Oğuz Şahin

Tarih: 16.06.2024 20:11

İklim Değişikliği ve Uluslararası Çevre Kanunu

Facebook Twitter Linked-in

Son yıllarda dünya genelinde artan doğal afetler, sıcaklık dalgalanmaları ve ekosistemlerdeki bozulmalar, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini gözler önüne sermektedir. Küresel ısınmanın ve çevresel bozulmanın neden olduğu bu değişiklikler, sadece yerel değil, uluslararası düzeyde de acil eylem gerektiren sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada, uluslararası çevre kanunu, iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir rol oynamaktadır.
Uluslararası çevre kanunu, devletler arası işbirliğini teşvik eden ve çevre koruma amaçlı düzenlemeleri içeren bir hukuk dalıdır. Bu kanunlar, ülkelerin çevreyi koruma konusundaki sorumluluklarını belirlerken, aynı zamanda iklim değişikliği ile mücadele için gerekli olan küresel işbirliğini de sağlamaktadır.
İklim değişikliği ile mücadele kapsamında birçok uluslararası anlaşma ve protokol imzalanmıştır. Bu anlaşmaların en önemlileri arasında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC), Kyoto Protokolü ve Paris Anlaşması bulunmaktadır.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC): 1992 yılında Rio de Janeiro'da imzalanan bu sözleşme, iklim değişikliği ile mücadelede küresel bir çerçeve sunmaktadır. Sözleşme, sera gazı emisyonlarının azaltılmasını ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlanmasını amaçlamaktadır.
1997 yılında imzalanan ve 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü, gelişmiş ülkelerin sera gazı emisyonlarını belirli bir süre içinde azaltmalarını öngören bağlayıcı hedefler koymaktadır. Bu protokol, gelişmiş ülkelerin tarihsel sorumlulukları doğrultusunda daha fazla çaba göstermelerini sağlamayı hedeflemektedir.
2015 yılında imzalanan ve 2016 yılında yürürlüğe giren Paris Anlaşması, iklim değişikliği ile mücadelede dönüm noktası niteliğindedir. Anlaşma, küresel sıcaklık artışının 2°C'nin altında tutulmasını ve 1.5°C ile sınırlandırılmasını hedeflemektedir. Ayrıca, ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltma taahhütlerini düzenli olarak gözden geçirmeleri ve güncellemeleri gerekmektedir.
Uluslararası çevre kanununun en büyük gücü, küresel işbirliğini teşvik etmesidir. Ancak, bu alandaki en büyük zorluklardan biri, farklı ülkelerin ekonomik ve politik çıkarlarının uyumlaştırılmasıdır. Gelişmiş ülkeler, sera gazı emisyonlarının büyük bir kısmından sorumlu olmalarına rağmen, gelişmekte olan ülkeler de ekonomik büyüme ve kalkınma hedefleri doğrultusunda fosil yakıt kullanımlarını artırmaktadırlar. Bu dengeyi sağlamak ve tüm ülkelerin iklim değişikliği ile mücadelede adil ve etkili bir şekilde katkıda bulunmalarını sağlamak, uluslararası çevre kanununun en büyük meydan okumalarından biridir.
İklim değişikliği, insanlık tarihinin en büyük tehditlerinden biridir ve bu tehditle başa çıkmak için küresel bir işbirliği gerekmektedir. Uluslararası çevre kanunu ve bu kapsamda imzalanan anlaşmalar, iklim değişikliği ile mücadelede önemli araçlar sunmaktadır. Ancak, bu çabaların başarılı olabilmesi için ülkelerin taahhütlerine bağlı kalmaları ve birlikte hareket etmeleri şarttır. Dünya, iklim değişikliği ile mücadelede kritik bir eşikte dururken, uluslararası çevre kanununun etkin bir şekilde uygulanması, gelecek nesiller için yaşanabilir bir gezegen bırakmanın anahtarıdır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —