Tülay Dikmen ile İronik Sorgulamalar

Tarih: 17.09.2024 16:25

GERÇEK GÜNDEM Mİ, YOKSA PARAVAN MI?

Facebook Twitter Linked-in

 

Evet dostlar selam... 

Bugün "İronik Sorgulamalar" günü..


Bir itiraf ile başlayayım yazmaya.. 

Bildiğiniz üzere asıl alanım İlahiyat ve bu alanda "Cuma Köşesi" adıyla yazıyorum.. 

Ama İlahiyatçı olmam gündeme duyarsız kalmayı gerektirmiyor diye düşünerek, gündeme dâir de yazmaya karar vermiştim.. 

Ve bu kararla birlikte yazmaya başlamamın üzerinden neredeyse 1 yıl geçti... 

Ama mâlumunuz, herşeyi  dile getirmek veya yazmak da bu ülkede çok kolay değil! 

Bu sebeple de olayları tersten yani İRONİK olarak yazmaya başlamıştım.. 

Bu köşeyi yazmaya karar verdiğimde bunun kolay olmayacağını biliyordum ancak, bu kadar zorlanacağımı tahmin etmemiştim açıkçası.. 

Başta itiraf dedim ya..
Zorlanma itirafının devamı olarak da "bu köşeyi yazmayı bıraksam mı" diye düşünüyorum... 

Çünkü gördüklerimi bildiklerimi paylaşırken içimden geçenleri haykıramamak çok zorluyor beni.. 

Gündemi İRONİK SORGULARKEN aynı zamanda "ona girme, bunu yazma, yazarken kırk kere oku, ucu kime çıkar, kim ne anlar, kim üstüne alınır" vs diye sorgulamak beni yordu sanırım... 

Neyse, bunları düşünmeye devam ederek bu hafta da yazalım bakalım..


Gündem dedik..
Sürekli değişiyor..
Asıl gündemin ne olduğunu hepimiz biliyoruz aslında! 

Gündem:
*Ekonomik kriz! 

*İstisnasız her alanda sırtımızdaki kamburu hergün biraz daha yükselten vergiler! 
("NEFES ALMA VERGİSİ" adıyla vergi ne zaman çıkacak acaba diye bekliyoruz!) 

*Ülkenin ekonomik anlamdaki dar boğazdan çıkarılması için vatandaşa yüklenen bu vergilerin yanında, yolsuzluklara, haksızlıklara, bunları yapanlara gösterilen töleranslar!? 

*İsmi mâlum şirketlerin vergi yapılandırmaları, afları sayesinde çıkan açığın da vatandaşa yüklenmesi!? 

*Adalet sisteminde ters giden işler!?
*Verilen kararlar? 

*Eğitim sisteminin çöküşü!? 

*Liyakatın yerini alan sıfat olan "BİZDEN"cilik!? 

*Vatandaşın bilgilendirilmesi için yapılan açıklamalardaki tutarsızlık!?
(Bir açıklamada:"HERŞEY GÜLLÜK GÜLİSTANLIK" başka bir açıklamada: " Desteğe ihtiyacımız var diyerek SADECE(!) VATANDAŞA UYGULANAN TASARRUF TEDBİRLERİ listesi!) 

*Özelleştirme adıyla yapılan "SATIŞLAR"!
*Bu satışların kimlere yapıldığı?! 

*Adı sanı belli şirketlerin; otoyol, hastane vs işleri yapıp karşılığında geçiş veya hasta garantili, (yani "MÜŞTERİ" garantili) yaptıkları işler?! 

*Ve bu "MÜŞTERİ" hedefi tutmayınca yine bize, vergi kalemi olarak yansıtılan giderler!? 

*Kendi vatandaşımıza sağlanmayan hakların "ZAVALLI(!) MAĞDUR(!) MÜLTECİİİ!!" sıfatıyla başkalarına tanınması?! 

