Bugün mîladi; 27 Haziran 2025
Hicrî; 2 Muharrem 1447
Bu konuda sizlerden gelen soruları derleyerek bir yazı olsun bugün yine buyrun..
Öncelikle hicrî ve mîladi takvim nedir, kısaca onları açıklayarak başlayalım.
Takvim olarak bizler, Dünya genelinde çoğunluğun kullandığı mîladi takvimi kullanıyoruz..
Mîladi takvim Hz.İsâ'nın doğum tarihini başlangıç olarak almış olup, Dünya'nın güneş etrafındaki yörüngesini takip eder..
365 gün 6 saate tam turu tamamlar ve 1 yıl olur..
Bu takvime göre 2025 yılındayız, yani Hz.İsa 2025 yıl önce doğmuş demek oluyor..
Hicrî takvim ise Efendimiz'in (SAV) hicret ettiği zamanı başlangıç alarak, Müslümanlar tarafından oluşturulan alternatif takvimdir..
Güneşi değil, Ay döngüsünü, yani Ay'ın Dünya etrafındaki yörüngesini takip eder.
Bu nedenle her ay, yeni bir ay görüldüğünde başlar.
354 veya 355 gün aralığında 1 yıl tamamlanır.
Her iki takvimde de 12 ay vardır ancak gün farkından dolayı mîladi takvimde aylar 30-31 gün iken, hicrî takvimde aylar 29-30 gün olur.
Her yıl Ramazan ayı geldiğinde "Neden 29 gün oruç tutuyoruz" sorusunun cevabı da budur..
Ve her yıl dîni günlerin, bizim kullandığımız takvime göre yer değiştirme sebebi; yıl olarak bizim takvimimizde 365, hicri takvimde 354 gün olmasından kaynaklı, aradaki 9-10 günlük farktır..
Dünya genelinde ekonomi, diplomasi veya ticari faaliyetlerde karışıklık olmaması adına, Müslüman ülkelerin %95'i günlük rutinde mîladi takvim kullanır. Ancak dîni günler için hicrî takvimi de takip eder..
Gelelim "Hicrî Yılbaşı" terimine.
Nedir Hicri Yılbaşı?
Kutsal, yahut kutlanacak bir gün müdür?
Evet Hicri takvimin başlangıcı, Müslümanlar için sıradan bir tarih değildir..
Çünkü Hicrî takvim Efendimiz'in (SAV) Mekke'den Medîne'ye hicret ettiği günü başlangıç almıştır.
Çok büyük bir dönüşümün ve direnişin adıdır Hicret!
Aslına bakarsak Efendimiz'in (SAV), Mekke’de karşılaştığı ağır zulüm, baskı ve boykotlar sonrası gözyaşları ile, doğup büyüdüğü toprakları terketmek zorundalığıdır..
Peygamberimiz (s.a.v), Mekke’de baskı ve zulüm altında yaşamaktansa, sevdiklerini geride bırakarak Medine’ye göç etmiştir!
Hicret demek:
Rahatı terk etmek,
Allah için fedakârlık yapmak,
Zor da olsa doğru yoldan yürümeye karar vermektir.
Velhasıl bugünde Efendimiz (SAV) Rabbimizin emriyle, sadık dostlarıyla birlikte Medine’ye göç, yani hicret etmiştir...
Peki bu gün kutlanmalı mı?
Neyi kutlamalı?
Efendimiz'in (SAV) yaptığı hicret; Allah'ın emri ile aslında kötülerden, kötülüklerden bir nevî kaçıştır..
Ve bu konunun kişiler nezdinde nasıl algılanması gerekliliğini de kendisi bizzat şöyle dile getirmiştir:
“Muhacir, Allah’ın yasakladığı şeylerden hicret eden kişidir.”
(Buhârî, İman 4)
MUHACİR; göç, yani hicret eden Mekke'lilere verilen isimdir.
(Medine'de onlara ev sahipliği yapan kişilere ise "ENSAR" denir)
Kur'an'da HİCRET ile ilgili ayetlerde hicret edenlerin kurtuluşa erdiği bildirilir Rabbimiz tarafından..
“İman edip hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler; Allah katında onların dereceleri çok büyüktür. Ve kurtuluşa erenler onlardır.”
(Tevbe Suresi-9/20)
Peki Efendimiz'in (SAV) hicret eden olarak bu kurtuluşa erenleri tanımladığı "MUHACİR" ne olmalıymış?
“Muhacir, Allah’ın yasakladığı şeylerden hicret eden kişidir.”
Demek ki Hicri Yılbaşı; bir milat, sıradan bir yıldönümü, kutlanması gereken bir gün değil, bir muhasebe vesilesidir.
Yeni bir takvim değil; yeni, doğru bir yönelişe açılan kapıdır..
O halde kendimize soralım:
Bu yeni yılda biz neyin hicretini yapacağız?
Kötülükleri terk edip, iyiliğe doğru bir yolculuğa çıkacak mıyız?
Nefsimizi Allah’a yaklaştıracak amellere yönelecek miyiz?
Yeni yılı, takvimde değilde kalpte başlatabilecek miyiz?
Bazı tarihler vardır sadece zaman değişimi değildir..
Anlamı itibari ile özeldir..
Hicrî yılbaşının özelliği de budur..
Bugünde ne yapılmalıdır?
Hangi namaz, kaç rekat?
Hangi dua kaç kez?
Bu soruların cevabı da yine Efendimiz'in (SAV) sözlerinde gizli..
Tekrar verelim..
“Muhacir, Allah’ın yasakladığı şeylerden hicret eden kişidir.”
Hicri yılbaşı Müslümanlara şu soruları sordurmalıdır:
“Madem bugün bir "HİCRET"in bir "GÖÇ"ün yıldönümü..
Ben neyin göçünü yaşıyorum?
Neyi terk edip, neye yöneliyorum?”
Velhasıl; bu günlere özel ne coşkulu kutlamalar, ne de gösterişli eğlenceler…
Ne belli dualar, ne belli rekatlı namazlar yoktur!
Anlamını idrak edip, doğruya yönelmek için adım atmak, ya da en azından buna niyet etmek vardır diyelim...
Gelin bizde bu yeni hicri yılı, bir başlangıç yapalım.
Kalbimizi kin ve kibirden hicret ettirelim..
Gözümüzü haramdan..
Elimizi günahdan hicret ettirelim..
İç dünyamızı takvayla, merhametle, sabırla dolduralım.
Bugün bizim için de bir “hicret” olabilir, olmalıdır!
Kötü alışkanlıklardan temiz bir hayata..
Boş vakitlerden üretkenliğe..
Sahte veya kötüye yönelten arkadaşlıklardan, doğruya götüren gerçek dostluklara..
Nefsimizin doymayan çağrısından, Rabbimizin davetine doğru bir hicret…
Yeni başlamış bu yılda; “HİCRET” anlamıyla doğru orantılı olarak, yeni bir yön için fırsattır belki..
Kendimize soralım:
Ben bu yılda neyi bırakmalıyım?
Neyin peşinden koşmalıyım?
Hicretim nereye?
Ez cümlede dua ile bitirelim...
Allah’ım, geçmiş yılın kusurlarını affet.. Bu yılı bize doğrulukta, dürüstlükte, güzel ahlakta yeni bir başlangıç yapmaya vesile kıl...
Yeni yılda kalbimize doğruluk..
Aklımıza hikmet..
Yolumuzda doğru istikamet nasip et..
Umutmayalım ki gerçek hicret yani; göç yahut yolculuk, sadece sene-i devriye olarak kutlanacak şekilde takvimde değil, kalpte başlamalıdır..
Rabbim idrakinde yaşamayı nasip eylesin...
VESSELÂM...
(Haftaya da "AŞÜRE GÜNÜ" gerçekte nedir onu yazıyor olacağım inşallah, beklerim:)