Eskiden "karakter" deyince akla onurlu duruş, doğru söz, temiz geçmiş gelirdi.
Şimdi karakterin ölçüsü başka:
Cebin doluysa efendisin, boşsa susacaksın.
Ne konuştuğun değil, kaç paran olduğu önemli.
Haklı olman değil, hangi arabadan indiğin belirliyor saygınlığını.
Yani bu ülkede artık karakter, kredi limitine bağlı.
Parası Olan Bilge, Yoksul Ahlâk Hocası mı?
Birisi çıkıp saçmalıyor ama lüks bir mekânda, pahalı takım elbiseyle…
Herkes dinliyor, not alıyor.
Aynı lafı gariban biri etse, “gevelemesin” derler.
Bu yüzden artık hakikat değil, maddiyat konuşuyor.
Paran varsa her cümle altın değerinde,
yoksa susman bile israf sayılıyor.
Karakter Kiralama Dönemi
Kimi insanlar sadece markalara, kurumlara, paraya yanaşarak
kendine yapay bir “saygınlık” üretmeye çalışıyor.
Araba kiralık, saat taklit, ama özgüven sonsuz.
Yani karakter satılmıyor artık,
kiralanıyor.
Üç kuruşa reklamda oynayan adam ertesi gün konferans veriyor.
Niye? Çünkü takipçisi çok, görünüşü havalı.
İçerik? Boş teneke.
Para Sahteyi Parlatır, Gerçeği Gölgeler
Adam ömrünü namusuyla geçirmiş,
çocuk okutmuş, iş kurmuş, hile bilmez.
Ama sesi çıkmaz.
Çünkü cebinde “karakteri gösterecek” bir serveti yok.
Öte yandan biri gelir,
üç yerden yolsuzlukla para kazanmış,
ama takım elbisesiyle “örnek iş insanı” ilan edilir.
Bu ne demek biliyor musun?
Sahte altın parladıkça, gerçek altın gözden düşer.
Karakter Varlıkla Ölçülürse, Fakirler Suçlu Sayılır
Düşünsene, artık insanlar “fakir” olmayı ayıp sayıyor.
Fakirsen kesin bir yerde eksiksin diye bakılıyor.
“Bir şey yapamadı ki bu hâlde” deniliyor.
Yani sadece cebin değil, onurun da sorguya çekiliyor.
Karakter dediğin şey, cüzdana sığacak bir şey değil.
Ama bu çağda maalesef insanlar vicdanı fatura gibi görüyor: ödenirse geçerli.
Unutma:
Bir toplum, paraya göre karakter biçmeye başlarsa,
en çok ahlaklılar ezilir, sahtekârlar ödüllendirilir.
Ve sonunda şu soru kalır:
“Sen kimsin?” değil, “Ne kadar edersin?”