*Kendi halkında açlık sınırı belliyken; âli cenaplığımızın göstergesi mesela, SOMALİ'ye yapılan yardımlar!? 
Verilen "HİBE"ler!?(Bu sadece bir örnek!) 

*Ortadoğu'da veya Türk Dünyasında "LİDER ÜLKE" olmaya çalışma çabaları ile verilen ödünler!?


BU ŞEKİLDE SABAHA KADAR YAZARIM!!
BİTMEZ.... 

Peki; bunlar ve daha fazlası hergün olurken, şiddeti veya sayısı artmaya devam ederken biz ne yapıyoruz? 

Ne konuşuyoruz bir araya geldiğimizde? 

Açık ve net! 

NE KONUŞMAMIZ İSTENİYORSA ONU! 

YANİ GÜNDEM NE İSE ONU! 

Gündem nasıl değişiyor, neyle değişiyor yada değiştiriliyor! 

Gündem değişiminde biz neleri kaçırıyoruz acaba?
Ya da zaten kaçıralım diye mi değiştiriliyor? 


Benim aklım durmuyor! 

Saçma gelecek belki size..

Ama son 1 aylık gündemleri araştırdım üşenmeden... 

Siyaset ve ekonomi belli..
Kim kime çamur atacak, kimin attığı çamurun izi daha kalıcı olacak savaşı tam gaz devam!
Ama bunlar gündemde çok yer edinemiyor maalesef.. 

Söylenenlerin doğruluğu yanlışlığı vs önemli değil çünkü…..

Biz "HAS VATAN EVLADI" olarak; tutarlıyız!
Savunduğumuz, desteklediğimiz kişi kim olursa olsun, yaptıkları bizi nasıl etkilerse etkikesin, ölümüne desteğizdir! 
Desteklediklerimizin tutarsızlığı da bizi bağlamaz! 

Bir gün; "Bunlar var ya!......." diye anlatmıştır, saydırmıştır, tehdit etmştir ve biz de gaza gelip alkışlamısızdır..... 

Bir gün de gelmiştir o "saydırdıklarının" kankisi oluvermiştir! 

Ne var bunda? 
Yaptığı yanlış bile olsa "VARDIR BİR BİLDİĞİ" der susarız! 

Sosyal yaşam gündemleri ise "duyarlı millet(!)" oluşumuzdan çok daha etkili ve "TEPKİLİ" ilerler bizde! 

Son 1 aydır, yatıyoruz "Dilan Polat" kalkıyoruz "Narin Güran" 

Bu ülkede başka neler oluyor?
Ya da OLDU? 

Son 1 ayı araştırdım dedim ya..
Size de tavsiye ediyorum bakın lütfen..
Neleri kaçırmışız?
Ya da ne, neler ile gölgelenmiş! 

Araştırıken dikkatimi çekenlerden bir kaçını paylaşayım, siz üzerine düşünün... 

Mâlum POLATLAR ve Narin GÜRAN davaları... 

Tarihler ilginç! 

19 Ağustos: Dilan Polat'ın tahliyesi...
21 Ağustos: 8 yaşındaki Narin Güran'ın kaçırılma haberi!
******
6 Eylül: Engin Polat'ın tahliyesi...
8 Eylül: Narin'in cesedinin bulunması! 

2'şer gün arayla!
Tesadüf mü?
Diye soruyor insan!! 

Aslında verilen tahliye kararları infial olacak türdendi değil mi? 

Çünkü; sokak röpörtajında düşüncesini, hissettiklerini, yaşadıklarını söyleyen vatandaş; "halkı kin ve düşmanlığa sevk eden" etiketini alırken... 

*Milyarları (eski para ile KATRİLYONLARI) nasıl kazandığı belli olanların, gençlere "kötü örnek teşkil eden" etiketini almamaları... 

