RUMEYSA BETÜL DOĞAN

Tarih: 18.06.2024 11:03

İÇİMİZDEKİ MERHAMETSİZLİĞİ DE KURBAN EDEBİLİR MİYİZ?

Facebook Twitter Linked-in

İnananlar olarak Kurban Bayramını idrak ettiğimiz bu günler,maneviyatımızı ve toplumsal dayanışmamızı arttırması bakımından çok önemli. Ancak içsel dünyamıza dönüp baktığımızda
hayatımızı yönlendiren duygu ve düşünceler ile aldığımız kararların önce kendimize, sonra ise çevremize kazandırdığı anlamlar neler, bir yandan galiba bunu da düşünmeliyiz. İslam dini son Hak
Din ve Peygamberimiz Hz. Muhammed ise tüm yaşantısını bu dine göre şekillendirmiş, ahlakını bu yönde geliştirmiş ve örnek olmuş bir insan. Bu açıdan sanırım Müslümanım diyen her insanın öncelikli olarak Hz. Muhammedin hayatını idrak edip, ahlakı ile güzelleştirdiği davranışları kendisine örnek almalı. 

Ama günümüzde çoğu şeyi yüzeysel algılayıp, derinlemesine incelemeden ve araştırmada kabul ettiğimiz için O’nun ahlakını da içselleştirememiş vaziyetteyiz…
Elbette her insan dinimizin güzelliklerini, Peygamber Efendimizin ahlakını tam anlamıyla yaşamına geçiremeyebilir. Ancak bir inanç sistemi, o dine inanan insanların hayatlarına doğruluk ve güzellikler
getirmiyorsa bu dini yaşamanın ya da savunmanın anlamı nedir? Bizler önce inancımızla, ibadetlerimizle kalbimizi, kendimizi güzelleştirmeli ve bu anlamda örnek teşkil etmeliyiz ama tüm
bunların yanında da Kuranı Kerimi ve Hz. Muhammedin hayatını araştırarak da doğru idrak etmeliyiz  ki bu dinin önce kendimize sonra yakın çevremize sonra ise tüm topluma bir katkısı olsun… Bu açıdan baktığımızda Kurban Bayramını yaşadığımız bu günlerde yalnızca etlerinden faydalandığımız hayvanları kurban etmek midir bizlerden asıl istenen, yoksa kurban ibadetinin en çok da nefislerimizi bu yönde eğitmesi midir? Bunu düşünmeliyiz…
Son dönemde sokak hayvanları ile ilgili alınmaya çalışılan kararların etkilerini, birçok yerde hayvanların toplu şekilde öldürülerek katledilmesine sebep olunarak gördük, ne yazık ki… vicdanı ve
merhameti olan hiçbir insanın böylesi bir vahşeti kabul edebilmesi düşünülemez. Medyanın da aracılığıyla toplumu galeyana getirip, insanların zamanla sebep oldukları bir durumdan zavallı
hayvanları sorumlu tutup, idraki, düşünme ve kendini ifade etme yetisi olmayan sokak köpeklerine tüm sorumluluğu yükleyerek canlarından olmalarına sebebiyet vermek ne vicdana sığar ne de
insanlığa. Öyle ki insanların yeterince bilinçli olmadığı, hayvanlara şiddet uyguladığı, aç bıraktığı ve eziyet ettiği birçok bölgede bu hayvanların normal bir psikolojide olmayıp insanlara, çocuklara
saldırmaları kadar doğal bir şey yoktur sanırım. Ki bu yapılan tamamen içgüdüsel bir durum. Kaldı ki hiç kimse kendi evladının ya da çok sevdiği bir yakınının sokak köpeklerinden zarar görmesini asla
istemez. Ama bu hayvanlar ile ilgili alınan kararlar asla bir çözüm değil ve daha şimdiden birçok hayvanın toplu katliamına sebebiyet vermesinin vebali de bir o kadar büyük. Bizler ‘’Merhamet
Medeniyeti’nin mensupları’’ olarak kendimize örnek aldığımız Osmanlı’ya baktığımızda orada sokak hayvanlarının beslenmeleri için kurulan birçok vakfın olduğunu görüyoruz. Camiilere yapılan ‘’Kuş
Evleri’’ gibi inceliklerin, göç eden leylekler için dahi kurulmuş olan vakıfların olduğunu görüyoruz… Ve bizler ecdadımızın her alanda yaptıklarıyla övünürken neden bu açıdan Osmanlı’nın bu tarz merhamet odaklı çalışmalarını kendimize örnek almıyoruz? Neden ikinci bir Hayırsız Ada vahşetini hayata geçirmek için çabalıyoruz?!

