Cami, Mezarlık, Dil – Üç Cephede Sessizlik
“Köklerimizin üç direği: İnancımız, ecdadımız ve ana dilimiz. Peki hangisini koruyabildik?”
Bir milletin ayakta kalabilmesi için üç şeye ihtiyacı vardır:
1. İnancını yaşatacak mabed,
2. Geçmişini hatırlatacak mezarlık,
3. Kendisini anlatacak ana dil.
Bulgaristan Türkleri bu üç alanda da sistematik bir şekilde eritilmek istendi.
Ve ne acıdır ki, 36 yıl boyunca biz bu üç cephede de yalnız bırakıldık.
Cami – Sessizliğin ve Terk Edilmişliğin Mabedi
Bulgaristan’da yüzlerce cami vardı.
Osmanlı’dan kalan ahşap minareli köy camileri, şehirlerdeki tarihi taş yapılar...
Ama komünizm sonrası dönemde bu camilerin çoğu:
– Restore edilmedi,
– Bazıları kilise ya da depo yapıldı,
– Bazılarının yıkılmasına göz yumuldu,
– İmam eksikliği, bakım yoksunluğu nedeniyle boş bırakıldı.
Peki DPS ne yaptı?
Hiçbir ciddi plan sunmadı.
Cami restorasyonu için bütçe talep etmedi.
İslam kültür mirası adına proje üretmedi.
Sonuç:
Cami vardı, ama sahipsizdi.
Mezarlık – Unutturulmak İstenen Geçmişimiz
Mezarlıklar bir milletin aynasıdır.
Orada sadece ölüler yatmaz; geçmişin şerefi, kimliği, izi yatar.
Ama Bulgaristan’da Türk mezarlıkları:
– Otlar içinde terk edildi,
– Taşları kırıldı, üzerleri silindi,
– Pek çok yer tarla veya park yapıldı.
Peki “Türkleri temsil ediyoruz” diyenler ne yaptı?
Seyretti.
Mezar taşı kırıldığında susan, kökünü inkar etmiş olur.
Sonuç:
Geçmişimiz vardı, ama silindi.
Dil – Varlığın Nefesi
Türkçe bizim kimliğimizdir.
Ama 36 yıl boyunca Bulgaristan’da Türkçe:
– Okullardan çıkarıldı,
– Seçmeli dersle sınırlandı,
– Basın-yayında kısıtlandı,
– Resmi yazışmalardan tamamen dışlandı.
Peki halkın partisinden bir isyan çıktı mı?
Hayır.
Çünkü onların görevi, Türkçe’yi yaşatmak değil, unutturmak oldu.
Sonuç:
Dilimiz vardı, ama susturuldu.
Üç Cephede Aynı Sessizlik
Bu üç alanda da ortak olan bir şey vardı:
DPS ve Ahmet Doğan’ın derin suskunluğu.
– Cami yıkılırken görmediler,
– Mezar taşları sökülürken tepki vermediler,
– Türkçe eğitim yok edilirken rapor bile sunmadılar.
Neden mi?
Çünkü bu alanlarda sessiz kalmak, devlete sadakatin bir göstergesiydi.
Onlar halkın değil, devletin hoşnutluğunu kazanmakla meşguldü.
Sonuç:
Cami bizim namusumuzdu,
Mezarlık geçmişimizdi,
Dil ise geleceğimiz.
Ama 36 yıl boyunca bu üç değere de sahip çıkılmadı.
Ve bu halk, en kutsal olanlarda bile yalnız bırakıldı.
Unutma:
İnancına, geçmişine ve diline sahip çıkmayan bir lider,
milletine değil başka bir efendiye hizmet ediyordur.