Bence İsrail’i bir an önce vurmak, ordusunu lağvetmek, yöneticilerini tutuklamak, yargılamak ve cezalandırmak gerekiyor.
Önce insani, sonra tarihi ve nihai olarak da İslami, bu görevin de şahsen bizim görevimiz olduğunu düşünüyorum.
Kendi Cumhurbaşkanını koruyamayan İran’ı, aman bize bulaşmasın diye topraklarına operasyon yapıldığında sağıra yatan Lübnan’ı, yüz milyondan fazla nüfusa rağmen seçilmiş iktidarına sahip çıkamayıp, taşeron Sisi’ye teslim olan Mısır’ı, haklarında ne yazarsam az gelecek Siyonizm’in kuklası Suudlar’ı, kendi topraklarında barışı sağlayamamış Suriye’yi, Irak’ı, dedesi ecdada savaş açmış Şerif Hüseyin’in torunu İngiliz oyuncağı Abdullah’ın Ürdün’ünü düşündüğünde zaten başka da seçenek yok.
Yetki benim elimde olsa vallahi vururum.
Öyle ucundan acık ta değil, hani derler ya Allah yaratı demeden vururum.
Yine, Türkler vurdu desinler diye vururum.
Hani Kıbrıs’a girerken “Ayşe tatile çıksın.” parolamızdı ya bu kez de “Meclis tatile çıkmasın” der billahi vururum.
Masum çocuklar, mazlum kadınlar, eli ayağı tutmayan yaşlılar için, o coğrafyada yaşamları alt üst olan kedi köpek çiçek bulamayan kelebek yuvaları bombalarla alt üst olan böcekler için vururum.
10 milyon nüfusuna tipine bakmadan her gün bir vahşi cinayetle adından söz ettiren İsrail’in adını silmek için vururum.
Onlar da vururmuş!
Biz de ölürmüşüz!
Arkalarında Almanya, Amerika, Fransa varmış!
Hep vardılar, hep birlikteydiler.
Vakti zamanında alayını karşısına almış; Ne Metehan, ne Alparslan, ne Osman bey, ne Fatih ne de Ulu Önder Mustafa Kemal kayıtsız kalırdı bu terör devletine, böyle soykırımlara, biz de yarın ahirette onların yüzüne bakabilmek için vurmalıyız.
3. Dünya Savaşı çıkarmış! 3 az 4 çıksın 5 Çıksın.
Kredi çekip taksit ödemeye seçimden seçime slogan atmaya gelmedik bu hayata!
Korkanın çocuğu olmaz derler, madem eninde sonunda çıkacak biz çıkartalım, bize yakışır.
Kudüs se Kudüs, olmadı Golan tepelerine kadar yolu var.
Ölümden korkan imanından şüphe etsin.
Bizim memlekette Ölüm Ölüm! hırlamaya ne gerek! diye bir söz var, aynen öyle.
Zaten yaşa yaşa en fazla ölene kadar yaşarsın, Hz. Ali’nin dediği gibi hepimizi ölümden ecelimiz korur, ne bir gün eksik ne bir gün fazla!
Mesele bu yaşam dediğin kaç gün ise, soyumuza, ırkımıza, şanımıza, ailemize, adımıza, ecdadımıza, dinimize, imanımıza gelecek nesillerimize yakışır bir şekilde yaşamak.
Şahsen İsrail’e çok tahammül ettiğimizi düşünüyorum, madem dünya kan istiyor ve ortada bir beden var, şah damarını kesmek bize yakışır.
Bu iş konuşalım, uzlaşalım, yürüyelim, kınayalımı geçti.
Mademki Filistinli mücahitleri Kuva-yı Milliye ile özdeşleştirdik, Ya istiklal, ya ölüm parolamızla da yol göstermek şart oldu.
Şimdi vuran kazanır.
Gelelim Haniye’nin ölümüne üzülelim mi üzülmeyelim mi hissiz mi kalalım sorusunun cevabına!
Ey İman edenler! İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçek manada iman etmiş olamazsınız.
Binaları kentsel dönüşüm ile özüne döndürmeyi düşünen İslamoğlu!
Önce kendi dönüşümünü başlatmalı!
Şairin dediği gibi:
Bana ne yazdan bahardan
Bana ne borandan kardan
Aşağıdan yukarıdan
Yolun sonu görünüyor.
İsrail’in gelir kendi
Arz-ı mev’ûdtur tek derdi
Mademki sabır tükendi
Da HANİYE bekliyoruz.
Sürç-ü lisan ettim ise hamd ola.
Yücel Alpay Demir