Hasan Barın

Tarih: 02.10.2024 14:49

İDDİALARIN FAZLASI YOK; EKSİĞİ VAR!

Facebook Twitter Linked-in

Bu haber BARIN HABERDEN diğer gazetelere verilecektir. Yazıyı yazan da benim. Yazılarla ilgili bir karın ağrısı hisseden diğer gazeteleri değil beni arasın. Yazdıklarımı yalanlamak isteyene de her türlü hukuk yolu açıktır; kaldı ki bu iddialar delil ve şahitleriyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerine bircok kişi tarafından iletildi.

İDDİALARIN FAZLASI YOK; EKSİĞİ VAR!

Bu yazacaklarımı bir kişi söylese duymazlığa gelirim, iki kişi söylese duyarım cevap vermem; üç kişi söylese “yalandır bu kadarı da olmaz” derim.

Bir çok kişiden duyunca inanmadım, onlarca şahidim var dediler; üstüne üstük te; hala inanmama olasılığını yok etmek amaçlı olsa gerek, gözlerimi bırakın gözlüklerimi bile numarasını anında büyültüp faltaşı gibi açan bir çok ta belge gönderdiler.

 

Başlıyoruz; yazdığım ve  sahte olduğunu belgelerle ispatladığım, rektörünun bile sahte dediği yazısını paylaştığım, yazdıklarıma gık diyemedikleri şu an davalara konu olan iki üniversite de; Azerbaycan toprağı olmasına rağmen Azerbaycan’da illegal karşılanan, cumhurbaşkanıyım dediği halde cumhurbaşkanını olduğunu iddia ettiği Halde Azerbaycan’da bayrağını açmaya cesaret edemeyeceği ülke de; iddia edildiği gibi sahte imzalarla kurulan, kuryluşunda imzayı atanların parti de; bu yazım da anlatacaklarım da;

Kısaca herbireri de;

ekonomik, siyasi güç gibi görünüp eğitimli olmayanlara, koltuk uzmanlara karşı parasal gelir sağlamak amaçlı bir zincirin parçası.

 

İddia edildiğine göre;

Şimdiye kadar yazdıklarımı tamamlayan  Mehmet Ali Arslan ve çevresi ile ilgili zincirin en büyük parçasını anlatmaya çalışayım

 

Hasan GİREL

TSK Emeklisi Osmanlı Teşkilatı Güneydoğu Anadolu Başkan Yardımcılığını yaparken bir dolandırıcılık olaylarını görmüş ve ayrılmış, benim yazılarımdan sonra da gidip Mardin’de  mahkemelere suç duyurusunda bulundu.

Hasan Komutanımla defalarca görüştüm, “al sana belgeler ve benim ismimi istediğin gibi kullan, yanındayım, birçok ta şahit var dedi!”

 

Buyrun, Hasan GİREL’in mahkemeye verdiği suç duyurusunun, savcılığa  vermeden önce bana gönderdiği müsveddesi:

Bakın ben bunları sadece Hasan GİREL’den değil birçok kişiden duydum:

Duyduklarım arasında, duyup ta, en çok güldüğünden başlayayım:

Mehmet Ali Arslan “ben MİT mensubuyum” diyormuş.

Yani ajanım diyormuş,

Bir defa ajan ben ajanım demez; hele, herkezin bulunduğu ortalıkta hiç demez!

Mehmet Ali Arslan, yazdığım bilgileri en yakınında ve hala yanında olanlardan yani bana ajanlık yapan ajanlardan yıllardır alıyorum.

Bir sorum olacak;

Yanıbaşında bana yıllardır ajanlık yapan, bana en gizli belgeleri anında gönderen  ajanları tanımayan ajan olur mu?

Demek ki oluyormuş!

 

Daha büyük iddialar var:

AKP’den sonra, kurduğu Yeni Yüzyıl Partisi başa geçecekmiş.

Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan destek veriyormuş. O kadar destek veriyormuş ki, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde buna oda vermiş, her hafta görüşüyorlarmış, Hatta 3 gün boyunca külliyedeki odasında onlarla görüşmüş.

“Her sabah Türkiye Cumhurbaşkanı ile toplantı yapıyorum dediğine şahitim yaz beni şahit” diyen bile var.

Aklıma şöyle bir soru geldi:

Cumhurbaşkanımız şu an ABD’de, Cumhurbaşkanımızın yerine kahvaltı Kim vekalet ediyor; yoksa, gelinceye kadar kahvaltı yapmayıp aç mı kalıyor?

Daha bitmedi:

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham ALİYEV’de destekliyormuş, hatta hatta para gönderiyormuş.

Gariban, düşünmeyen sorgulamayan insanlara bunları sallamak basit ayrı da;

Geçen sene kendisi Azerbaycan’dayken Bakü Sahil Otel’de kendisine yapılan muameleyi çok iyi bilen bir gazeteci olarak en çok buna güldüm bu da ayrı da;

emin olsun hepsinden haberi olacak o ayrı da bu söylediklerinden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham ALİYEVA’nın ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mihriban ALİYEVA’nın haberi olacak!

Yardım ve ilgilerinden söz etmesinden kaynaklı minnettar kalacaklarını düşünüyorum.

Daha bitmedi;

Göyçe Zengezur’da göl kenarına güzel güzel evler yapılıyormuş, buradaki evleri vatandaş olanlara dağıtacakmış. Devlette görev verip, vatandaş olması için de para karşılığı kimlik almaları gerekiyormuş.

Bu kimliklerde, resmiyete uydurularak, Türkiye’ye gelmiş Türkiye’yi tanımayan  özellikle de Irak Türkmenlerine veriliyormuş.

Ben Mehmet Ali Yılmaz’a bir soru soracağım;

Geçen sene Azerbaycan’a gittiğinde önünde cumhurbaşkanıyım diye poz verdiği o bayrağı Azerbaycan’da açabilecek kadarcık ta olsa söylediklerine, yaptıklarına ve kendine güvenip açabilecek kadar yürekli mi?

Peki bu yazdıklarımdan sonra kabinemde dediğin insanlarla gidip Azerbaycan Bakü’nün merkezindeki 20 Yenvar’ın önünde gidip öjunde poz verdiği bayrağı açabilir mi?

Koskoca Cumhurbaşkanları Dışişleri Bakanı ile her hafta oturuyorlarmış, hatta hatta güvenip para bile gönderiyorlarmış, o yüzden sorun olmasa gerek;

Açabilirim derse haberim olsun; Azerbaycan İstihbaratı ve partilerinin üyelerinden kat kat  fazla yüzlerce dostlarımda şahitlik edecekler bu mutlu anına refakat edecek!

Şunu da ekleme gereği duyuyorum

Dediğim gibi onun anlattıkları doğruysa  birşey olmaz da; dostlarımın sogukkanlılığından şüpheliyim o yüzden  olursa da olacaklardan sorumlu değilim.

Hakkını yemeyelim, işi de ehline veriyor

Laf aramızda Hasan GİREL’e de TSK Emeklisi olmasından kaynaklı olsa gerek, “Göyçe Emniyet Müdürü olacaksın” demiş!

Azerbaycan toprağı olsa da Azerbaycan’ın illegal gördüğü devleti; sahte üniversitelerinin kurmuşsun, kendine ait medyaları da var, iddiaya göre de bu sahte evrakları dijital ortamda hazırlayan da Muhammed Gümüş ayarlıyor, dijital ortamda hazırla çıktısını al ver millete!

