Geçen hafta bas bas bağırmıştım ama gördüm ki kimselerden ses falan çıkmadı. Çıkamazdı da çünkü ben haklıydım…
Bu şehire elinde içi boş birkaç paçavra dolu tahta bavulla gelip dünyalıklarını, çok ama çok fazlasıyla kazananların, tekrar aldıklarını bırakarak gerisin geri gitmesi demek, bir “hiç” olmaları demekti ki kimselerin de sesi çıkmadı.
Sakın o birileri beni yanlış anlamaya ve meydanda farklı anlatmaya kalkmasın bozuşuruz sonra. Benim kime ne amaçla söz söylediğimi o anlayanlar ve bilhassa da muhatapları çok iyi biliyor.
Halkımın insanlığını kullanarak onları köle amaçlı kullanan ve sömürenlere sesleniyorum. Halkımı, sırf maddi kazanç için cahil ve iş bilmez olarak görüp; aşağılayarak yerli yersiz hakaret ederek, sözde hükümdarlık kurmak isteyen sonradan görmüş olanlara sesleniyorum.
Yeter artık da…
Uyan artık garip halkım uyan…
Yetmedi mi kendini ezdirdiğin!
Yetmedi mi üzerinde oynanan oyunlara sessiz kaldığın!
Yetmedi mi sırf insanlığın yüzünden kaybettiğin!
Ayağa kalk ve kendi özüne dön artık.
Kendi değerlerin var Maşallah, sahip çık.
Kendi gücünü gör artık…
Mesela; birilerinin kendi menfaatleri doğrultusunda, sözüm ona senede bir gün “Erzurum tanıtım günleri” diye bir şey icat edip ve o günde etraflarına topladıkları üç beş kişi ile bu şehrin adını kullanarak bu şehrin insanını sömürmelerine izin verme.
Erzurum’u kime nasıl tanıtıyorlarmış gördük.
Görüyoruz ve sesin çıkmaz ise yarınlarımızda da görmeye devam edeceğiz.
Sözde yapılan ve bu şehire herhangi bir katkısı olmayan “Erzurum tanıtım günü” istemiyoruz diyerek haykır artık.
“Erzurum’u tanıtmayın, sahip çıkın” diyemiyor musun, ey Dadaş?
Daha birkaç gün öncesinde bas bas bağırarak istediğimiz ve yapılması zaruri olan bir şehir stadyumu için aldığımız cevap “tasarruf tedbirleri” iken, bilmem hangi kurum tarafından Ankara’da yapılacağı duyurulan stadyum açıklamasının; bu şehir açısından gözümüzün içine bakılarak alay edildiği anlamı taşımıyor mu?
Yeter artık uyan Erzurum!
Tasarrufu bize yaptırıp, kazancını başka yerlere harcayanlara artık inanmıyoruz deme zamanı gelmedi mi?
Bu şehrin haklarını, yanı başımızdaki bir yerlere gözümüzün içine bakarak taşıyanlara ve bu durum karşısında “devletin çalışma teamülleri vardır, karışamayız” masalı anlatanlarımıza “bize yakışmıyor mu” diyebilecek cesaretin yok mu senin?
Hak ettiğini alan değil, sadaka misali verilenlere rıza gösteren bir şehir görüntüsünden ne zaman kurtulmayı düşünüyorsun bilmiyorum ama önce bu şehirde derin izler bırakmış olan yabancı hayranlığına son vermen gerekmektedir. Onların çıkarmış ve içimize bir virüs misali yerleştirmiş olduğu bencillik, adam sendecilik, gıybet ve çekememezlik gibi dadaşlığa yakışmayan vasıflardan kurtulman gerekiyor.
Birlik ve beraberlik içerisinde “sen-ben-o” diye ayırım yapmadan “biz” olarak ve sırt sırta vererek bu şehrin, bu toprakların bereketini yeniden kazanmamız gerekmektedir.
Haydi Erzurum, daha ne bekliyorsun?
Uzman Hakan Dikmen