İnsan, sadece tek bir sesin değil, birden fazla içsel yankının taşıyıcısıdır. Bu yankılar; geçmişin izlerinden, toplumsal rollerden, bastırılmış duygulardan ve hayal kırıklıklarından beslenir. Kimi zaman kendimizle konuşurken o kadar çok ses duyarız ki, hangisinin gerçek “ben” olduğunu ayırt etmek zorlaşır.
İçsel Seslerin Arasındaki Çatışma
Bazen içinizde bir ses sizi cesarete çağırır, diğeriyse temkine. Bir yanınız “artık değişmeliyim” derken, öbürü “ya başaramazsam?” diye fısıldar. Bu çatışmalar yalnızca düşünce düzeyinde kalmaz; kararlarımızı, ilişkilerimizi, hatta yaşam biçimimizi şekillendirir.
Bu seslerin bazıları çocukluğunuzdan taşır kendini bugüne; ebeveynlerin beklentileri, okul sıralarında duyduğunuz yargılar, toplumun ‘olmanızı’ istediği kişi… Hepsi bir yankı olarak zihninizde yer eder ve siz farkında bile olmadan sizi yönetmeye başlar.
Bastırılan Yönlerin Gölgesi
İnsan zamanla kendine yabancılaşır. Çünkü sosyal roller çoğaldıkça, her biri için ayrı bir maske edinir. Anne, baba, yönetici, öğretmen, öğrenci, dost, düşman… Bu rollerden bazıları öylesine baskınlaşır ki, diğer yönler susturulur, bastırılır. İşte o bastırılan yönler zamanla içsel yankılara dönüşür. Görünmezleşen bu sesler, beklenmedik anlarda öfke, kaygı, mutsuzluk veya anlamsız bir boşluk hissiyle geri döner.
Kendi Yankını Dinlemek
İçimizdeki yankılarla yüzleşmek, kendini anlamanın en samimi yollarından biridir. Onlardan kaçmak yerine, onları dinlemeyi seçmek gerekir. Çünkü her içsel ses, geçmişte duyulmamış bir hissin, kabul görmemiş bir arzunun yankısıdır. Dinlendikçe azalır, anlaşıldıkça uyumlanır.
Bu yolculukta sorulması gereken soru şudur: “Gerçekten ben miyim konuşan, yoksa bir zamanlar susturduğum kendim mi cevap veriyor bana?”
Dengeyi Kurmak
İçimizdeki yankıların hepsi düşman değildir. Biri sizi korkutarak korur, diğeri cesaretlendirerek ileri iter. Mesele, bu sesler arasında sağlıklı bir denge kurabilmektir. Her sesi bastırmak yerine, her birine kulak verip ortak bir yol aramak mümkündür. Bunu başarabildiğimizde, içsel uyum sağlanır ve insan kendine daha yakın bir hale gelir.
Sonsöz
İçimizdeki yankılar, bastırılmış duyguların ve çoğu zaman görülmemiş ihtiyaçların yansımalarıdır. Onları anlamak, kendini anlamaktır. Sessiz çatışmaları fark etmek ve içsel diyalog kurmak; zihinsel dinginliğin, duygusal bütünlüğün ve gerçek benliğe ulaşmanın anahtarıdır. İnsan, kendinden sakladığıyla değil, yüzleşebildiğiyle özgürleşir.
“İnsan en çok, kendi içindeki sessizlikle baş başa kaldığında büyür.”
N. KACAN
Necat KACAN
Eğitimci Araştırmacı Yazar