Geçen hafta yaptığımız ironilere cevap vermesi gerekenlerin dışında bir çok kişi geri döndü..
Bu kişiler, siz değerli okurlarımızdı tabii ki:)
Sağ olun, vâr olun..
İşte bizim, aslında hepimizin sorunu bu zaten..
Görülmemek!
Duyulmamak!
Yokmuş sayılmak!
Bu "yokmuş" sayanların tarafı, kimliği vs farketmiyor..
"O"nlara göre "Bizden" değilse çığlık da atsa kimse DUY-MAZ!
Çünkü yeni bir hayat görüşü benimsemiş durumda herkes..
Bu yeni hayat görüşü...
YA HEP!
YA HİÇ!
Hani eski zamanlarda saygı vardı..
Hoşgörü vardı..
İki kişi konuşurken yüzde yüz anlaşamasa da konuşurdu..
Dost iseler, fikir ayrılıklarına rağmen dostlukları zarar görmezdi..
Kendi fikrine ters bir fikri olsa da, gıyabında konuşurken bile "iyi insandır" denirdi..
Hele vefat durumunda asla kötü konuşulmazdı filan..
Çünkü yaşamdı bu..
Akademik sınav değil!
O yüzden "4 yanlış 1 doğru"yu götürmezdi!
Kaldı ki bu, yani "yüzde yüz anlaşma" zaten fıtraten mümkün değil!
Bizler ne ara YA HEP! YA HİÇ! olduk?
Bir veya bir kaç konuda 'benim düşünceme ters' diye:
*Karşımdakinin diğer tüm olumlu yönlerini görmezden gelmeli!
*Onu silmeli!
*İyi yaptığı şeyleri bile asla konuşmamalı!
*Ona hiçbir alanda fırsat vermemeli!
*Fırsatını bulduğum an ayağını kaydırmalıyım!"
Anlamında ya hep, ya hiç!
Bunları niye yazıyorum?
Gündem yazıyoruz ya bugün..
Gündeme bakıyorum ve bu zıt kutupların oluşturduğu YA HEP, YA HİÇ ten başka bir şey görmüyorum…
Toplum olarak bittik!
Tükendik!
Ekonomi vs bir tarafa..
İnsanlığımızı kaybettik!
Çünkü herkes kendi HABİTATINDA(!) yaşıyor resmen..
Artık tokun komşusu tok!
Açın komşusu aç!
Ünlünün arkadaşı ünlü!
Sıradanın, sıradan!
Güçlünün arkadaşı güçlü!
Zayıfın yanındaki daha zayıf belki..
Gruplar arası fark o kadar keskin ki..
Birinin diğerini anlaması mümkün değil!
Yaşanılan tüm olumsuzluklar ve sonuçları belli bir kesimi etkilediğinden, etkilenmeyen elbette anlamıyor..
Bugün 6 Mayıs!
Bir çok şeyin yıldönümü..
Tarihe damgasını vurmuş idamların meselâ..
Bu da yine "ötekiye" tahammül edilememesi, tek bir görüşün hakim kılınmak istemesinin sonucundan başka nedir?
Aradan geçen 53 yılda hiç bir şey değişmemiş sanki...
Arada biraz ılımlı bir dönem olsa da son dönemde yine, yine, yine...
Yine, ölmüş biri "BİZDEN" değilse "GEBERMİŞ" diyecek kadar HINÇLI!
Yine, bizim gibi düşünmüyor diye önünü kesmek adına 'her türlü yol mübah' diyecek kadar HIRSLI!
Yine, kendi çıkarları uğruna her türlü yoldan çıkmaya müsait olacak kadar BASÎRETSİZ!
Yine, "BEN" demekten ne başkasını, ne de kendi yanlışını görmeyecek kadar EGOİST!
Yine...
Yeniden....
Eşittir=
YA HEP!
YA HİÇ!
