Bir ülkenin geleceğini görmek istiyorsanız, yollarına değil; çocuklarına bakın.
Onlar neyle oynuyor?
Ne izliyor?
Ne konuşuyor?
Kimleri örnek alıyor?
Ve en önemlisi:
Kimin hayalini kuruyor?
Bugün artık çocuklar büyümüyor, büyütülüyor.
Ama yanlış ellerde, yanlış ekranlarla, yanlış hayatlara özenerek…
Oyun Parkından Ekran Tutsaklığına
Bir zamanlar toprakta oynayan çocuklar vardı.
Çamura bulanmış ama özgürdüler.
Hayatları, gözlerine bakılarak anlaşılırdı.
Bugün çocuklar dijital hapishanelerde yaşıyor.
Tabletler, akıllı telefonlar, çizgi filmler…
Sonsuz uyarana maruz kalıyorlar ama tek bir değeri içselleştiremiyorlar.
Çünkü artık masalların yerini
• Şiddet aldı,
• Para tutkusu aldı,
• Sanal kahramanlar aldı.
Ve çocuk, oynarken öğrenemediği için, büyüdüğünde hayatı yanlış anlıyor.
Evde Büyüyen Değil, Ekranda Büyüyen Nesil
Eskiden çocuklar atasözleriyle büyürdü.
Şimdi “trend”lerle konuşuyor.
Diline, duygusuna, düşüncesine algoritmalar şekil veriyor.
Aile, çocuğun ilk değer yuvasıydı.
Bugün aileler bile sosyal medyadaki takipçilerine göre çocuk yetiştiriyor.
“Ne doğru?” değil, “ne popüler?” sorusu belirliyor terbiye tarzını.
Ve en tehlikelisi:
Çocuk, kendini kalabalıklar içinde yalnız hissediyor.
Çünkü teknolojiyle çevrili ama duygusal olarak terk edilmiş durumda.
Değer Kaybı: Sessiz Toplumsal Felaket
Bir çocuk “merhaba” demeyi unuttuğunda,
Bir çocuk “teşekkür” etmeyi gereksiz bulduğunda,
Bir çocuk büyüğüne “sen kimsin?” diye bağırdığında…
Orada sadece bireysel değil; toplumsal bir çöküş başlamış demektir.
Değer kaybı, bir anda olmaz.
Sinsice, adım adım…
Önce kelimeler değişir, sonra davranışlar, en sonunda karakter kaybolur.
Peki Ne Yapmalı?
1. Aile yeniden merkez olmalı. Çocuk ekranla değil, anne babanın sesiyle büyümeli.
2. Eğitim sisteminde değer eğitimi öncelik olmalı. Matematik kadar merhamet de öğretilmeli.
3. Medya denetlenmeli. Çocukları değil, onların zihinlerini hedef alan içerikler sınırlanmalı.
4. Sokaklar yeniden oyun alanı olmalı. Gerçek arkadaşlık, sanal takipçiden daha kıymetli hale gelmeli.
5. Toplum bilinçlenmeli. Çocuk, birey değil; emanet olarak görülmeli.
Unutmayalım:
Çocukların kirlenen elleri değil, kirlenen yürekleri toplumun sonudur.
“Çocukluğun harfleriyle yazılmayan hayatlar, ömür boyu eksik okunur.”
N. KACAN
Necat KACAN
Eğitimci Araştırmacı Yazar