Al karşına doğru dürüst eğitimi olmayan her söylediğine inanacak insanları,

İlk defa altı sene önce Zengezur ile ilgili programa çıkıp Zengezur’un önemini anlattım, yıllardır da tv’lerim çıkıp Zengezur Azerbaycan’ındır diye bağıra çağı rabağıra anlatıyorum, onlarca da yazım var, bu tür oluşumlara karşı oluşturulan Zengezur Özgürlük Harekatı’nın da genel başkanlığını yapıyorum. Azerbaycan’a gittiğimde Zengezur’u, Şehit Mezarlarını gezdim, Şehit Ailelerini ziyaret ettim.

Buna istinaden şunu söyleme gereği duyuyorum,

Siz kimsiniz ki;

Siz kimin malını, kimin toprağından olmayan evi, hangi ülkenin memurluklarını hangi yetkiyle dağıtıyorsunuz?

Gelelim şu kimlik mevzusuna;

Azerbaycan Dışişleri’nin tanıdığı bir derneğin başkan yardimcısı olarak bilirim; bir derneğin kimlik vermek zorunluluğu yoktur, ayrıca para karşılığı birşey verecekseniz bunun dernek üyeleriyle  görüşülüp,  kararını alıp, meblağ belirlenip dernek karar defterine yazdırmak lazım.

Karar defterinde Dernekler Masasına göstersinler; peki var mı böyle bir karar?

Hiç sanmıyorum!

Hem kimliklerini alınan para, insana ve  o günün hava durumuna göre değişiyor!

Yatırılan para,  tabiki kimlik karşılığında hesaba yatmıyor, adı bağış; peki nereye Göyçe Zengezur Tanıtım ve Araştırma Merkezi diye bir yer açılmış.

Hasan GİREL’in de yakından tanıdığı Şeho DARA isimli bir Suriyeli’yi; seni Göyçe Zengezur Cumhuriyeti vatandaşı yapacağız, kimlik kartı vereceğiz ama kimliğin masrafı olacak adam başı 1.250 vereceksin, hem Türkiye hem de Göyçe Zengezur vatandaşı olacaksın, Göyçe Zengezur’a gidince oradan da istediğin Avrupa Devleti’ne ( çocuklar hariç adam başı 5.000 dolar karşılığında) gideceksiniz” demiş.

Ve aldığı 2.500 tl karşılığında kimliği vermiş. (Bağış olarak yatırdığı paranın dekontu bende)

Bu, suriyeli kişi kaldırıldığını sonradan anlıyor.

Buyrun kimliği de;

 

Benim hiç dernek kimliğim olmadı, ama bu şahıs Suriyeli olmasına rağmen;

Uyruğu T.C ibaresi dikkatimi çekti. Adresi mi vatandaşlığı mı, neyi ifade ediyor tam anlamadım, yazılabiliyor mu bilmiyorum.

Bu, Göyçe Zengezur Araştırma Merkezi’nin ilk başkanı adını veremeyeceğim kişi; Türkiye dışındayken kendi ismi üzerinden garip işler yapıldığını anlayınca kıyamet kopuyor.

Hele hele bu merkezin hesabı üzerinden, Mehmet Ali Arslan’ın eşi Gülseren Arslan hesabına 10.000 tl; Mehmet Ali Arslan’ın borcu olduğu ve akrabası olduğunu duyduğum Faruk ULAKÇI’nın şahsi hesabına 100.000 tl para yatırıldığını görünce kıyamet kopmuş.

Mehmet Ali Arslan, bu meblağları yasaya uygun hale getirmek için faturalarını ayarlayacağını bu merkezin başkanına söylüyor.

Yazdıklarım yalan mı?

Özellikle de Dernekler Masası’na da suç duyurusu olması açısından buyrun dekontlar:

 

Kanuna uyması için, muhasebe borç alacak dengesine göre  Paranın girişi de olacak çıkışı da; ama kime, bu para neden kaynaklı ödeniyor?

Bir insanın eşine dernek tarafından para gönderilmesinin mantığı nedir?

“Kendi üzerinde hiç para bulundurmamak amaçlı mal ve paranın eşinin üzerine aktarıyor” iddiasını dogrular tarzda dernek hesabından eşinin şahsi hesabına para göndermek ne anlama geliyor?

Aynı zamanda, bir insanın hangi hesaptan olursa olsun eşine para göndermesi demek, kendi hesabına dolayısıyla da kendi cebine  para göndermesi demek değil mi?

Daha yazmak istediğim mahkemelere de düşmüş belgesiyle şahidiyle  birçok konu var.

 

Şu harfi yalan diyemiyorlar;

Benim ne diyeceğimi, korkutulamayacağımı, paraya pulla susturamayacaklarını bildiklerinden olsa gerek, ben hiç aranmasm da;

İlk yazımdan sonra gazeteler aranıp kişisel haklarla ilgili Anayasa maddeleri gazetelere gönderiliyor.

Neyin kimin hakkı!

Okusunlar o maddeleri de öyle göndersinler.

 

Ben TC kanunlarını ile ilgili küçük bir hatırlatma yapayım;

Mesleğiniz ne olursa olsun, isterse mesleğiniz bile olmasın, suçu görüp bunu söylememek te suçtur.

Son yazilarimdan kaynaklı mahkemeye vermekle de tehdit edilsem de; bu yazdiklarim zaten mahkemelere verildi buyrun sizde verin, mahkeme orada!

Mahkeme deyince aklıma ne geldi, geçen sevgili dostum Akademisyen Gazeteci Volkan AYDEMİR’in yazısını okudum. Sevgili kardeşim yazısında bir filan anlatmış, kardeşime “ yazında fıkrayı müsaden varsa çalıyorum” yazdım,

“ Dükkan senin” dedi

 

Fıkra şu;

Adamın biri tavuk çalarken yakalanıp hakimin karşısına çıkarılmış;

Engellenen adam; “avukat istiyorum” deyince,

Hakim, “kümesin içinde yakalamışsın avukat ne konuşacak, ne diyecek?” diye sorunca,

Adam, “Ben de onu merak ediyorum” cevabını vermiş.

 

 

İlk yazımdan sonra bunlar mahkemeye verdik demek için beni mahkemeye verdiler sonrasında birçok kişi benim yazılarımı ve belgelerimi delil olarak gösterip mahkemelere verdi; öyle olmasına rağmen kendi medyalarında bana verip veriştiriliyorlar o da ayrı da;

 

Mahkemede;

Hakim, savcı, her harfi doğru olan  assedelilleri, belgeleri önlerine koyup; şahitleri dinledikten sonra,

rSEAcaba, akademisyen olmadığı halde sahte üniversite de akademisyen diye tanıtılan ben bunu yazınca da ismi siteden silinen, sahte imzalarla kurulduğu iddia edilen partinin genel başkan vekili ve parti sözcüsü olan avukatı Zeki Uçar ne diyecek, çok ama çok merak ediyor ve o günü sabırsızlıkla bekliyorum!

 

Mahkemeden önce;

Ama öncelikle yazılarımdan sonra, gerek ben gerekse okuyucularım hem parti başkan vekili ve sözcüsü olarak; ismi akademisyen olarak yazıldığı üniversitenin işte uluslararası belgesi bu akreditasyonu, bu da İskoçya’da böyle bir üniversite olduğuna dair belge,  kullanılan akademisyen kimliğim budur; sahte diye İddia edilen imzalar ve İmza sahipleri budur, Hasan Barın denilen adam da yalan söylüyor diye bir açıklama beklerdik!

Esas mahkeme ise, esas hakimin olduğu her anın zapt altına alındığı öbür tarafta;

İddialar doğruysa kul hakkı yiyenlerin vay haline!

Başkasının hakkını yiyecek kadar cesaret yoksunu korkak olanları bir kenara koyup;

Alıtn teriyle kazanacak kadar cesaretli olanlara selam olsun!

Sağlık, huzur, saygıyla kalın!

Hasan BARIN

Tarihçi Araştırmacı Gazeteci

 

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —