Tülay Dikmen ile Cuma Köşesi

Tarih: 14.06.2024 13:54

BUGÜN KARNE GÜNÜ.

Facebook Twitter Linked-in

 

Bugün; 2023-2024 eğitim öğretim yılının son günüydü, ülkemizde tüm okullar tatil oldu, karneler alındı. 

20 milyon 481 bin öğrenci bir yıl içinde gösterdikleri performansın karşılığını bugün karnelerinde görecek. 

Genellikle ilkokul 3 veya 4. sınıfa kadar çocukların karnelerinde düşük veya zayıf not görülmez değil mi?
Öğretmenler bu yaş grubu çocuklara daha anlayışlı, daha ılımlıdırlar, çünkü henüz sorumlulukları yeni öğrenirler... 

Hata yapsalar bile çok sevimlidirler, masumdurlar kızamayız... 

Karne günü geldiğinde ilkokul öğrencileri çook mutludur, heyecanlıdır..
Korkusu olan hiç yoktur neredeyse... 

Orta okul kademesi ile daha objektif değerlendirmeler başlar...
Dersleri ve davranışları konusunda notlar kırılır veya teşvik için kanaat notu eklenir...
Zaman zaman daha yaptırım gerektiren uyarılar dahî yapılır..
Yıl sonu geldiğinde o çocuk eğer sorumluluk almayı, gerektiği kadar çalışmayı ve gerekli ahlâki değerlerlere sahip olmayı başarırsa(!) karneyi sevinçle bekler..
Özellikle o yaşta ailesinin tepkisi çok önemlidir çünkü.. 

Gelir liseye; bizim tabirimiz ile; artık aklı kesen, iyiyi kötüyü ayırt etmesi gereken yaştadır ama, yinede bizim desteğimize ve yönlendirmelerimize ihtiyaç duyar..
Dersler ağırlaşmıştır, kendisinden beklentiler artmıştır.
Beklentiler sorumluluklarıdır ve bu sorumlulukları yerine getirmediğinde belki bizden de tepki görürler.. 

Ve gelecekteki hayatları, bu dönemde yaptıkları veya yapmadıklarıyla şekillenir.. 

Sonuçları onlar yaşar ama aile olarak bizde şapkamızı önümüze koyar düşünürüz..
Nerede hata yaptık diye... 

Ama olumlu ama olumsuz bu süreç  biter ve üniversite çağına gelerek 20'li yaşlarda, ilk yetişkinlik dönemine girerler.. 

Artık bu seviyeden sonrasını, çok zaman biz anne babalar yönetemez hâle geliriz.. 

Artık karne de görmeyiz..
Çünkü karne hükmündeki sonuçları kendisi bilir.. 

Bütünlemesi, altta kalan dersi, dönem uzaması vs varsa kendisi çekecektir sıkıntısını.. 

Veya; davranış, ahlak, etik, adil olma vs konularında, doğruyu yanlışı yine kendisi bulur.. 

Peki ne ile? 

Bizim ilk yetişkinlik çağına gelene kadar verdiklerimiz ya da vermeye çalıştıklarımızdan aldıkları ne ise onunla! 

Bu şekilde yola devam ederler.. 

Bir ömür belki "iyiki", belki de "keşke" lerle geçecektir.. 

Ancak keşke diyen olsa da yine de pes etmez, etmemeli... 

İyi düzeyde geliri olmayan daha iyi şartlarda iş için uğraşır..
Evi olmayan ev almak için..
Evi varsa araba için..
Bekar ise evlenmek, evli ise çocuk sahibi olmak için..
1 çocuğu olan ikinciye...
Vs..vs.. 

Veya kötü huyları var iken, iyi olmaya niyetle düzeltmeye çalışır kendini..
Ben buyum, bu kadarım demez, dememeli! 

Zamanında bizlerde ilkokul öğrencisi olarak, karneyi heyecanla bekleyen minik yürekli çocuklardık..
Bu süreçleri yaşadık ve hâlen yaşıyoruz değil mi?


Şimdi diyeceksiniz ki; 
"Bu köşe Cuma Köşesi değil miydi?"
"Alan konusu İlahiyat olan bu köşede ne alâka bu yazılanlar?" 

Haklısınız..
Alâkasız bir başlangıç gibi olsada, aslında tam da bugünki  konumuz bu... 

Bizim karneler ne âlemde?
Veya dünya hayatı karnemizi ne zaman alacağız? 

ÖLDÜĞÜMÜZ GÜN! 

Eğitim ve sınavların bittiği gün.. 

Sonuçların yazılı olduğu karne hükmündeki kayıt defteri olan "AMEL DEFTERİ" ile...


Tekrar alâkasız kısıma geri dönelim... 

İlkokulda öğretmen çocuğu sorumlu tutmaz, veliyi muhatap alır değil mi?
Yaptığı hatayı çocuğa anlatır ama çocuktur sorumluluğu yoktur... 

Rabbimizde bu sebeple; çocuk yaşta vefat eden kullarını sorgusuz, melekler gibi tertemiz olarak  cennete alıyor değil mi? 

Ortaokul çağında hayatın ne olduğunu çözümlemeye çalışan veya bizim yoğurduğumuz hamur kıvamındadırlar..
Yine sorumluluk onlarda değildir.. 

Varsa bir yanlış, okuldaki pdr birimi bile bizi sorumlu tutar değil mi? 

Biraz daha büyümüş, ergenliğe yeni girmiş, günah-sevap defteri yeni doldurulmaya başlanmış bir çocuğun vefâtı durumunda bir hesabı vardır elbette... 

Nedir bu hesap? 

Farz olan ibadetleri!
Namaz, oruç gibi..
Veya davranışsal olarak doğruluk, dürüstlük, hak hukuk vs gibi... 

Akademik başarısı, aldığı takdirler, aldığı yüzdelik dilimler, puanlar, girdiği çok üst düzey liseler vs değil! 

O yaşlarda vefat etmiş çocuklara bu konularda var ise amel defterinde yazan kulluğa dair eksikler sorulacak dedik.. 

Ancak ergenliğe girmişti diye biz dışında kalamayacağız! 

Bu dünyada "pdr" biriminin bizi sorumlu tuttuğu, sorduğu gibi, ötelerde bize de sorulacak aynıları...
Neredeydin?
Neden öğretmedin? 

Bu dünya hayatında iken, çocuğun yanlış bir davranışını düzelmek için aldığımız uzman yardımlarda, altından kim çıkıyor?
Aile! 

O gün geldiğinde Rabbimiz de o psikoloğun sorduklarının daha derin hâlini bize sorsa? (Kİ SORACAK!) 

"Sana emanetimdi bu çocuk, neredeydin?"
"Neden ders konusunda verdiğin önemi kulluğu konusunda göstermedin?"
"Bu kulumun sorumluluğu kimde?" 

Verecek cevabımız var ise ne âla.... 

Geldik liseye burada müdahalemiz daha sınırlı demiştik..
Ama yine de dahil olup, yönlendirme yaptığımız bir dönemdir ve bir şeyler ters gittiğinde de yine uzmanların veya bizim kendimizi sorumlu tutacağımız dönemdir de dedik... 

Tıpkı genç yaşta ömrü son bulan gençlerin,  ötelerde sorgu suâlinde bize de sorulacağı hesapların vâr olduğu gibi!


İlk yetişkinlik!
Artık günâhı sevâbı o gencin kendi omuzlarında...
Sorgu suâlini tek başına verecek... 

Bu hesapta hiç dahlimiz olmayacak mı?
Elbette olacak! 

Ne verdik, ne kadar anlattık sorulacak!
Bizim vermediklerimizden mi doğruyu bulamadı bu genç?
İbadetleri öğretmediğimizden mi yerine getirmedi?
Yoksa verdik de almadı mı? 

Tıpkı yetişkin iken psikolojik destek alan kişilerin; çocukluğuna inilip, aileleri ile yaşadıklarının irdelendiği, yanlış olanı bulup yüzleştirildiği, çekilen sıkıntılar ve bu yüzleşmeler sonrası iyileştiği gibi... 

Yalnız tek farkı var bu dünyada bunun ızdırabını ruhen yaşarken, âhîret aleminde girilen günahın veya eksiklerin nispetince bedenen de hissedilecek ızdıraplar var unutmayalım...


Durum her şekli ile, özellikle günümüz şartlarında bizim için olumsuz gibi görünüyor, içimiz mi daraldı? 

O zaman buyrun çözüme odaklı rahatlamaya... 

Bizler gerek kendi adımıza, gerekse bizler vesîle edilerek yaratılmış  emanet hükmünde kullar olan evlatlarımız adına, ama erken ama geç, neticesinde bitecek bu bu dünya hayatını nasıl yaşıyoruz, yaşatıyoruz soralım kendimize.... 

Efendimiz'in (SAV) bu konuda çok bilinen hattâ dünya sevgisini anlatmak için kesilip kırpılarak kullanılan bir Hadis-i Şerif'i vardır... 

"Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, hemen ölecekmiş gibi de âhîrete çalışınız!" 

