20-22 Kasım 2024 tarihlerinde Ankara AFAD Başkanlığında 3. Uluslararası KBRN Sempozyumu gerçekleşti. Sempozyumda dünyanın bir çok ülkesinden bilim insanı profesörler, KBRN uzmanları, Kamu ve Özel sektör temsilcileri olarak 500 –ü aşkın katılımcı iştirak ettiler. Sempozyumun amacı son dönemlerde dünyanı kabus ve korkuya saran nükleer ve kimyasal madde saldırıları tehlikelerine karşı nasıl tedbir alınır, nasıl önlenir ve sonuçları neler ola bilir kapsamında durum ve bilgi değerlendirilmeleri olmakla birlikte, bu saldırılara karşı ve her hangi afet ve acil durumlara karşı son teknolojik yöntem ve gelişmelerle risklerin azaltılması yönünde geliştirilerek üretilen KBRN malzeme ve ekipmanlarının gösterimi üzere stantlar da sergilenmişti. Gelinen noktada özel sektörlerin kimyasal ve nükleer saldırı tehditlerinin arttığının bilinci ile ihtiyaç malzeme ve ekipmanları üretmelerinden de global savaş kokusunun yayıldığını fark ede biliyoruz maalesef.
Sempozyumda oturum açan, araştırmalarının sonucu ile KBRN konusunda esaslı bilgi ve tecrübelerini katılımcılarla paylaşarak dünyayı barışa ulaştırmak için neler yapıla bileceğinin değerlendirilmelerini aktardılar. Şahsen benim çıkardığım sonuç şu ki, çeşitli ülkelerden katılan büyük devletlerin bilim insanları kendi ülkelerinin bir birilerine karşı nükleer ve savaş tehditlerinin utanç yükünü bu bilim insanları üstlenmiş gibi, detaylı ve geniş açıdan KBRN olayları ve olası nükleer savaşlara, saldırılara karşı ellerinden gelenin bu bilgilendirme ile vicdan rahatlığına erecekleri olduğu düşüncesini salonda oturan yüzlerce katılımcıya aktarmakla bu yükü omuzlarından ata bileceklerini düşünüyor gibi idiler. Oysa son gelişmeleri takip ettiğim kadarıyla Rusya’nın Avrupa’yı tehdit ettiği nükleer füze saldırısı Allah korusun gerçekleşirse sadece 15 dakikada programlandığı ülkeye düşerek değil yüzlerce insanı, kaç şehri yerle bir ede bilecek güce malik olduğunun bilgisini edinmekle sempozyumda KBRN tehditlerine karşı önlemler hakkında konuşma yapan bilim insanlarının bu devasa ve akıl almaz büyüklükte tahribata karşı hiçbir tedbirin fayda etmeyeceğini söyleyemediler. Aslında hepsinin söylemek istediği fikir Dünyayı barışa -, güvenli yaşama ulaştırmak için yalnızca büyük devletlerin savaş kararlarını iptal etmekle mümkün ola bileceği gerçeği idi. Mesela Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Nükleer Emniyet Direktörü Elena Buglova "UAEA'nın Radyolojik ve Nükleer Tehditler ve Tehlikelerle İlgili Çabaları" başlıklı konuşmasında Avrupa Birliğinin ve Amerika’nın kendilerine yönelik saldırıları hakkında endişeli olduklarını ve ülkesinin bu tehditle karşı karşıya kaldığı için daha barışçıl projeler yürütmek için zaman kaybına neden olduğunu belirtti. Aynı şekilde kıdemli Araştırmacı, Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü (RUSI), KSYT Eski Yardım ve Korunma Birimi Başkanı Dr. Gareth Williams da "Kimyasal Silah Risklerini Azaltmak-Uluslararası İşbirliğinin Rolü" başlıklı konuşmasında Rusya tarafından onlara ve genel olarak Avrupa’ya dokuna bilecek zararlar hakkında endişelerini dile getirdi.
Yani bana kalırsa gerçekten dünya için barış ve huzur hedefleniyorsa her bir nükleer tehdidi ile düşman olduğu ülkeyi tehdit edeceğine ve bu ülkelerin bilim adamları karşı ülkeleri suçlayacaklarına kendi içlerinde neden böyle bir yönteme başvurmaya yeltendiklerini tartışmalı ve yapacakları nükleer saldırıların sadece karşı tarafı değil, belki daha çok kendi ülkelerini olumsuz ve felaket yönde etkileyebileceğinin değerlendirmesini yapsalar işte bu adil olur. Bu sempozyuma katılan her kesin esas kaygısı KBRN –Kimyasal, Biyolojik, Radyoaktif ve Nükleer tehditlere nasıl karşı konula bilir umudu ile sanki çare arayışına çözüm bulmak isteği idi. Çağımızın en büyük risk teşkil eden tehdidi artık kimyasal , radyoaktif ve nükleer saldırı korkusudur.
Olası nükleer patlamada yerin kaç kat derinliğinde saklana biliriz ve şu an böyle sığınaklarımız mevcut mu?
Olası kimyasal, nükleer saldırılara maruz kalınırsa dünyada yaşam biter mi?
Ukrayna’nın Çernobıl nükleer patlaması sonrasında ölenleri geçtim, yardıma giden yüzlerce insan malulen emekli olmak zorunda kaldı, çünkü sağlıkları ağır olumsuz etkilendi. Ukrayna’da patlayan nükleer santralin ağır sonuçlarına göre Karadeniz bölgemizde kanser vakalarının artması ile topluma ağır darbe vurulmuş oldu. Azerbaycan’da ve Ukrayna ve etrafı ülkelerde yıllarca sakat çocuklar dünyaya geldi. Daha kötüsü çağımızda insanlığı tehdit eden nükleer ve kimyasal saldırlar baş verirse Çernobil hikaye olur.
Özetle, KBRN tehditlerine karşı en etkili önlem bu saldırıların gerçekleşmemesi üzere harekete geçmek ve siyasi gidişatı barışa, huzura doğru değiştirecek projeler , planlar ve eylemler gerçekleştirmek bana göre en mantıklı çözümdür. Gözü dönmüş güç devletlerinin insanlığı hiçe sayarak şahsi hırs krizlerinin ego tatminlerini toplumların felaketi üzerine kurgulamamaları için mutlaka bir yol vardır diye düşünüyorum. Bu yönde öncelikle ulu Yaradan’ın bu kendini kaybetmiş “firavunları” durduracak mucizelerine ve yine yüce Türk milletimin akıl gücüne ve derin stratejik manevralarına güveniyorum.
Dünya için tehlike alarmı çalmaktadır. Barış için eylem vaktidir!
Vüsale ALİ
Kayseri