“Gardaşımdır bıçaklaram, yar başında kucaklaram…”
Hayalimdir desem,
Ufka bakıp; ta uzaklara, çok uzaklara daldığım zaman kurduğum ve içinde birlik ve beraberlik adımlarının atıldığı, toyların kurulduğu ve kardeşlik türkülerinin söylendiği bir hayal…
Özümüzde olan, töremizde olan ve binlerce yıllık kadim bir gelenekten yola çıkılarak; tarihin kendisini yazmış ve hatta sahnelemiş bir durumu, şimdilerde masalımsı bir hayal olarak hissetmeye çalışmak ne acı değil mi?
Çevremizde savaş tamtamları çalmaya başladığı zaman, evin içerisindeki kavgayı bir kenara bırakarak; küslükleri ve dahi tüm ayrılıkları bir kenara koyup, sadece ve sadece evin dirliği ve birliği için adım atmanın neresi kötü olsun ki?
Ama biz bunun sadece ve sadece hayalini yaşaya bilmekteyiz.
Öyleki,
Dünyanın başına bela olmuş bu lanetli kavimde şımarık bir anlayışla, ömrünün sonu gelmiş olan ve içerisinde mecburen birlikte yaşamak zorunda olduğumuz şu yalan dünyayı; kendi egoları doğrultusunda ve sıkıntı içerisinde hop oturtup, hop kaldıran ve bu şımarıklığın vermiş olduğu lanetli bir kibir cesaretleri varken.
Sözüm ona kendilerine vaat edilmiş olan toprakların hayaliyle yaşama ve o yolda her türlü pisliği yaşama ve yaşatma cesareti ve mubah görme duygusu varken.
Kimseleri ve hiç bir gücü tınlamadan attıkları ve atmaya devam ettikleri kan bulaşmış, tiksindirici adımları varken;
Gözümüzün önünde çoğunluğu da çocuk olmak üzere on binlerce insan, tarihin hiçbir döneminde görülmemiş bir biçimde katledilirken, içimizde bizimle birlikte yaşayan birileri dahi bu durumu büyük bir zevkle hem de sessiz bir biçimde izlerken, hem de asıl hedefin Türkler ve Türkiye olduğu aşikarken ve hatta katil devlet başkanı bu durumu kendi ağzıyla da deklare etmişken,
Biz ne yapıyoruz?
Sadece ve sadece sözüm ona siyaset…
Siyaset zamanı bitmiştir ey dostlar.
Üstelik de tüm dünyada!
Şimdi mazlumun ahını dindirme zamanıdır ve bu işi yapacak olan da, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan sevgilinin (SAV), müjdelemiş olduğu ve asırlardır beklenilen o kutlu askerin işidir.
İşte şimdi yeni bir fethin, taşları ve ağaçları konuşturmanın tam zamanıdır…
İşaret edilen yerde uyuyan aslanı uyandırma vakti gelmiş bulunmaktadır!
Samimi iseniz, gözümüzün önünde yaşanılan bu utanç verici durumdan gerçekten ama gerçekten bir insan olarak rahatsız iseniz, atılacak adım zaten belli!
Ya bu şımarıklığın bedelini ödetir ve dünyanın son demlerini rahata kavuşturursunuz, ya da yanı başımızda yanan bu ateşin, ocağımıza düşmesini beklemeye koyulursunuz.
Ki, o da an meselesi…
Dedik ya,
Samimi iseniz; dürüst, ilkeli ve hatta ahlaklı bir siyasi yapınız yanı sıra, bu kadim halkların menfaatini koruma düşünceniz var ise işte meydan, buyurun.
Görelim gerçek yüzünüz ile birlikte boyunuzu!
Yapacağınız şey çok basit.
Bahse konu bu durumu, bu toprakların ve bu topraklarda yaşayan kadim halkların “Milli Güvenlik” meselesi kabul ederek, tek bir çatı altında toplanmalı ve birlik ve beraberlik içerisinde dirliği sağlamaktır. Tıpkı Gazi Paşanın işaret ettiği üzere “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” diyerekten!
Bu yüzden de, tüm siyasi görüşlerin ve fikir ayrılıklarının bir kenara bırakılarak ortak bir akıl ve adımda birleşmesi gerekmektedir.
Yani,
Gardaşımdır bıçaklaram, yar başımda kucaklaram; demenin, işte şimdi tam zamanıdır…