Biz buradan sadece "hiç ölmeyecekmiş gibi" ifadesini alıyorsak; uzak yada yakın bebek, çocuk, genç ölümlerini hiçe sayıyoruz demektir! 

Ya da hiç bir şeyi yok iken; sabah gireceği toplantıya hazırlanan veya 3 gün sonrası için endişe duyan, genç yaşta birinin kalp krizi ile ölebildiğini! 

Peki nefsimiz ve şeytanın vesveseleri ile böyle boş, dünya hırsı ile yaşadık, yaşattık ve şimdi pişman olduk diyelim.. 

Geri dönüşü yok mu?
Var elbette... 

Rabbimiz  Kur'an'da bildiriyor: 

“Allah, kendisine şirk koşulmasının dışındaki, istediği kimselerin bütün günahlarını bağışlar..." (Nisa, 4/116) 

De ki: Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! 
Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah dilerse bütün günahları mağfiret eder. 
Çünkü O, çok affedicidir, merhamet ve ihsanı fazladır.” (Zümer 39/53) 

Ve yine Efendimiz (SAV) buyuruyor: 

“Allah kulunun tövbesini, can boğaza gelmedikçe kabul eder.” (Tirmizî, Deavât 100; İbn Mâce, Zühd 30) 

Hâlen hayattayız çok şükür ve geri dönüşü varmış! 

O zaman gelin bugün hem kendimizin, hem bize emanet verilmiş; sorumluluğuna, günahına sevabına ortak olduğumuz çocuklarımızın, karnesi hükmündeki amel defterlerimize bir bakalım... 

Var ise eksik derslerimiz tamamlayalım..
Hatalarımızı tövbe ile silelim..
Rabbimizin merhametinden ümit kesmeyelim..


Bir kitapta okumuştum... 

Kul Rabbini unutur..
Ama Rabbi bekler!
Kul Rabbini hep unutur...
Ama Rabbi hep bekler!
Kul başı sıkıştığında Rabbim dese...
Rabbi ona beni unutmuştun demez!
Yine de BUYUR KULUM DER!


Tıpkı bu dünyada çocuğumuz ne kadar hata yaparsa yapsın bizler ondan ümîdi kesmediğimiz gibi, ya da çocuğumuz her hatasında bize sığındığı gibi...


Bu dünyada böyle iken ötelerde nasıl olacak? 

"Kulakları sağır eden o ses geldiğinde.
İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar!
O gün onlardan her birinin işi başından aşkındır!
O gün birtakım yüzler parıldar; güleçtir, müjde almıştır.
Birtakım yüzler de o gün toza toprağa bürünmüş; kapkara kesilmiştir!
İşte bunlar inkârcılardır, günahkârlardır!"(Abese Sûresi 80/ 33.....42) 

Bu ayete bakınca ne anlıyoruz, öteler bu dünya gibi değilmiş! 

Evlat kendini kurtarmak için; "Sen öğretmedin ki" diyebilir! 

Anne baba da kendini kurtarmak için;

"Ben öğretmiştim sen yapmadın" diyebilir! 

Hesap günü kendi derdimizde olacağız çünkü!


Bu dünya bitecek...
Ömür  elbet son bulacak.. 

Bundan 30-50-100 yıl sonra o derdine düştüğümüz evler belki yıkılmış olacak!
Arabalarımız hurdaya çıkacak!
Adımız dahî unutulacak! 

Dedesinin dedesini tanıyan, duasında ismi ile anan kaç kişi vardır? 

Bizim adımızı torunlarımızın torunları bilecek mi? 

HAYIR! 

O ZAMAN GELİN BİZ DE BUGÜN ARA KARNE ALMIŞ SAYALIM KENDİMİZİ! 

EKSİKLERİ, ZAYIFLARI DÜZELTMEYE NİYET EDELİM.. 

HÂLEN OKULUMUZ, SINAVLARIMIZ BİTMEMİŞKEN BUNU FIRSAT BİLELİM! 

Rabbim hepimizin aklını nefsine hâkim eylesin...
Şeytanın vesveselerinden, dünya hevesinden muhafaza etsin..

Bu dünya hayatını, âhîretimizi de kazanacak şekilde yaşayacak irade versin..
Kendi hesabımıza ek, çocuklarımız adına da hesaba çekilen kul olmaktan muhafaza eylesin.. 

Karneler sonrası "diploma" hükmündeki "Amel Defteri"mizi, cennet ehli olabilecek şekilde doldurup, almayı hepimize nasip eylesin inşallah....


                       VESSELÂM...
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —