Her Duyduğumuz Habere İnanmak Doğru Değildir!
İstanbul Taksim’de 1 Mayıs 1977 de bir terör saldırısı sonucu 34 vatandaşımız öldü ve 136 vatandaşımız da ağır yaralandı. O zamanlar evimize bir liberal, bir milliyetçi gazete giriyor. Haberleri ondan okuyor, yorumlamaları oradaki köşe yazarlarından okuyoruz, fikrimiz böyle gelişiyor. Sonra o fikirleri savunuyoruz(!).
Lisedeyken edebiyat dersimizde “realizm” “(=gerçekçilik) diye bir kavram duymuştum, realist olmam gerektiğine inandım. Hayat ancak realizmle güzel olabilirdi. Realizmin yolu ise okurken birkaç aykırı fikri öğrenip değerlendirmemden ve gerçekleri aramaktan, gerçekleri derinliğine anlamaktan geçiyordu, öyle yapmaya çalıştım.
İstanbul Taksim olaylarından sonra ilk yaptığım şey gidip en uç sağ veya sol gazeteleri alıp okumak oldu! Üzülerek beyan ediyorum ki; bir kısım insanlarımız yas tutup, faillerin yakalanması için çaba harcarken, bir taraf da ölenlerin siyasi kimlikleri üzerinden yorumlar yapıyorlardı.
Daha sonra bunları Sivas Madımak, Erzincan Bağlarbaşı, Erzurum Yavi katliamlarında da yaşayarak şahit olduk! Bir taraf ölürken bir taraf çok rahat oluyordu! Yönlendiren faktörlerin başında siyasi liderler ve basın geliyordu!
Oysa ölen bendim, ölenler bizdik, biz birbirimize sahip olamıyorduk!
Dünya ilerledikçe ilerliyor, biz nutuklar dinliyor, dinlediklerimizi alkışlıyorduk!
Dün bir hoca vaizde fötr şapka hakkında çok ağır laflar ediyordu. Çünkü dinleyeni vardı, prim yapıyordu! Hâlbuki batının teknolojisini hocanın elinden alsan iki gün dayanamaz. İlacından, telefonuna kadar, mikrofondan, elektriğe kadar, aracından, evdeki televizyona, klimaya kadar hepsi fötr takanların icadıydı. Fötr takmanın dinle imanla alakası yoktu, fötr takmanın pantolon giymekle, kasket veya fes örtmekle de farkı yoktu! Hocanın mevzusu adalet olmalıydı!
Değerli okurlarıma arz etmiştim; ben bir haberi birkaç kanaldan izlerim. Sonra araştırırım ve daha da çok bütün yorumları okurum. Konuları anlayamadığımızı ise yorumlardan anlıyorum, yorumların konuyla alakaları olmuyor çoğu zaman!
Elbet hepimizin beğendiği konuşmalar, siyasi liderler, çok inandığı siyasetle dini birleştirmiş liderler vardır. Hayat yaşandıkça acı tatlı olaylar da vardı, vardır, olacaktır! Akıl ve bilgi düşünce ürettikçe de insanlar doğruyu, gerçeği görecek ve anlayacaklardır. Akıl ve bilgiden birisini çıkardığımızda ise geriye düşünce yerine başkalarının fikri kalacaktır ki bu bizi biz etmeğe yetmez, yetmiyor! Biz başkası oluyoruz, biz başkası olamayız, buna karakterimiz izin vermez!
Çok okumalıyız, çok ayrı görüşleri dinlemeliyiz, her konuda çok düşünmeliyiz ki; kimse bizi kandıramasın!
Kuran’da Allah Hucurat Suresi 6. ayette; “Ey iman edenler! Yoldan çıkmış biri size bir haber getirirse (onun doğruluğunu) araştırın! (Yoksa) bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz”. Buyuruyor! Yalan söyleme alışkanlığı (ilk basın akla geliyor) bütün doğru yollardan çıkmışlık işaretidir.