Sevgili Okuyucularım,
Her yıl büyük bir coşku ile kutladığımız 29 Ekim, yalnızca bir bayram günü değil; tarihimizin en derin anlam taşıyan, milletimizin bağımsızlık ve özgürlüğe olan sarsılmaz bağlılığını simgeleyen bir dönüm noktasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edildiği bu tarih, bir milletin kendi kaderini yazmak için ayağa kalkışının en büyük göstergesi, tarihin karşısında dimdik durarak bağımsızlık ilkesini dünyaya duyurduğu bir gün olarak belleklere kazınmıştır.
Ancak 29 Ekim tarihinin seçilmesi yalnızca bir tesadüf ya da sıradan bir seçim değil, Türkiye’nin bağımsızlık yolculuğunda stratejik bir mesajdır.
Bu tarihi seçen Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşları, 30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti’ne dikte edilen Mondros Mütarekesi’nin bir milletin özgürlüğünü elinden almayı amaçlayan kararlarını kabul etmeyerek yeni bir dönem başlattılar. Mütareke, Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi olarak sona erdiğini ilan edercesine dayatılmış bir anlaşma olarak milletimizin boynuna esaret zinciri vurmayı hedeflemişti. Ancak Atatürk milletimizin geleceği için küresel güçlere, “Ben sizin 30 Ekim’inizi tanımıyorum; ama bütün dünya 29 Ekim’i Ebediyen tanıyacak!”
diyerek, bir gün öncesini kendi bağımsızlığının ilan günü olarak belirledi.
Bir Milletin Yeniden Doğuşu: 29 Ekim’in Stratejik ve Sembolik Anlamı
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, Cumhuriyet’in ilanını 29 Ekim’e taşıyarak, sadece bir yönetim biçimi değiştirmedi; aynı zamanda geçmişin esaret günlerine karşı bir meydan okuma, bağımsızlık ruhunun ölümsüzleştiği yeni bir çağ başlattılar. Bu tarih, Kurtuluş Savaşı’nda milletçe omuz omuza verdiğimiz bağımsızlık mücadelesinin son adımıydı. Her yönüyle bir irade beyanı olan Cumhuriyet’in ilanı, Türk milletinin köklü bir geçmişin verdiği birikimle geleceğe nasıl yön verebileceğini kanıtladı.
29 Ekim’in seçimi, bu tarih boyunca üstlenilen sorumlulukların bilincinde, bir milletin kendisini yeniden inşa etme kararlılığının yansımasıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün ardından, halkın iradesini merkeze alan modern bir devlet yapısına geçiş, yalnızca bir siyasi adım değil, aynı zamanda Türk milletinin kendi kendini yönetme isteğini ve gücünü kanıtladığı bir yeniden doğuştur. Bu tarih, Türk milletinin özgürlüğüne sıkı sıkıya bağlı olduğunu, bağımsızlık tutkusunun hiçbir anlaşmaya ya da emperyalist güç planına kurban edilmeyeceğini sembolize eder.
Cumhuriyet’in Özündeki İrade ve Güç
29 Ekim 1923, Türk milletinin iradesini hiçbir dış kuvvetin yıkamayacağını ve kendi kaderini kendisinin yazacağını tüm dünyaya ilan ettiği bir gündür. Millet iradesi, Cumhuriyet’in özünü oluşturur; bu irade sayesinde Türkiye Cumhuriyeti, hiçbir gücün baskısına boyun eğmeyecek şekilde inşa edilmiştir. Atatürk’ün, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesinin somutlaştığı bu tarih, milletin bağımsız bir devletin çatısı altında, kendi değerlerini, kültürünü ve kimliğini yaşatma hakkını güvence altına alır.
Bu değerlerle temellenen Cumhuriyet, sadece bugünü değil, gelecek nesillere güçlü bir miras bırakmayı hedefler. Bugün, Cumhuriyet’in bize kazandırdığı bu güçlü yapıyı daha ileriye taşıma sorumluluğuyla hareket etmeliyiz. 101 yıl önce atılan bu büyük adımın bilinciyle, bizlere düşen görev Cumhuriyet değerlerini yaşatarak gelecek nesillere aktarmaktır.
29 Ekim 1923, Türk milletinin azim ve kararlılığının abideleştiği gündür. Cumhuriyet’in ilanı, yalnızca Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş değil; Türk milletinin kendi yazgısını kendi ellerine aldığı, bağımsızlığın ebedi bir simgeye dönüştüğü, özgürlük ve iradenin gücünün vücut bulduğu büyük bir zaferdir.
Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlu olsun! Bu büyük mirası, daha nice asırlara taşıma kararlılığında olan bir milletin mensubu olmaktan gurur duyuyoruz.
Saygılarımla,
Necat KACAN
Eğitimci Araştırmacı Yazar