*Ceza eviden çıkışta; "İhtiyâti Tedbir"li(!) ama yaşamsal gerekliliği(!) sebebiyle kullanım haklarının verildiği "ferooları(Ferrari) veya merrolarının(Mercedes) oluşturduğu konvoylarla alınmaları... 

*Hattâ tahliye sonrası, hayatlarındaki sefahate kaldıkları yerden devam ediyor oluşları... 

*Bunu da hiç bir kaygıları olmadan paylaşmaya başlama cesaretleri... 

Gölgelenmeli miydi acaba? 

Çok ütopik gelebilir belki ama düşünün biraz... 

Tarihlere bakarak; "Narin" gündem olmasaydı, sosyal gündem ne olacaktı? 

Buradan; "Narin bu olayı gölgelemek için mi öldürüldü" sonucu çıkmaz! 

Geçen hafta da yazdım..
Bu ülkede her yıl kaç Narin istismara, şiddete maruz kalıyor ya da öldürülüyor?
Narin inşallah son olur ama ilk değil ki! 

Hattâ ablasının bile ölümü şüpheli bulunmuş ve soruşturma başlatılmış değil mi? 

O neden gündem olmadı?
Ya da diğer çocuklar bu kadar gündemde kalmadı? 

Tabii ki olay çok karışık..
Ucu nereye çıkacak belli değil..
Malum Millet Vekili, ilk gün kendi ağzıyla "Bildiğimiz şeyler var ama...." diyerek bunun sinyalini vermişti zaten... 

Ama bu olayı, taraflı olduğu net bilinen medya kuruluşları da gündemden düşürmüyor!
Niye? 

Polatlar davasının bilgilendirme içerikli haberi dışında bir haber yapmayan "o medya", neden "Narin'i" gündemde tutuyor? 

Bir şeyler mi gölgeleniyor? 

Bu sosyal gündeme örnek olsun…
Siz de sorgulayın bakalım ne bulacaksınız? 

Yine gündem olmayan ama önemli bir haber vardı..
Yine Polatlar davası gibi, sadece "bilgilendirme" vasıflı haber yapılan! 

Alfabemiz 29 harften 34 harfe çıkarılıyor..
Kararı verildi!
Duyduk belki, ama sorguladık mı?
Ben görmedim soranı.. 

Neden? 

Buyrun verelim medyaya yansıyan ve sadece "bilgilendirme" vasıflı olan haberi: 

Toplantıya katılan Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Osman Mert “Türk devletlerini tek alfabeye geçirmek için Bakü’de toplandık. 
İlk önemli kararlara imza attık. 
Anlamsal ve fonemik (anlamı ayırt edebilen en küçük ses birimleri) değeri olan sesleri alfabeye yansıtacağız. 
Artık Edirne’den yola çıkan bir Türk, Altay Dağları’na kadar yalnızca Türkçe konuşarak değil Türkçe lehçeleriyle yazılanları okuyarak da seyahat edebilecek” dedi. (!)


Bunun ne demek olduğunu anladık mı?
Tam anladığımızı sanmıyorum...
Zîra anlamamız için üzerine konuşulması gerekiyordu! 

 

Ama biz konuşamadık, gündem dahî olmadı!
Niye? 

Gündem belli çünkü! 

Bir kaç köşe yazarı dışında bu konuyu değerlendiren bile yok!


TDK Başkanı demiş ya: "Artık Edirne’den yola çıkan bir Türk, Altay Dağları’na kadar yalnızca Türkçe konuşarak değil, Türkçe lehçeleriyle yazılanları okuyarak da seyahat edebilecek” diye... 

Bizde soralım...
1- Gerek var mıydı buna? 

2- Edirne'den Altay Dağları'na kadar "seyahat edecek" kişi kim bu ülkede?


Böyle bir seyahat yapmayı bırakın, insanlar evini geçindiremiyor sayın başkan! 

Ya bu kararın getireceği diğer handikaplar?
Onlardan da biraz bahsetseniz mi acaba? 

Meselâ; eğitimde bu nasıl yer bulacak? 

5 yeni harf eklenecekMİŞ!


Okula yeni başlayanlar tamam diyelim, ya büyük yaş gurubunda eğitim görenler nasıl geçiş yapacak? 

Gerçi kolay!
Alışığız yap-boz eğitime, müfredat değişimine değil mi?!

Ya da, bütün yazılı kaynakların, okul kitaplarının vs değiştirilmesi gerekmeyecek mi? 

Hani okullarda "TASARRUF TEDBİRLERİ" kapsamında “temizlik personeli çalıştıramayacak kadar” zordaydı ülke ekonomisi? 

Bu değişim için gerekli kaynak nereden bulunacak? 

Ama pardon!
O "Edirne'den  yola çıkıp, Altay Dağların'da gezecek Türk'ün" rahat seyahati daha önemlidir!
(Bunu yapacak kişi kendini ilan etsin lütfen! Bari rahatlayalım!) 

Ama haklısınız!
O Türk kardeşimizin seyahatindeki rahat için kaynak bulunmalı!!
Bulunur da! 

Bir vergi kalemi eklenmesine bakar bu iş! 
Dert etmeyelim, alfabe dönüşümüne de kaynak bulunuuur….

Biz de her zaman olduğu gibi; "VARDIR BİR BİLDİKLERİ, HER ŞEY TÜRK VEYA TÜKİYE'MİZ İÇİN!" der kabulleniriz nasılsa! 

Hatta sayın TDK Başkanımıza şunu sorarak bu konuya nokta koyalım:

Mevcut alfabede olan 8 sesli harfin, özellikle gençler tarafından yutularak, yok sayılarak kullanılması  ÇOK YAYGIN şekilde söz konusu iken, yeni 5 harf eklemenin  faydası veya amacı nedir?

Önce “kar” ile “kâr” kelimelerinin farkını, kullanılan  “şapkalı a” nın gerekliliğini çözün bence..

Yoksa seyahat edecek o Türk, kişisini mi baz alıyorsunuz? 

O Türk, bu şapkalı olayını ya da diğer bütün imlâ kurallarını çözdü ve tüm kurallara uyuyor da, o yüzden mi ciddiye almıyorsunuz bu yozlaşmayı?

Kim bu alfabe değiştirecek kadar ciddiye aldığımız TÜRK?

Sorumluluğunuz "Türk Dili" ise ve TDK başkanlığı yapıyorsanız önce MEB ile toplanın! 

Ve toplantı başlığınız; "Yozlaşan ve imlâ kuralları hiçe sayılarak yazılan, okunan var olan alfabeyi nasıl koruruz" olmalı sanırım!

 

Meselâ; bu olay..

Alınan karar, getireceği zorluklar, finansal anlamda yükleneceğimiz yükler veya gerekliliği…

Konuşulması, gündem olması gerekmeyecek kadar önemsiz mi? 

Diğer gündem "olmayan",  ya da "oldurulmayan" konulara da siz bakın isterseniz..

Zîra hepsini yazsam, köşe yazısı değil destan olacak... 

Evet; hepimizin için acıtan NARİN!.... 

Elbette konuşulmalı, unutturulmamalı..
Sorumluları kim ise, kimler ise en ağır şekilde cezalandırılmalı! 

Ama bunu konuşurken; nelerin gölgede bırakılmak istendiğini, nelerin gündem dışı kaldığını yada neyin neye paravan gibi kullanıldığını atlamayalım lütfen! 

Hoş; görsek, bilsek, ciddiye alsak, konuşsak, yazsak ne değişecek? 

İşte tam da bu yüzden "niye yazıyorum ki" diye düşünmeye başlayan ben: 

"Gerçek gündem mi, paravan gündem mi?" 

Diye sordum sadece....


                                             VESSELÂM...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —