Daha doğru dürüst yağmadan haber algılamayan sözde gazetecilerin çıktıkları dağlarda esen rüzgarı 'kar, boran' diyerek tipiye çevirdikleri şu günlerde 'Gitmediğin yer senin değildir' şiarıyla karış karış gezdiğim yurdumun baharı, yazı gibi kışı da güzel.
Bunu yaşamak ve algılamak için de o memleketi hissedebilmelisin.. Hissetmek için de kalpten sevmek ve mangal gibi yürek gerekir. Ülkenin en büyük kenti olan İstanbul'dan en uzak ve yoksul kentine doğru, aşkım dediğim memleketim Ardahan'a doğru yol alırken gördüğüm manzaralar karşısında bu ülkenin vefasızda olsa bir sevgiliye ya da tüm sevgililere aynı eşitlikte hissedilen aşkı hak ettiğini bir kez daha anlıyor insan..
Beton ve çelik yığını devasa gökdelenler arasından çıkıp yönünü memleketin diğer bir ucuna doğru çevirdiğinde 'Artık doldu' denen dünyanın aslında boş ve hoş olduğunu anlarsınız dökülen hazan yapraklarını gördüğünüzde.
Yeşilin merkezi olan ormanların, barış ve sevginin sembolu olan mavi ile beyazı görmek hissetmek için bu güzelim vatanın yollarına düşülmesi gerek. Bunun içinde sık sık alan değiştirmek sizi boğan, bunaltan Teo sivrisineklerinin yaşam alanı haline getirilen bataklıklardan uzaklaşmak gerek.
Kızılın her tonunu bulabileceğiniz sararmış hazan yapraklarını hissetmek, baharı yolcu etmek, yazı yaşamak, kışı hissedebilmek için memlekete gitmek gerek.
Demirin ateşte eritildikten sonra suda sertleştirilip şekil verilmesi gibi enerjiyi alabilmek için..
Ben de öyle yapıyorum.
Hayatı, memleketi, aşkı, sevgiyi, özlemi iliklerime kadar hissetmek için.
Ve bu duygular atmosferi içinde yaşayıp, yazarken yazımı hissetmişçesine yani 6. his dedikleri bir duyguyla olacak ki; Bu günkü yazımın daha iyi anlaşılması için bana okuduğu bir alıntıyı atan arkadaşında aynı duyguyu yaşadığını düşündüğüm alıntı yazıyı da bugünkü yazıma ekleyerek yollara, sakalımı, saçlarımı da kendisine benzeten karlara, dağlara vurdum kendimi.
İşte o beni, arkadaşımı belki sizi de anlatan o alıntı..
*Yaş ilerledikçe sadeleşmek ister insan...
Doğaya doğru çekilir, betondan yapılmış lüks binalar yerine orman ve deniz kıyısında küçük bir ev daha cazip gelir...
Yaş ilerledikçe doğalını seversin her şeyin.. Yediğin her şeyin sadesini doğalını istersin...
Yaş ilerledikçe insan ne istediğinde netleşir.. O yüzden oradan oraya daha az savrulur..
Yaş ilerledikçe insan iteleyerek, uğraşarak giden ilişkilerde değil, kendiliğinden akışında yürüyen ilişkiler içinde bulmak ister kendini...
Yaş ilerleyince zaman öyle bir değerlenir ki sanki kum saatinde aşağı bölümdeki kumlar yükselmişçesine yukarıdaki zamanın keyfini çıkarma mücadelesi verir..
Yaş ilerleyince insan o ne der bu ne der diye yaşamaz, çünkü umursamamayı öğrenmiştir..
Yaş ilerleyince insan sevginin değerini daha bir bilir.. Elindekilerin ya da kendisinin değerinin farkındadır.
Sevmeye sevilmeye daha çok değer verir..
Aslında en önemlisi yaşı ilerledikçe insan , ihtiyacı olan tek şeyin sevgi ve yüzünü güldüren güzellikler olduğunun farkına varmıştır..
Alıntı....