Ya bendensin! (bizdensin!)
Kısacası ne yaparsak yapalım 'HEP'ÇİSİN!
Ya da HİÇ!
Peki bu doğru mu?
Bu şekilde artarak süren kutuplaşmaların sonucu ne olmuştur tarihte?
Kişilerin-kurumların kurduğu, şartlarını belirlediği adalet gecikse de...!
İLAHÎ ADALET er geç yerini bulmuştur değil mi?
Peki kim kazanmış, kim kaybetmiştir?
Hatalı olanlar, yanlış yapanlar kaybetmiştir evet..
Ama 'kurunun yanında yanan yaş' misâli hiç bir suçu günahı olmayanlar da kaybetmiştir..
Tıpkı bizim gibi..
Halk diye tabir edilen, sıradan insanlarda zarar görmüştür her dâim!
O zaman gelin bize dayatılan HEP ya da HİÇ olmaktan uzak duralım..
Rabbimizin bize nimet olarak verdiği aklı kullanalım...
Bir kişi için "kötü" sıfatını kullanacak isek, kendi akıl süzgecimizden geçirerek kullanalım!
'HEP' olmak zorunda olduğumuz için kabul ederek değil!
Unutmayalım ki yeni düzende 'HEP' olduğumuz kadar varız..
Ola ki bir şeye 'acaba' dedik diyelim!
Hemen anında HİÇ oluveririz...
Ne herşeyi kabul eden HEP olalım..
Ne de aklımızı kullanabiliyoruz diye HİÇ edilmeye razı..
Dindeki terimleri şöyledir..
İfrat ve Tefrit..
İkisinin ortasını bulmaktır esas olan..
Çünkü; İFRAT her konuda haddini aşacak kadar ileri gitmek!
TEFRİT ise; Her konuda gereğinden fazla çekimser veya geride durmak demektir..
Ne haddi aşalım..
Ne de haddi aşanlara karşı geri duralım..
Nasrettin Hoca'nın fıkrasındaki dediği gibi; HERKES AYNI YÖNE GİTSE, DÜNYANIN DENGESİ BOZULUR!
Ama bu farklı yönleri;
"Seninki yanlış, benimki doğru" diye değerlendirip, savaşmak yerine...
Oturup analiz yapmak gerekir sanki..
Hangi yol daha etik?
Hangi yol daha faydalı?
Hangisinde KİMSE! zarar görmez!
Hangisinde sadece "BEN" değil de, herkes fayda bulur?
Geçen haftaki ironide yer değişelim demiştim ya...
Hadi ona kimsenin cesareti olmadı diyelim..
Bu hafta bunu denesek?
Oturup konuşsak?
Yani konuşsalar?
Ne, ne şekilde yapılırsa daha faydalı olur?
SEN-BEN yerine BİZ deseler?
Sadece kendi egoları, kendi çıkarları için değilde BİZLER için faydalı olanı bulsalar?
Olabilir mi acaba?
Neyse...
Yine boş lakırdı bizimki...
Herkesin derdi kendine.
Hani bir çok şâirin kullandığı, aslının kime ait olduğu net olmayan ama çok bilininen bir dize vardır bilirsiniz...
Herkesin derdi farklı;
Kiminin ekmegi bayat,
Kiminin pirlantasi ufak!
İşte bu, Dünya aklı.
Tam da biz!
:)
Son iç çekmeli neyse ile...
Bugün 6 mayıs dedik ya, bir taraftanda Hıdırellez Bayramı diyerek “dilek” tutulan bir zaman dilimindeyiz..
Ez cümlede; isteyen için dilek, isteyeyen için dua niyeti ile diyelim ki:
Hepimizin gerçek hayata dâir derdine derman bulduğu..
Ne HEP, ne de HİÇ olmamak için "akıl" nimetini kullandığı bir hafta, bir yıl hatta bir ömür olsun inşallah...
VESSELÂM....