Ali Rıza Özkan

Tarih: 13.06.2024 18:07

Devletsiz Alevi olur mu?

Facebook Twitter Linked-in

Devletsiz Alevi olur mu?

Esasen çok geç kalmış bir yazı yazdığımı baştan kabul ediyorum. 

Okur, kusuruma bakmaz, inşallah. Konu şu: Bir devletin egemenlik sınırları içerisinde yaşıyorlar. Bu devletin üyesi/yurttaşlarıdırlar. Vergilerini ödüyorlar, bu devletin belirlediği ve sunduğu eğitimden faydalanıyorlar, bu devletin topraklarında ev satın alıyorlar, yollarında araba sürüyorlar. Bu devletin yönetimini belirlemek için seçimlerde aday oluyorlar, oy kullanıyorlar. Bu devletin bağımsızlığını ve egemenliğini terör, işgal ve sair saldırılardan korumak için namusları ve şerefleri üzerine yemin ederek askerlik görevini yapıyorlar. Ve daha pek çok görev, sorumluluk alarak bu devlete karşı yükümlülüklerini yerine getirerek ve meslekleriyle de devlete “hizmet” ediyorlar. Konu inanç olunca bağırıyorlar: “Devletin Alevisi olmayacağız!” Devletin polisinin görevi bellidir: Suçluyu yakalamak, suçu önlemek. Devletin inşaat mühendisinin görevi bellidir: Yol, baraj, konut yapmak. Devletin öğretmeninin görevi bellidir: Öğrencileri belirlenen müfredata göre eğitmek. Peki, “devletin Ailevisi”nin görevi nedir? Böyle bir “kategori” var mıdır, mümkün müdür? Biliyoruz ki, IŞİD ve benzeri dinci terörist örgütler için “devletin Müslüman’ı olunmaz”! Türkiye’de yaptıkları kara propagandada Türkiye Cumhuriyeti “tağut” yani, yıkılması gereken devlettir. Türkiye Cumhuriyeti’nin camisinde ibadet edilmez! Türkiye Cumhuriyeti’nin maaşını verdiği imamın arkasında namaz kılınmaz! Bu sözde Alevi Bektaşi örgütler de IŞİD benzeri bir yaklaşım içinde olabilirler mi? Devlet Müslüman’ı bozuyorsa, Aleviyi de bozar, demek mi istiyorlar?

 HER TÜRLÜ BOZGUNCULUĞA GÖZ YUMDULAR 

Alevilik bir inanç yolu ise, bu yol yeni kurulmadığına göre, kaynakları, ulu erenleri, ritüelleri bellidir. O halde, “devletin Alevisi” ne yapacaktır? Kaynaklar mı değiştirilecek, ulu erenlerden mi vaz geçilecek, ritüeller terk edilip yenileri mi uygulanacak? Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihi içerisinde Alevi Bektaşiler pek çok ayrımcılıkla karşılaştılar, üzerlerine kanlı iktidar senaryoları da yazıldı. Ama, Alevi Bektaşileri “başka/farklı bir Alevi Bektaşi yapmak üzere” devlet girişimi görmedik, duymadık. ALEVİ BEKTAŞİLİĞİN KAYNAKLARINA SALDIRIYORLAR Peki, tabelasında Alevi yazan şu “anlı-şanlı” örgütler Alevilik Bektaşilik konusunda ne kadar hassaslar acaba, gelin test edelim: Aleviliğin kaynakları konusunda yüzlerce yıl mutabakat olduğu halde, özellikle de son 30 yılda Aleviliği Luvilere, “ondörtbinyıl” öncesine, Hristiyan tarikatlara, son dönemde de Göbeklitepe’ye bağlamaya çalışan meczuplara karşı bu örgütlerden herhangi bir itiraz duydunuz mu? Ben duymadım! Kendilerine Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaş Veli, Alevi, Bektaşi isimleri takan bu örgütler “devletin Alevisi olmayacağız” derken, neden Luvilerin, Göbeklitepe’nin, Hristiyan tarikatların, “ondörtbinyılın” Alevisi değiliz, diyemediler? 

ALEVİ BEKTAŞİLERNİN ULU ERENLERİNE SALDIRIYORLAR 

Gelelim, Alevilerin ulu erenlerine… Yine son dönemde, Alevi Bektaşilerin ulu erenleri üzerine de ciddi bir dezenformasyon çalışması yapılıyor. Verdiği eğitimlerde, yabancılara Aleviliği anlatırken ve konuşmalarında Hakk, Muhammed, Ali’yi ve Bektaşilik yolunun kurucusu Hacı Bektaş Veli’yi bir kez dahi anmayan bir meczup olan Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu Eğitim Sorumlusu Yılmaz Kahraman örneğin, neden kimsenin tepkisini çekmiyor? Kahraman’ın verdiği eğitimin sonucu olarak, örneğin Berlin örgütünde YK üyeliği yapan bir başka meczup ise, Aleviliğin Hacı Bektaş Veli ile alakasının olmadığını iddia edebiliyor!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —