Her türlü haksızlık, sömürülmeye ve değersizliğe rağmen, oradan gidememenin adına Concorde Sendromu denilmiş. Bence yenilgiyi kabul etmemenin bir tebkisi de olabilir. Emek verdiğin ve giden zamanın boşa beklemeňin adı Concorde Sendromu. Onca zaman dayandın biraz daha dayan demenin adı Concorde Sendromu. Kumar oynayan biri aslında herşeyin farkındadır. Sürekli kaybetmesine rağmen kazanırım diye ısrarla devamıdır. Yada sürekli dayak yiyen bir kadının bir gün kocasının onun kıymetini ve düzeleceğine olan sonsuz inancı olmasıdır. Kaybettiği paranın ve yediği dayakların elbette bir mükafatı olmalı. Bir şeyin sana zarar verdiğini bilirsin ama emek verdim zaman verdim diye bir türlü bırakamassın, kısaca korkaklığın çaresizliğin ve acizliğin diğer adıdır. Bazen emeklerin boşa gitmeli. Bazen ördüğün atkıyı sökmelisin. Bazen gerçekten her emeğin fedekarlığını yok saymalısın. Yoksa nasıl yeniliklere , güzelliklere ve daha iyilere geçebilirsin ki?
Emek verdim diyerek kendi sırtına ördüğün kabuk senin sonunu hazırlamaktadır. Sırtında taşıdığın kabuk her geçen gün seni boğmaya başlar. Sen hiç farkında olmadan seni çevreleyen bu kabuğun şeklini alırsın. Artık sen, sen olmaktan çıkarsın. Kimliğin, kişiliğin o sırtındaki kabuğun şekline bürünür. Kendi elinle acizliğine çaresizliğine ve yanılgıya teslim olmamak adına yok oluşunu hazırlarsın.
Bırak bir defada yanılmış ol. Bırak bir defa da emeklerin boşa gitsin. Ne kaybedersin ki?
Bu kararı almak elbette hiç kolay değil. Hepimiz bir umuda tutunmak istiyoruz. Tutunduğumuz bu umut bizim sonumuzu hazırlamasın. Zafer kazanmak herkesin hoşuna gider. Haklı çıkmak da!...
Haklı çıkmak bizi bizden etmesin. Unutmayın her gün yaşam vaktimiz biraz daha eksiliyor. Birilerine karşı haklı olmak emeklerinin karşılığını almak için hayatını feda etmeye değer mi?
Geldin nizami âleme.
Sordun mu niye diye?
Cümle alem nefes alırken.
Nefese sordun mu kime diye.
Madem sen Tanrının ışığı sın.
Bildin mi ışığın ederini.
Ey gönül sen nesin kimsin necisin.
Serpil TEKİN