İstiklal marşı ve saygı duruşu ile neden atanmadıklarını sorup, kınayan 'Atanamayan öğretmenlerin' Ankara ulustaki 'Sayın Milli Eğitim Bakanı' diyerek başlayan eylemini izleyerek yazmaya başladığım bugünkü DEM Partisi demektense DEM'in içine sızmış sosyalistlerin etkisine giren 3 kişilik heyetin bir dönem Siyah-Beyaz isimli günlük gazetemi çıkardığım Kocaeli'nde bir haber geliyordu.
Ve Bahçeli'nin el uzatıp, yol gösterdiği bu 3 kişilik heyetin İmralı, Edirne'den sonra Kocaeli Kandıra'da bulunan cezaevinin önünde yaptıkları 'bol teşekkürlü barış' açıklamalarını izlerken Hakkari'de başlayıp, İstanbul Esenyurt, Mardin, Batman, Halfeti, Tunceli, Ovacık, Mersin Akdeniz ve son olarak İstanbul Beşiktaş'a da kayyum operasyonu vardı.
Evet, "Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır" dedikten sonra şimdide 'Diyarbakır’sız bir Türkiye yetim kalır' diyen Erdoğan'ın 'Negri negri' türküsünün söylendiği sahneyi hatırlatan İbrahim Tatlıses'li Urfa ziyareti öncesinde yaptığı açıklamada çok düşündürücü ve sorgulayıcıydı.
Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaptığı açıklama da “Eskiden Suriye'de Kürtlerin kimliği pasaportu yoktu. Şimdi Kürtlerin kimliği ve pasaportu olacak” demesinin ne anlam taşıdığını düşünürken cezaevi geze geze barış aradıklarını iddia edenlerin gerçekten ne aradığını da bir o kadar merak ediyordum.
Buna neden ise benimde içinde olduğum milyonların 'Ne oluyor, ne yapılmak isteniyor veya ne olacakta bunlar oluyor.. Yoksa adeta devlet sırrı konumu alan bu yaşananlara akıl erdiremeyen karışıklıkla br erken seçim baskını mı olacak yoksa oldu da bitti denerek Anayasa mı değişecek diye de düşünmüyor değilim.
Bilmem ama güçlü bir genel affında beklendiği bu süreçte kafası karışık olanların başını çekenlerin DEM denen ama bana göre DEM'lilerin de 'Beyefendi' diye dili sürçtü diyen (!) MHP'lilerin de 'Bunlar kim ve ne yapıyor?' diye sorguladığı, sorgulayacağı cezaevi ceza evi gezen üçlüsüydü..
Ha bu arada ülkede cezaevlerinin önünde süren bu gelişmeleri başta 'geliyor' denen İsrail de olmak üzere Okyanus ötesinde ve batıda nasıl izleniyor ona da kimse bakmıyor ya da benim gibi ilgilenmiyor..
Evet ya gerçekten burada bunlar olurken orada neler oluyor, onlar ne yapıyor ve bizim karar defterinden sonra bağışlanan arsasının da kayıp olduğu ortaya çıkmış olan topçular değil, BOB'çular sizce ne yapıyor, hangi hesaplar peşinde?..
Bilmem ama asıl dikkat edilmesi gerekenin 'dış güçler' denenlerin 20 Ocak'ta yeniden Oval ofise geçecek olan Trupm'un başını çekmesi beklenen tarafın bölge ile ilgili ne yapacağı ve ne diyeceğidir.