Bizi ayıran ne dağlardır ne nehirlerdir aslında; bizi ayıran, bu sınırların bir gün gerçek olduğuna inandırılmış olmamızdır. Coğrafya kağıt üstünde sınırlar çizer, fakat insanın kalbinde çizgiler bırakmaz. Aynı topraklarda büyüyen, aynı şarkıları söyleyen, aynı ekmeği bölüşen insanlar için dağların ve nehirlerin anlamı, ancak manzaradan ibarettir. Tarih boyunca birçok millet, bu manzaraların arkasında birbirine duyduğu kardeşliği saklamayı başarmıştır. Tıpkı biz Türklerin de yaptığı gibi.
Ortak Tarih ve Kaderin Getirdikleri
Türkler, tarih boyunca bir arada yaşayan, aynı köylerin tozlu yollarında çocukluklarını koşarak geçiren, aynı yağmurla ıslanıp aynı güneşte kavrulan bir halktır. Ancak zamanla, coğrafya ve siyaset onları ayırmıştır. Bugün, kağıt üzerindeki sınırlar, bu ayrılığı somutlaştırıyor gibi görünebilir. Fakat ortak tarihimiz, geçmişte yaşananları hafızamızdan silemez. Aynı ataların torunları olarak, damarlarımızdaki kan aynıdır. Aynı yemeklerle doyar, aynı türkülerle ağlar, aynı hayallerle umutlanırız.
Dağlar ve Bozkır
Dağlar, bu ayrılığın simgesi gibi durabilir. Ama unutulmamalıdır ki bu dağlar bizim bozkırımızdır; onları aşan yolculuklarımızda, biz aslında hep kendi toprağımıza geri döneriz. Bozkır, Türk milletinin ortak vatanıdır. Bu bozkırda her ne kadar farklı sınırlar çizilmiş olsa da bu toprakların insanları aynı güneşi izler, aynı rüzgarı hisseder ve aynı gökyüzüne başlarını kaldırır.
Kardeşlik ve Bağların Gücü
Bize düşen, bu ayrılıkların üstesinden gelmek ve yeniden birbirimize sarılmaktır. Çünkü bizi ayıran ne coğrafyadır ne de farklı diller. Bizim ortaklığımız, toprakla sınırlı değildir. Bu ortaklık, içimizdeki kardeşlik ruhunda yatar. Bu ruh, hangi sınırlar çizilirse çizilsin silinmez. Bugün Türk dünyası, birbirine bağlanmayı sadece hayal etmekle kalmamalı, bunun için adımlar atmalıdır.
Geleceğe Bakış
Dağların ötesindeki kardeşlerimize uzanacak bir el, gelecekte bu sınırları aşabilir. Teknoloji, kültürel bağlarımızı güçlendirecek köprüler kurarken, siyaset de insanları ayırmaktan çok birleştirmeye hizmet etmelidir. Çünkü gerçek sınırlar, coğrafyada değil, insanların zihinlerinde oluşur. Eğer bu sınırları kaldırmayı başarabilirsek, hem tarihimize hem de ortak değerlerimize daha iyi sahip çıkabiliriz.
Sonuç olarak, dağlar ve nehirler bizleri ayırmaktan ziyade, birleşmemiz gerektiğini hatırlatan birer semboldür. Tarihimizi, kültürümüzü ve kan bağlarımızı unutmadığımız sürece, bu ayrılık ancak geçici bir yanılsamadan ibaret olacaktır. Çünkü biz, aynı bozkırın çocuklarıyız.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk