla sahip çıkacağız" denildi.
Umarız, yol arkadaşlarının bu önemli açıklamaları, sadece söylem bazında kalmaz ve merhumun "inadına barış" çağrısı devam ettirilir.
Sırrı Süreyya Önder'in, Volkan Konak için yazdığı bir yazısı vardı. Şöyle seslenmişti:
"Allah için namaza, meyyit için duaya durup, er kişi niyetine diye niyetinizi beyan edin. (İçinizden geçirseniz de olur.)
Allah-u Ekber diyerek birinci tekbiri getirin ve ellerinizi bağlayın.
Sübhaneke duasını (ve celle senaük) kısmıyla beraber okuyun.
İkinci tekbiri alın ve Allahümme Salli ve Allahümme Bârik dualarını okuyun.
Üçüncü tekbiri alın ve cenaze duası ya da Fatiha’yı okuyun. Kunut duası da olur.
Dördüncü tekbiri alın. Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah diyerek sağa ve sola selam verin."
Özetle dini bütün bir adam ve bu toprakların öz değerlerinden biriydi
Sırrı Süreyya ve edeb-erkan, helal-haram bilen insandı.
Tarık Tufan abi ile katıldığı bir cenazede “Tarık vasiyetimdir, tabutumun ardından Şeyh Galip’in Naat’ını oku” demiş.
O yüzden yazımı onun vasiyeti olan , divan edebiyatının son büyük şairlerinden Şeyh Galip’in kaleme aldığı, Peygamber Efendimiz’e duyulan aşk ve bağlılığı zarif bir dille, dile getirdigi Naat-ı Nebevi, ile bitirmek istiyorum.
"Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammedsin efendim
Hak’dan bize sultân-ı müeyyedsin efendim
Hutben okunur minber-i iklim-i bekâda
Hükmün tutulur mahkeme-i rûz-ı cezâda
Gülbank-i kudümün çekilir arş-ı Hudâ’da
Esmâ-i şerifin anılır arz ü semâda
...
Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammed’sin efendim
Hak’dan bize sultân-ı müeyyedsin efendim_
..
Uğurlar ola güzel yürekli insan. Seni hep hayırla yad edecegiz.