“Bu kadar spesifik, akademik bir dile gerek yok! Göz görüyor kulak duyuyor yalnızca beyin idrak edemiyor. Her devlet kendi çıkarlarını gözetir, kendi vatandaşının refahı için çalışır. Bu durumdan yalnız Ortadoğu devletleri istisnadır. Ortadoğu'da bir takım zümrelerin oligarkların çıkarları vatandaşların çıkarlarının çok çok üstündedir.”
Ortadoğu: Çıkarlar Üzerine Kurulu Bir Düzen
Bir devletin görevi nedir? Halkının refahını artırmak, güvenliğini sağlamak ve çıkarlarını korumak. Dünyanın birçok yerinde bu prensip işler. Ama gelin görün ki Ortadoğu’da işler böyle yürümez. Burada devletler halk için değil, bir avuç oligark ve zümre için çalışır.
Devlet dediğimiz yapı, bir topluluğun ortak menfaatlerini gözetmek, güvenliğini sağlamak ve refahını artırmak için vardır. Tarihten günümüze bu tanımda değişen bir şey olmadı. Ancak dünya üzerindeki tüm devletler için bu prensiplerin uygulandığını söylemek mümkün mü? Ortadoğu'ya baktığımızda ne yazık ki hayır.
Ortadoğu, sadece coğrafi değil, aynı zamanda siyasal ve toplumsal bir kaosun merkezidir. Burada devletler, halkın refahını artırmak bir yana, adeta halkın sırtından geçinen bir düzen inşa etmiş durumda. Ortadoğu’nun zengin petrol rezervleri ve jeopolitik önemi, bu bölgeyi uluslararası güçlerin müdahalesine açık hale getirmiştir. Ancak dış müdahaleler kadar içerideki zümrelerin ve oligarkların da etkisi yadsınamaz.
Bir devletin varlık nedeni halkı değilse, kimin içindir? Ortadoğu’da bu sorunun cevabı gayet net: Bir avuç elit zümre için. Halk sefaletle boğuşurken, bu zümreler halkın kanı üzerinden saraylarını büyütüyor, servetlerine servet katıyor. Eğitim, sağlık, altyapı gibi temel meseleler umursanmazken, kaynaklar iktidarın devamlılığı için harcanıyor. Devlet yönetiminden beklenen hizmet değil, itaat.
Bu düzenin değişmesi mümkün mü? Tarih, halkların örgütlü ve bilinçli bir şekilde hareket ettiğinde neleri değiştirebileceğini bizlere gösteriyor. Ancak Ortadoğu’da halkın sesini yükseltmesi için önce korkuyu aşması, sonra da aralarındaki mezhep ve etnik ayrılıkların üstesinden gelmesi gerekiyor. Bölge halklarının kaderini değiştirmesi için önce kendi gücünü keşfetmesi şart.
Ortadoğu’nun kurtuluşu, zümrelerin çıkarlarından halkın çıkarlarına geçişle mümkündür. Bu ise ancak adil bir yönetim, güçlü bir hukuk düzeni ve halkın iradesine saygı gösteren bir sistemle sağlanabilir.
İşte bu kadar basit. Görüyor, duyuyoruz, ama ne yazık ki hala idrak edemiyoruz.