Nefes aldığı müddetçe, İnsanlığa ve dünyaya “tek kuruşluk” da olsa faydası dokunmayan yaratıkların sayısı öyle arttı ki Kendi cebinden ve nefsinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen bu yaratıklar, karakterlerinin kendine sunduğu o “sefilliğin pardon özgürlüğün” tadını doyasıya çıkarıyorlar!
Çünkü; devletin önemli bürokratik kadrolarının, siyasi temsil alanlarının ve sivil toplum örgütlerinin önemli bir kısmı bu yaratıkların eline geçmiş durumda! Hatta, sağlık ve eğitim alanında hizmet üreten özel sektör de buna dahil Kamusal alanı hesapsız- kitapsız bir şekilde bu yaratıkların merhametine terk ettikten sonra, sonuçtan nasıl bir fayda umacaksınız ki? Kişisel çıkarları için sınır tanımayan, “beytülmal” hassasiyeti gözetmeyen, sosyal sorumluluk nedir bilmeyen insanlara sürekli öncelik tanımak ve çaldıkları her kapıyı açmak; memleketi doğrudan uçuruma sürüklemekten başka bir şey değil! Ciğeri kediye yükleyip, ondan yememesini beklemek neyse; kurumları kendinden başkasına faydası olmayan tiplere teslim edip, sonra oradan toplumsal hassasiyet beklemek de odur! “Ehliyet” ve “liyakat” konusundaki duyarlılığa şimdi her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var “Sağlıkta dönen’’Yenidoğan Çetesi” rezalet haberleri, anlatmaya çalıştığımız durumun ufak bir göstergesi! Bu “liyakat” meselesi, sadece devlet kurumları nezdinde değil, toplumun genelinde ele alınmalı Tüm bu örgütlerin içine iyice “enfekte” olmuş ve onları toplum adına bir şey üretemez hale getirmiş kişileri bertaraf etmek için zaman iyice daralıyor! Gerek Ülke genelinde gerekse şehrimiz özelinde “telafisi imkânsız zararlar” ortaya çıkmadan mutlaka bir şeyler yapmalı Sadece birilerinin çıkıp düzeltmesini beklemek hiçbir çözüm değil durumdan vazife çıkarıp, toplumsal bir “tepki” göstermeli canlı tutulacak kamuoyu desteği ile birlikte her yerde “çürük elmaları ayıklama” işlemi başlatılmalı. Yıllardır dernek ,vakıf, sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşları nezdinde mesele kangren halini aldı! Buralar diğerlerinden daha fazla istismara uğradı! Yıllardır kurumların başını tutanlar var!
Ölmüşte gömmeyi unuttuğumuz yürümeye, konuşmaya mecali kalmamış ama koltuğa öyle sarılmış ki adam! Kaldırmak mümkün değil.
Yüzlerce meslek odası, sendika, dernek ve vakıf, sadece “egoların tatmin edildiği” yerlere dönüştü!
Geçtiğimiz aylarda bir tanıdığın yardıma ihtiyacı vardı. Yapılacak yardım benim boyumu aştığından; durumunu bir yardım derneği yöneticisine bildirdim Sosyal medyada ve basında ne kadar büyük işler yaptığını sürekli reklam yapan bu şahıs, aylardır o vatandaşı oyalıyor. Puşt ne olur diyor ne de olmaz bizim garipte biçare bir umutla bekliyor!
Tarım Bakanlığı'nın “tağşişle” gıda üreten firmaları teşhir ettiği gibi, böyle rezil adamları da teşhir etmek lazım ama öyle palazlanmış ve öyle güçlenmişler ki Siyasette öyle dayıları var ki Çoğumuz bu şerefsizlerin şerrinden çekiniyoruz. Tek başımıza yapacak bir şey bulamıyor; “Allah’ından bulsun” demekle yetiniyoruz Bir ülkenin kalkınması; kamu ve özel sektör ile birlikte sivil toplum örgütlerinin de neyi başarabildiğine bağlıdır. Osmanlının gücü sadece “askeri” güçten ibaret değildi Loncalar, vakıflar ve tasavvuf müesseselerince hakkıyla yerine getirilen sorumluluklar devletin bekasında çok önemli rol oynadı. Bugün istediğimiz seviyede kalkınamadığımıza göre, biz de bu kurumları yeniden “inşa” etme mecburiyetindeyiz. Dünyamız hızlı bir şekilde kıyamete doğru gidiyor, Nüfus 10 milyarı aştı. Sonunu iyi görmeyen güç odakları, herkesi kıtlık, savaş ve kitlesel ölümlerle tehdit etmeye başladı. Bu önemli tehlike kapımızdayken, elimizdeki sınırlı kaynakları “egoist” kişilerin eline teslim etmenin kafamıza bir kurşun sıkmaktan farkı yok!
Sosyal sermaye denilen şey, ülkenin sahip olduğu moral ve motivasyon gücünün toplamıdır Çoğu krizde sosyal sermaye, paradan daha fazla iş görür, Bunu 15 Temmuz’da gördük Demokratik sürecin etkili işlemesi, halkın güven düzeyinin artırılması, halkın talep ve beklentilerinin daha çabuk çözüme ulaştırılması ve kültürel değerlerin korunması, sadece etkili bir “ sivil toplum ” desteği ile mümkündür, O nedenle, maddi veya manevi çıkar içinde olmadan çalışması gereken sivil toplum örgütlerine fantezi gözlüklerle bakmamak lazım
Ve oraları, kendi menfaati, reklamı peşinde koşanların elinden bir an önce kurtarmak lazım