Vedat Kan

Tarih: 02.10.2024 08:42

Hiç olmazsa bir defa atalarımızın lafını dinleyelim, olmaz mı?

Facebook Twitter Linked-in

Hiç olmazsa bir defa atalarımızın lafını dinleyelim, olmaz mı?

Geçen hafta Erzurum’da sanki de seçim havası gibi bir hava vardı. İktidar partisinin il teşkilatı ziyaretlerine gelen Adalet Bakanına hürmette kusur etmemek için çırpınırken, muhalefet fikrinde olanlar da eleştirmek için ellerinden geleni ciddi anlamda esirgemediler diyebiliriz.

Her bakan geldiğinde, bu şehirde yolunda gitmeyen bir şeylerin varlığı belki görülür diye umut ediyoruz ama umuttan öteye gidemediğimiz de yanımıza kâr kalıyor diye düşünüyoruz.   

Anayasa değişikliğinin ivedi olarak yapılması gerektiğinin ağır bastığı ve aslında gerçek anlamda da yapılması elzem olan bir çalışmanın detaylarını harika bir üslupla anlattı Adalet Bakanı Yılmaz Tunç.

Yetki karmaşasının ve yanlış yorumlamaların ülkemizi ve bilhassa halkımızı ne hale getirdiğini zaten yaşayıp test edenlerdeniz. 

Yanlış fikirlerin altında ezildiğimiz gibi. 

Sadece sesi gür çıkanların ağızlarından çıkanların duyulması gibi!

Ve tabii gönlümüzden geçen de, en kısa zamanda her yönüyle bu toprağın kendi kültürünü, örfünü içeren bir anayasanın yapılarak uygulamaya konulmasıdır elbet. 

Hani diyoruz bizim de sesimizi dinleyen birileri çıkar umuduyla. 

Olur mu? 

Çok zor ama İnşallah olur…

Bakan Tunç’u izlerken, aklımdan kısa bir zaman sonra kendi şehrimiz Erzurum’da da olmak üzere tüm Türkiye’de iktidar partisinin kongre süreçlerinin başlayacağı, daha doğrusu başlatıldığı geçti. 

Ne ad ile adlandırılır ise adlandırılsın, gözle görülür bir yorgunluk yaşamaya başlayan iktidar partisinde; değişim, gelişim, taze kan veya yeni yüzler ile birlikte ciddi anlamda yeni bir atılım kesinlikle şart. 

Zaten amaçlanan bu atılım hamlesi sürecine girilmesi hedeflendiği ve bu atılımın da, Yeni Türkiye Yüzyılında halkımızın menfaatleri doğrultusunda, insan değerlerini ön plana çıkaran ve hizmet anlayışı prensipleri çerçevesinde kullanılması öngörülmektedir.

Şimdilik en azından bize yansıtılan amaç bu.

İleride durumlar ne gerektirir veya neler yaşanır hep beraber göreceğiz. 

Erzurum’un kongreler açısından her daim ön planda tutulduğu, görüntüde fikirlerine ve seçimlerine her daim değer verildiği bir şehir olarak; iktidar partisinin atacağı bu değişim hareketinde, ciddi ve haklı bir değişim yaşayacağına da inanlardan birisiyim. 

Her ne kadar iktidar partisinin, Türkiye genelinde yaşadığı oy kayıplarına rağmen; Erzurum’da ki kayıpların orantısında bile iktidar partisine olan destek sıralamasında, yine dereceye girmiş olmamız bu gerçeği değiştirmese de,  

Olması gereken de aslında bu.

Yeni yüzler, yeni isimler, taze kan ve tabiri caiz ise çılgın projeler.

Bütün dünyanın bildiği bir çizgiyi bizim unutmamız veya bilmezden gelmemiz hiçbir şeyi değiştirmeyeceği gibi bu şehire de faydasının olmayacağını umarım ki hepimiz idrak etmişizdir.

Yani diyorum ki adını söylemeye çalıştığımız bu çizgi; sonunu düşünen kahraman olamaz. 

Çılgın projeler olmadan, var olan projelerin ciddi ve samimi adımlar ile siyaset gözüyle değil vatandaşın gözüyle takibini yapmadan, ne yazıktır ki bu şehir bir adım ileri gitmez, gidemez.

Günümüz Türkiye’sinde, aykırı fikirlerin ön planda tutulduğu ilçelerimizde ve şehirlerimizde bile yaşam kalitesi Erzurum’dan daha iyi ise bunun mukayesesini varın siz düşünün. 

İsim zikretmek istemiyorum ama Erzurum’da olan yaşam kalitesi ile başka bir şehirde olan yaşam kalitesini kıyasladığımızda, sanki birileri ağzımıza bal mı çalıyor ne! Diye düşünmeden de edemiyoruz.

Belediyecilik anlamında hizmete sunulan bazı çalışmaların, abartılarak bir lütufmuş gibi gösterilmesi ise tartışmaya tamamen açık bir konu olduğu unutulmamalıdır. 

Bu işlerin öyle sadece bir Mehmet Sekmen’in sırtına yüklenerek olmadığını anlamamız lazımdır artık. 

Mehmet Sekmen’in belediyecilik olarak hatta ve hatta hizmet belediyeciliği olarak elinden geleni fazlasıyla yaptığını ve hatta alanının dışına dahi çıkarak, hemen her sektöre el attığını gözümüzle gördüğümüz gibi dilimizle de söylemekteyiz ama inanın kalbimiz mutmain olamamakta, her geçen gün de bu üzüntümüzü de aleni olarak ortaya koymaktadır. 

İstiyoruz ki bir çalışma tamamlanıp nihayete erdirildikten hemen sonra başka bir çalışmaya geçilerek bu şehrin kazanç hanesine yeni bir artı atılsın. Mesela; Kentsel Dönüşüm noktasında amacın samimiyetine inandığımız gibi destekçisi de olmak için tüm gayretimizle sahada olmak isteriz ama şehrin dört bir yanının şantiyeye çevrilmesinin güç dağınıklığından başka bir şey olamayacağını acaba ne zaman idrak ederiz onu merak ediyorum. Elbette ki bu süreç içerisinde yok olan maddi ve manevi değerlerimiz yanı sıra, mağdur edilen ve gerçek anlamda sıkıntıya düşürülen vatandaşlarımızı da unutmamak lazım.

Her zaman demişizdir, bu şehir gerçekten çok güzel şeyler yaşayacak. Layık olduğumuz güzelliklerin yanı başımızda olduğunu ve çok kısa bir zaman süreci içerisinde gerçekleşeceğine olan inancımızın da tam olduğunu belirtmekte fayda var. 

Ancak bu defa, sadece bu defa; mevcut iktidarın içerisinde bulunduğu kongre sürecinde il yönetiminden sadece birkaç değişiklikle yoluna devam etmesinin mecburi olduğunun altını çizmek istiyorum.

Kimler aday olur, nasıl bir süreç işlenir bilmem ama İbrahim Küçükoğlu’nun değişmesi demek bu şehirde hemen her şeyin sil baştan yaşanması demek olacaktır. Belki de kongre sürecinde aday olacak olan isimler arasında daha fazla çalışma azmine sahip olanlar da olacaktır, bilemeyiz ama bu aşamada, baktığımız çerçevenin içerisinde ve gelinen süreçte böylesi bir değişimin Erzurum’a faydadan daha çok zarar getireceği görüntüsü görülmektedir.

Yeni oluşturulacak yönetimin göreve adapte olması, kendilerinin göreve ve halka tanıtılmasıyla birlikte uyumu esnasında geçecek süre sadece ve sadece bu şehir ve halkı için bir zaman kaybı olacaktır.

Tabiri caiz ise şu anda biz Erzurum olarak tam derenin ortasındayız. Dereyi geçmek, karşı kıyıya ulaşarak karaya ayak basmamız an meselesiyken, birileri koltuk derdine düşerse, sıkıntı bu defa daha farklı olarak bizlere yansıyacaktır.          

Şu ana kadar yapılan çalışmalara, emeklere, proje hazırlıklarına, taslaklara ve dahi gözetim altında tutulan fiili çalışmaların geleceğine yazık.

Bu kadim şehrin ve kadim halkın yarınlarına yazık!

Bari bir defa, bu şehir tarihinde bir defa; menfaat sahiplerinin değil, atalarımızın lafını dinleyelim.

Teşbihte hata olmaz; dereyi geçerken at değiştirilmez…

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —