"Hayatımızda iz bırakır bazı "Makaleler vardır ki bir ömür boyu bizlerin yaşamlarında iz bırakır " işte bu Makalede toplumsal çürümüşlüğün nedenlerini irdeleyen bilimsel bir tespittir".!!
Bu okuduğunuz Makale dört dilde okurlarıyla bulunmuş 100 binlere ulaşmış bir Makaledir... iyi okumalar.!
Eşsiz önderimiz Mustafa Kemal Atatürk 100 yıl önce biz Türk milletine Nutukta diyor ki " Bir çocuk uyuyorsa büyüyordu " Bir millet uyuyorsa ölüyordur diyor.!!!
Biz artık; Türk milleti olarak içine düştüğümüz kaostan kurtulmak için uyanmalıyız.!
TÜRK TOPLUMUNDA "SOSYAL ÇÜRÜME".? // Ali Behram ŞAHBUDAK...
Toplumsal “sosyal çürüme sessiz bir katildir.” 20 yıldır ülkemizde tamda yaşanan budur çünkü sosyal çürümeyle birlikte insan yaşamını doğrudan belirleyen, ahlaki değerlerin de çürüyor olmasıdır".
Sosyal bozulma, sosyolojide, genellikle bir topluluk ortamında sosyal yaşamın değişmesini, işlevsizliğini veya çöküşünü tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Sosyal bozulma, modern toplumun eski kesinliklerinin ortadan kalktığı ve oldukça yeni bir şeyin ortaya çıktığı radikal bir dönüşümü ifade eder.
Sosyolojide toplum, basit bir insan topluluğundan öte, farklı biçimler ve özellikler gösteren, özgün olan ve nesnel yasalar gereğince insanların maddi üretim içindeki gündelik hayat faaliyetleriyle ve sınıfsal savaşımıyla değiştirilen ve gelişen ilişkilerden oluşan bir sistem olarak ele alınır.
Bu sistem, bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak, ortak hedeflere ulaşmak ve birlikte yaşayabilmek için oluşturdukları kurumlar ve örgütlenmelerden oluşur.
Toplum, bireylere birçok açıdan fayda sağlar. Bireyler, toplumda kimlik duygusu, aidiyet duygusu ve güvenlik duygusu bulurlar. Toplum, bireylere ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan kaynakları ve imkânları sunar.
Ayrıca, toplum bireylere eğitim, sağlık ve sosyal hizmet gibi önemli hizmetler de sağlar. Günümüz toplumlarında hızla değişen dinamikler, teknolojik ilerlemeler ve ekonomik zorluklar, bireylerin ve toplulukların sosyal yapılarında derin izler bırakmaktadır.
" Bu izler, zamanla sosyal çürüme olarak adlandırabileceğimiz bir fenomeni doğurur".
PEKİ, SOSYAL ÇÜRÜME NEDİR VE NEDEN BU KADAR ÖNEMLİDİR?
Sosyal çürüme, toplumun temel ahlaki ve etik değerlerinin zayıflaması, bireyler arası güvenin azalması ve sosyal bağların kopması süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreç, toplumun genel refah seviyesini düşürür ve uzun vadede ekonomik, politik ve kültürel sorunlara yol açar.
Ahlaki Değerlerinin; "sosyal çürümeye bağlı olarak çürümesi nedir. Sosyal çürümenin en belirgin işaretlerinden biri de hiç kuşku yok ki o da ahlaki değerlerin çürümesine uğramasıdır".
Geçmişte, dürüstlük, adalet ve yardımlaşma gibi değerler toplumun temel direkleriyken, günümüzde bireysel çıkarların ön planda olduğu bir yaşam tarzı benimsenmeye başlamıştır. Bu durum, toplumun genelinde güven duygusunu zedeler ve insanların birbirine karşı olan saygısını azaltır.
Günümüz toplumlarında, maddi varlıklara ve tüketime aşırı önem verilmektedir. Bu durum, bireylerin manevi değerleri göz ardı etmesine ve sadece kendi çıkarlarını ön planda tutmasına yol açmaktadır.
Günümüz Türkiye'sinde bu durum son 20 yılda AKP iktidarlarıyla birlikte sosyal çürüme ve ahlaki değer kaybı aile ve topluluk bağlarının zayıflamasıyla birlikte bireysellik öne çıkarak günden güne aile yaşamı fonksiyonlarının kaybolasıdır.
Bu durum, insanların birbirleriyle olan dayanışmasını ve yardımlaşmasını azaltmakta ve bencilliği teşvik etmektedir.
Bazı eğitim sistemleri, ahlaki değerlere ve etik eğitime yeterince önem vermemektedir. Bu durum, yeni nesillerin ahlaki değerlerden yoksun yetişmesine ve etik açıdan yanlış davranışlara eğilimli olmalarına yol açmaktadır.
Bazı medya organları, şiddet, pornografi ve ahlaksızlığı teşvik eden içerikler üretmektedir. Bu durum, özellikle gençlerin ahlaki değerlerini zedelemektedir. Bazı politikacıların yolsuzluk ve etik dışı davranışları, toplumda genel bir ahlaki çöküşe yol açmaktadır.
Ahlaki değerlerin erozyonu, toplumlar için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Bu tehlikenin farkında olmak ve gerekli önlemleri almak, toplumun ahlaki açıdan sağlıklı bir şekilde gelişmesini ve gelecek nesillerin etik değerlere sahip bireyler olarak yetişmesini sağlamak için çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki, ahlaki değerler bir toplumun temel taşıdır ve bu değerlerin korunması ve yaşatılması hepimizin sorumluluğudur.
BİREYCİLİK VE SOSYAL YALNIZLAŞMA.!!
Modern toplumlarda bireycilik anlayışının yaygınlaşması, insanların sosyal bağlarını zayıflatır. Komşuluk ilişkilerinin azalması, aile bağlarının zayıflaması ve toplulukların parçalanması, bireylerin yalnızlaşmasına yol açar. Yalnızlaşan bireyler, kendilerini topluma yabancılaşmış hisseder ve sosyal çürüme süreci hızlanır.
Bireyciliğin yalnızlaşmaya yol açmasının bazı nedenleri şunlardır: Modern yaşam tarzı, insanları evlerine ve ailelerine odaklanmaya teşvik etmektedir.
Bu durum, komşuluk ilişkilerinin zayıflamasına ve insanların birbirleriyle olan bağlarının kopmasına yol açmaktadır. Aileler eskiden olduğu gibi birlikte yaşamamaktadır. Çocuklar büyüdükçe ailelerinden ayrılmakta ve kendi hayatlarını kurmaya başlamaktadır.
Bu durum, aile bağlarının zayıflamasına ve bireylerin yalnızlaşmasına neden olmaktadır.
Ortak ilgi alanlarına sahip insanların bir araya geldiği topluluklar eskisi kadar yaygın değildir. Bu durum, bireylerin kendilerini toplumdan soyutlanmış hissetmelerine ve yalnızlaşmalarına yol açmaktadır.
Teknolojinin artan kullanımı, bireyleri yüz yüze iletişimden uzaklaştırmakta ve sanal ortamlarda daha fazla zaman geçirmelerine neden olmaktadır.
Bu durum, sosyalleşmeyi ve insan ilişkilerini zayıflatmaktadır.
Modern yaşam tarzı oldukça hızlıdır ve insanlar yoğun bir tempoda yaşamaktadır. Bu durum, insanların birbirleriyle olan ilişkilerine zaman ayırmalarını zorlaştırmakta ve yalnızlaşmalarına yol açmaktadır.
EKONOMİK EŞİTSİZLİĞİN VE ADALETSİZLİĞİN GİDERİLMESİ.!!
Ekonomik eşitsizlikler, sosyal çürümenin önemli sebeplerinden biridir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, zengin ile fakir arasındaki uçurumu derinleştirir ve toplumdaki sınıf çatışmalarını körükler. Ekonomik adaletsizlik, toplumsal huzursuzluğu artırır ve insanların sisteme olan güvenini sarsar.
Ekonomik eşitsizliğin sosyal çürümeye yol açmasının bazı nedenleri şunlardır: Gelir dağılımındaki adaletsizlik, zengin ile fakir arasındaki uçurumu derinleştirerek sosyal gerilimlerin artmasına neden olur. Bu durum, toplumda huzursuzluğa ve istikrarsızlığa yol açabilir.
Ekonomik eşitsizlik, farklı sınıflar arasında çatışmaların körüklenmesine neden olur.
Bu durum, şiddet ve yıkıcı olaylara yol açabilir. Ekonomik eşitsizlik, yoksulların sosyal statülerini yükseltmelerini ve daha iyi bir yaşam sürmelerini zorlaştırır. Bu durum, toplumda fırsat eşitsizliğinin artmasına ve insanların umutsuzluğa kapılmalarına neden olur.
Ekonomik eşitsizlik, suça karışma riskini artırır. Yoksullar, geçimlerini sağlamak için suç işlemeye daha yatkın olabilirler.
Ekonomik eşitsizlik, sağlık sorunlarının artmasına da yol açmaktadır. Yoksullar, sağlık hizmetlerine erişimde daha fazla zorluk yaşamaktadır ve bu durum hastalıkların yayılmasına ve ölüm oranlarının artmasına neden olmaktadır.
Ekonomik eşitsizlik, eğitimde de fırsat eşitsizliğine yol açmaktadır. Yoksullar, kaliteli eğitime erişimde daha fazla zorluk yaşamaktadır ve bu durum onları dezavantajlı hale getirmektedir.
Ekonomik eşitsizlik, siyasi sistemde de temsil eşitsizliğine yol açmaktadır. Zenginler, siyasi sistemde daha fazla güce sahip olmakta ve bu durum yoksulların haklarının korunmasını zorlaştırmaktadır.
SOSYAL ÇÜRÜMEYİ ÖNLEMENİN ÇÖZÜM YOLLARI.!!
Sosyal çürüme, günümüzde birçok toplumda ele alınması gereken önemli bir sorundur.
Sorunun karmaşıklığı ve çok yönlülüğü göz önüne alındığında, kolay bir çözüm bulunması muhtemel değildir. Ancak, açık ve dürüst bir şekilde tartışarak, sorunun nedenlerini ve etkilerini daha iyi anlayabilir ve daha etkili çözümler geliştirmeye çalışabiliriz.
Sosyal çürümenin önüne geçmek için bireysel ve toplumsal düzeyde çeşitli adımlar atılmalıdır.
Eğitim sisteminde ahlaki ve etik değerlerin önemi vurgulanmalı, aile yapısının güçlendirilmesi için sosyal politikalar geliştirilmeli ve ekonomik adalet sağlanmalıdır.
Ayrıca, bireyler arası güveni artırmak için toplumda şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri benimsenmelidir. "Toplum olarak, sosyal çürüme ile mücadele etmek hepimizin sorumluluğundadır".
Gelecek nesillerin daha sağlıklı ve huzurlu bir toplumda yaşayabilmesi için değerlerimize sahip çıkmalı ve sosyal bağlarımızı güçlendirmeliyiz.
Unutmayalım ki, sağlıklı bir toplum, güçlü ve sağlam temeller üzerine inşa edilir.
25.12. 2017
Ali Berham ŞAHBUDAK
Atatürkçü Kemalist Hareket Lideri