Toplumda ötekileştirilen farklı bir algıya sokulan; sokaklarda yaşam mücadelesi veren hayvanların yaşam haklarını savunurken insanları ikinci planda tuttukları düşünülen Hayvanseverlerin yıllardır bas bas bağırdıkları çözümlere kulaklarını tıkayanların hedeflerinde ise yine ve yine hayvanseverler var… Elbette ki insan hayatının kutsallığını sokak hayvanlarına değişmemiz mümkün değil. Ve kendilerini ‘’Hayvansever’’ olarak tanımlayan bazı insanların bu anlamdaki yanlış fikirleri de asla kabul edilesi değil. Ve zannımca bu hayvanların yaşam haklarına sahip çıkmak, onlar için bir şeyler yapmak harika bir şey ama galiba her şeyi olması gerektiği gibi yapmak en doğrusu. Bu açıdan bu olaya objektif bakmak durumundayız… Her canlı gibi, insanlığın hizmetine sunulmuş, yüzyıllardır bizlerle yaşamaya evrilmiş, insan canlısı bu hayvanların her canlı gibi var olmak en doğal hakları. Kaldı ki yaşamaları için biz insanlara muhtaçlar… Durum bu iken ‘’Dağlara buğdaylar serpin Müslüman ülkede kuşlar aç kaldı demesinler’’ inceliğine sahip, bizlerden sadece ve sadece sevgi merhamet görmek isteyen bu hayvanlara karşı bu derece öfke nefret kin beslemek ne kadar doğru? Yıllardan beri bu zavallıların kısırlaştırılma, barınma ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak için için belki de hayatlarını feda etmiş birçok merhametli ve duyarlı insan ‘’köpektapar’’ gibi aşağılayıcı ifadelerle anılmayı ötekileştirilmeyi asla hak etmiyor. Tamamen iyi niyetle yola çıkmış ve kendisi dışındaki bir canlıya kendisini adamış kişiler zaten zamanla sokak hayvanlarının sayısının artacağını ve bu anlamda önlem alınması gerektiğini söylediler. Zamanında bu insanların seslerine kulak verilseydi ve kısırlaştırma çalışmaları yapılsaydı bu noktaya da gelinmeyecekti galiba. Ama madem gelindi bu hayvanları sokaklardan TAMAMEN yok etmek için UYUTMA adı altında ÖLDÜRME çalışmalarını vicdan merhamet sahibi sade bir vatandaş olarak asla kabul etmiyoruz. Bu sorun zamana yayılmalı ve zamanla halledilmelidir. Ve bizler Allahın bir ibadetini yerine getirirken vicdan ve merhametten uzak, insani olmayan ve bizim medeniyetimize asla yakışmayacak kararlar almamalıyız… Bu anlamda örnek aldığımız Avrupa’da sokak hayvanlarının olmama nedeninin toplu katliamlar olmadığını anlamalıyız… Bu bir süreç ve hiçbir canlı zarar görmeden daha insani yollarla en azından bu mübarek günlerde bu duruma merhamet ve vicdan odaklı bakmalıyız… Peygamber Efendimizin Bedir savaşı esnasında yolda yeni doğum yapmış  bir köpeği ve yavruları için koskoca ordunun yönünü değiştirmesi, alınacak olan siyasi kararların ‘’insanlığımızdan ödün vermeden ve hiçbir canlı zarar görmeden, yaşam hakkına saygı duyarak’’ alınması gerektiğine en güzel örnek teşkil ediyor. Ve madem O’nun ümmeti olduğumuz için gurur duyuyoruz buna göre yaşamalı ve daha insancıl çözümler aramalıyız…

Rumeysa Betül Doğan


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —