Türkiye, son yıllarda her anlamda büyük bir sınavla karşı karşıya. Eğitimden ekonomiye, siyasetten sosyal yapıya kadar hemen her alanda ciddi sıkıntılar yaşanmakta. Yılmaz Özdil’in 26 Nisan 2022 tarihli yazısında dile getirdiği “kepazelik” ifadesi, maalesef sadece eğlence parklarında değil, tüm yönetim anlayışında da hakim bir kavram haline gelmiş durumda.
Özdil, Ankara’daki Ankapark’a yapılan harcamaları çarpıcı bir şekilde anlatırken, devasa paraların heba edilmesini bir “cep harçlığı” gibi sunan yöneticilerin, halka olan sorumluluklarını nasıl göz ardı ettiğini gözler önüne seriyor. 801 milyon dolara ulaşan bir harcama ile sadece eğlencelik unsurlar değil, aslında halkın geleceğiyle ilgili olan kaynaklar da heba ediliyor. Eğer bu paralar eğitime, sağlık sistemine, altyapıya veya iş gücü yaratmaya harcansaydı, Türkiye’nin bugün karşı karşıya kaldığı ekonomik krizleri belki de daha hafif atlatmış olurduk. Ama neredeyse tamamen gözden kaçan bu harcamalar, aslında devletin nasıl yönetildiği ve kaynakların nasıl kullanıldığının da bir göstergesi.
Özdil’in yazısındaki “Bir de hiç kullanılmayan oyuncak trene 34 milyon dolar ödediler!” gibi çarpıcı örnekler, yalnızca bir parça gösteriş için yapılan harcamaların ne kadar anlamsız ve israf olduğunu çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Aynı dönemde, Türk halkının ihtiyacı olan temel ürünlerin ve hizmetlerin pahalılaşmasının önüne geçmek için hiçbir adım atılmıyor. Oysa bu paralar, Türkiye’nin kalkınması için çok daha verimli bir biçimde kullanılabilir, ekonomiye gerçek bir katkı sağlayabilirdi.
Bir başka dikkat çekici nokta, devletin değerli varlıklarını ne kadar düşük fiyatlarla elden çıkarması. Özdil, Türk Hava Yolları’ndan, Eti Bakır’a kadar birçok devlet malının ucuz bir şekilde satılmasını eleştiriyor. Bu satışlar, sadece kısa vadede devlet kasasına para girmesine neden olsa da, uzun vadede ülkenin ekonomik gücünü zayıflatıyor ve halkın geleceği adına ciddi bir kayıp yaratıyor.
Bütün bunlar yaşanırken, devlet yetkilileri halkı çeşitli kampanyalarla ikna etmeye çalışıyor, “gelişmişlik”, “ekonomik büyüme” ve “gurur duyulacak projeler” gibi kavramlarla halkı avutuyor. Ama gerçekte, halkın cebine giren para azalıyor, alım gücü düşüyor ve yaşam koşulları giderek zorlaşıyor. Yılmaz Özdil’in sorduğu gibi, “Elektrik faturaları neden böyle oldu?”, “Neden market etiketlerinde yangın var?” ve en önemlisi “Neden yoksullaştık?” soruları, tüm bu yaşananların anlamlı bir şekilde sorgulanması gerektiğini gösteriyor.
Bugün Türkiye, büyük bir ekonomik krizle boğuşuyor ve buna çözüm bulmak, doğru bir yönetimle ancak halkın refahını önceleyen politikalarla mümkün olabilir. Eğitimde, sağlıkta, sosyal hizmetlerde olduğu gibi her alanda halkın ihtiyaçlarına uygun çözümler üretilmelidir. Ancak mevcut yönetim anlayışı, bu temel ihtiyaçları görmezden gelip lüks projelere harcadığı kaynaklarla halkın gerçek ihtiyaçlarını göz ardı etmektedir.
“Bir toplumun ilerlemesi, halkının gerçekten ihtiyaç duyduğu kaynakları adaletli bir biçimde paylaşabilmesine bağlıdır. İhtiyaçlar göz ardı edilirse, yükselen her yapı, temelsiz olur.”
N. KACAN
Necat KACAN
Eğitimci Araştırmacı Yazar