Fakir Yılmaz

Tarih: 24.09.2024 19:19

İmamoğlu, Ben ve İstinaf Kararı

Facebook Twitter Linked-in

 

Ölümün adını değiştiren pandemi olan gribin yeni bir versiyonunu ailece en ağır şekilde hissettiğimiz şu günlerde, kan ter dedikleri bir vücut kırgınlığıyla bilgisayarım ve faturası bir hayli kabaran internetim aracılığıyla gündemi takip edip, haberlerimi yazmaya devam ettiğim bir esnada çalan kapının sesiyle ayağa kalktım. Zili bozuk olduğundan tokmalanan kapıyı açtığımda karşımda duran yakışıklı postacı, merhaba demeden ama güler yüzüyle "Fakir Yılmaz mı?" diye direkt soruyordu.

"Evet," dediğimde, "Bir tebligatınız var," deyip elindeki evrakları bana teslim etmek için hazırladı. Ve elindeki kalemi bana uzatıp, "Fakir bey, şuraları imzalar mısınız?" dedi.

"Gribim, bulaşmasın," diyerek onun uzattığı kalemi almayıp, kapının yanı başında duran ayakkabılığın üstündeki kalemime uzanıp istenen yerlere imza attım, sabah erken saatlerin de gelen evrakı alırken, "Acaba hangisi?" diye merak edip hemen orada açmaya kalkarken, "Sanırım gazetecisinin... Hatırlıyorum, daha önce demiştiniz. Geçmiş olsun," diyerek asansöre yönelen postacıya gülümseyerek teşekkür ediyorum ve onu yolcu etmeye çalışıyorum.

Çünkü bana gönderilen evrakların ne olduğunu o da artık biliyor; yazmanın, haber yapmanın, yaşananları yorumlamanın ne kadar zor bir duruma geldiğini o da iyi biliyordu.

Postacının asansöre yönelmesiyle bir taraftan açık kapıyı, benden bulaşan virüsle benden daha kötü grip olan uyuyan eşimin uyanmaması için sessizce kapatmaya çalışırken, diğer yandan da postacının iki imza karşılığında bana teslim ettiği evrakı açıyordum. Artık görmekten zorlanan gözlerimi takmam gereken önüme çıkan ilk seyyar gözlükçüden aldığım gözlüğüm nerede diye düşünüp bilgisayarımın başına dönerken, bulamadığım gözlüğüme rağmen bilgisayarın ışığının katkısıyla açıp okuduğum evrakın Erzurum'dan geldiğini görüyordum.

İlginç olan ise gelen evrakın nerede, hangi mahkemede olduğunu anlatan cümleleriydi. Çünkü, en son HÜDAPAR Genel Başkanı'nın isim vermeden seslendirdiği ve herkese dediği "Ahmak" suç sayılan kelimesi yüzünden mahkemelik olan ve her an çıkacak karar ile siyaset sahnesinin dinlenme tribününe geçeceği söylenen İmamoğlu ile ilgili davanın olduğu mahkemenin baktığı "İstinaf" adını taşıyordu.

Evet, hem de İmamoğlu'nun CHP'li hukukçu kurmaylarla bir araya gelip, "çıktı, çıkacak hatta çıkmış" denen istinaf kararının ardından nasıl bir yol izleyeceklerinin konuşacakları haberlerini dinlediğim bir sırada, Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi'nin 4. Ceza Dairesi'nde bana gelen "Türk Milleti Adına İstinaf Kararı"nı okuyordum.

Daha önce birkaç kez yazdığım gibi, bugünde CHP'nin ulusalcı tayfasının bulunduğu kozmik odasının timsah gözyaşları döküp, iktidarın eliyle saha dışına itilmek istenen İmamoğlu'nun sonunun Kaftancıoğlu ve Kılıçdaroğlu'nun karşılaştığı sonla noktalanacağı iddiamı da tekrarlarken sabah sabah bana gelen istinaf kararını okuyordum.

Şu an Tunceli Mazgirt Kaymakamlığına atanan Posof Kaymakamı olan Emrah Akduman, Gürcistan'a sınır olan ilçede görev yaparken "Saraydan Daha Masraflı Olan Kaymakam Sarayına Para Yetişmiyor!" başlıklı haberime karşılık açtığı davanın ardından yerel mahkemenin beni haklı görüp lehime olan beraat kararının, Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi'nin 4. Ceza Dairesi'nde görülen istinaf kararının da lehime sonuçlandığını görünce "Darısı İmamoğlu'nun başına," diyordum.

Çünkü İmamoğlu'nun CHP'li kurmaylar bu konuyu görüşmeye hazırlandığı günün ilk saatlerinde bana gelen evrakın ve kararın aynısının 'acaba İmamoğlu'na da mı gitti?' diye düşünmeden edemedim.

Bilmem ama Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi'nin 4. Ceza Dairesi'nin lehime verdiği istinaf kararlarının benzerlerinin aynı anda alınıp, aynı gün tüm ülkede dağıtılıp, dağıtılmadığını merak etmedim değil.

Ha bu arada CHP'nin kozmik odasının önce Kaftancıoğlu'nu göndereceği tezim doğru çıkarken, İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu yönündeki iddiamda sıralama konusunda yanıldığımı belirtmekte gerek.

Ancak bu yanılgının nedeni ben değil, İmamoğlu olduğunda belirtmeden geçemeyeceğim. Çünkü beni ve benim gibilerine inanmayıp, "Bizi kimse gönderemez," diyen Kaftancıoğlu gibi, İmamoğlu da Kılıçdaroğlu gibi bana inanmamış, bu yetmez gibi sol kolu olan Kaftancıoğlu'nu devre dışı bırakan muhalefette kalmayı kendisine iş edinen CHP'nin kozmik oda ile bir araya gelip, Kılıçdaroğlu'nu kendisiyle birlikte göndermişti.

Evet, sadece sıra değişimi ile beni yanıltan İmamoğlu'nu bugün veya yarın ya da her an çıkacak denen istinaf kararı ile göndermeseler de "sözde" istenen seçim sırasında aday göstermemekle deneyecek olan aynı ulusalcı tayfanın oluşturduğu kozmik odanın şimdiden bu yönde yoğun şekilde çalıştığını bir kez daha buraya not düşmek isterim.

Çünkü, Posof eski kaymakamının başvurusunu lehime ret eden Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi'nin 4. Ceza Dairesi'nden gelen istinaf kararının bir benzerinin de "Sen önce timsah gözyaşı döküp, iktidarın imkanları ile Kaftancıoğlu ile Kılıçdaroğlu'nu olduğu gibi seni de göndermek isteyen kozmik odaya dikkat et," dediğim İmamoğlu'na da beni sevindirdiği gibi 'olumlu şekilde bir istinaf kararının ulaştığını umut etmekten başka şansımız yok' diyerek bitirelim bugünkü yazımızı.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —