Kürt lider Selahaddin Eyyubi'nin Mescid-İ Aksa'nın sınırları içinde olduğu Kudüs'ü 2 Ekim 1187 yılında Haçlıların elinde aldığı günden bu güne bölgede akan kan şimdi Mescid-i Aksa'nın avlusuna kadar gelmiş durumda..
Çünkü Eyyubi'den sonra yaşanan ihanetlerle adım adım işgal edilen o kutsal toprakların İşgal edilmeyen tek yeri kaldı..
O da Mescid'i Aksa'nın tümü..
İsrail'in arkasına aldığı Hristiyan topluluğunun işgalci ruhu ile yıllardır adım adım elde ettiği Filistin bugünler de yine ağlıyor.
Gerçi Ortadoğu denen o kanlı topraklarda göz yaşı hiç durmadı desek daha doğru olacak..
Çünkü aynı topraklarda bulunan Eyyubi gibi Kürtler, Araplar hep işgalcilerin saldırılarına maruz kaldı, kalmaya da devam ediyor.
Peki bunlar yaşanırken o bölgenin insanları gibi Müslüman olan ve Mescid-i Aksa'yı kutsal alanları ilan edenler ne yapıyor?
Tabi ki onlar din adı altında dizayn ettikleri bölge ülkelerinde koltuklarının yaşattığı sefayı bozmamak için yaşananlara karşı sesiz kalıp, kendilerinden bıkmış olan halktan gelen tepkileri azaltmak içinde arada bir yalandan Aslan kesilip, arka kapıların ardından birlikte dolaplar çevirdikleri İsrail'e çok (!) ama çok kızarlar.. Ama alanda yani sahada bir şey yapmaya yani Irak'a, Suriye'ye ve son olarak Katar'a gönderdikleri askerleri İsrail'e göndermeyi akıl edip, düşünmezler.
Çünkü Mescid'i Aksa'da petrol, doğal gaz hatta Selahaddin Eyyubi'nin soyu olan Kürtler yoktur..
Bunlar olsaydı petrole, doğalgaz'a taşeron ortak oluruz, Kürtlere de ülke kurdurtmayız deyip, illaki sağından, solunda o bölgeye girme yollarını mutlaka arardılar..
Ha bu arada konumuzun başlığını unutmadan 'Adalet yürüyüşü' adıyla Ankara'dan İstanbul'a yürüdükten sonra şimdi de kent kent dolaşarak mitingler yürümekle muhalefet etmeye başlayan CHP'ye, hatta 'Gel masada otur belki İmamoğlu'nu bırakırlar' diyen DEM'ê de bir önerim olacak..
Ve bir dönem Ortadoğu'nun aslanı olup, Hristiyan ülkelerin bölgeyi yeniden işgal etme oyunu olan ve adına 'Ortadoğu Baharı' konulan BOB planının altında Tunus'u, Cezayir'ı, Libya'yı, Mısır'ı, Irak'ı ve Son olarak Suriye'yi perişan edenlere ön açan 'eş başkanıyım' diyen iktidarın gizli ortağı olmaya başlayan MHP'ye de bakmak gerek..
En son olarak DEM gibi Tunceli'de yürüme kararı alan bunu yaparken de asıl amacının bir türlü alt edemediği AK Partinin milliyetçi oylarına oynayan CHP'nin şimdi Mescid-i Aksa'ya, Gazze'ye yürümesinin tam zamanı.
Çünkü aynı CHP, bugünlerde ortalıkta görünmeyen ve CHP'nin kendilerine hediye ettiği 50'ye yakın vekil ile mecliste olan ama belediyelerinin başına gelenlere karşısında sus, pus olan DEVA, Gelecek, Refah, Saadet Partisi kadar bir türlü oyunu alamadığı muhafazakar kesimin oyunu almak için ortaya koyduğu politikaların tutmadığını bir türlü anlamadığını ve yeni bir taktikle şimdi de milliyetçi oylara oynadığını ve ulusalcı oyları arttırmaya çabaladığını görmekteyiz..
O zaman oldu oldu Ankara'da başlayıp, Tunceli'de devam eden yürüyüşler ve en son Trabzon'a kadar giden mitinglerle devam eden ve adına 'İktidara doğru' denen bu yürüyüşün Mescid-i Aksa'ya, Gazze'ye de uzaması gerekir..
Çünkü kimden akıl aldığı ve Kürtlerin Anayasa ve Adalet yürüyüşünden kendisine yaklaşmasından rahatsız olanların oyununa geldiğini düşündüğüm CHP yürümekle yolları aşmaya çalışırken 'Gel, sende masaya otur belki Demirtaş'ı pardon İmamoğlu'nu bırakırlar' diyen DEM gibi yanlış yola girdiğini de görmekteyim.
Eh neyse girmişken o yola , Gazze'ye birde Mescid-i Aksa'ya yürüseler tüm muhafazakar oyları da almış (!) olur..
Ha unutmadan bana uyup, çıkarsanız o yolda başınıza bir şey gelirse, ve birileri de 'çıkıp, bizden mi izin aldınız?' derse suç benim değil bilesiniz..
Çünkü bildiğim kadarıyla İstanbul'da Gazze'ye doğu yola çıkmış ama önünüz kesilmiş, hatta copta yemiştiniz ama Yendesin Refah Partisi kadar oyunuz bile artmamıştı da..