Tülay Dikmen ile Cuma Köşesi

Tarih: 21.09.2024 12:12

"İNSAN"IN ŞARTLARI KAÇTIR?

Facebook Twitter Linked-in

 

Malumunuz bu köşe; ilahiyat konularını, dîni anlamda soruların cevaplarını vs yazdığımız bir köşe.. 

Yazarken temel prensibimiz; sıkmadan, güncel, anlaşılabilir şekilde anlatabilmek.. 

Okunma sayılarına ve geri dönüşlerinize baktığımızda da görüyoruz ki; bu köşe alanı "İlahiyat" olmasına rağmen,  bu prensibe uygun ve hedefine ulaşıyor.. 
Rabbime şükür, sizlere teşekkürle.. 

Bu hafta dünki "Cuma Köşesi"ni, yoğunluğumdan  dolayı yazamamıştım.. 

Ve bahsettiğim geri dönüşler içinde, sıkı takip ederek  "yazı niye gelmedi?" diye düşünüp arayanlar, aratanlar da oldu..
Onlara ayrıca selamla, bekletmeyelim ve bu haftalık "CUMA 'ERTESİ' KÖŞESİ" olarak yazmaya başlayalım o zaman buyrun.... 

Evet; yazdığımız genel dîni konular dışında, insanın kendi muhasebesini yapması gereken konularda var! 

Bu muhasebe, hem din adına hem "İNSANLIK" adına gerekli.. 

Eşimle malum ve "insanlığımızdan utandığımız!" gündemlerle ilgili sohbet ederken dedi ki:
"Îmanın şartı, İslâm'ın şartı, 32 farz vs bir sürü şart ve kural var.. Aslında hepsinin tek çözümü olarak "İNSANIN ŞARTLARI" diye yazılı bir şartname olsaydı keşke.." 

"Çok doğru bir tesbit" dedim.. 

Ve bu hafta, bir yerde kaynak olarak bulunmayan "İNSANIN ŞARTLARI" olsaydı ne olurdu?" diye düşünüp, bulduklarımı da sizlerle paylaşmak istedim.. 

ALLAH BİZİ ”İNSAN" EYLEYE..." 

Âlim zatlardan Alvar'lı Efe Hazretleri sürekli, her yerde ve her zaman bu duayı söylermiş.. 

İlk bakışta "ne demek bu, zaten insan değil miyiz?" diye geçiyor "insanın" aklından değil mi? 

Değil!
Güzel ve çok derin anlamlı bir dua aslında..
Hele bu devirde! 

Açalım..

İNSAN! 

Özellikle şu dönemde etrafımızda olan; gerek doğaya, gerek hayvanlara ve çoğunlukla da insanlara yapılan haksızlıklar, eziyetler, savaşlar vs maalesef var!
Ve her geçen gün sayısını ve şiddetini de arttırıyor  değil mi? 

Bırakın yaşamayı, duyduğumuzda bile içimizin yandığı, kanımızın donduğu bu olayların yapanı kim peki? 

Yine İNSAN! 


İNSAN NE DEMEK?
İNSANIN SIFATLARI NELERDİR?
YA DA NE OLMALIDIR?
Çok yönlü bakalım... 

TDK: "Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı." 

KUR'AN'DAKİ AYETLERİN ÖZETİNE BAKILDIĞINDA İSE; 

İNSAN: "Ruh ve bedenden oluşan en güzel varlığı ifade eder...
Çünkü insan "Akıl, bilgi, irade, düşünme ve düşündüklerini yapabilme gücü ile diğer tüm varlıklardan üstündür!" 

İnsan sözcüğü Kur'an'ı Kerim'de tekil-çoğul veya erkek-dişi olarak (ins, enâsi, ünâs, nâs şeklinde) toplamda 330 ayette geçiyor. 

Ve bu ayetlerdeki konulara baktığımızda Rabbimiz adı geçen "İnsan" türünü dört tip olarak ayırmış..
*Mü'min
*Münafık 
*Müşrik
*Kâfir
Alt başlık olarak ve ayrı bir konumda ise *ZALİM sıfatını kullanmış...
Bahsedilen zâlim ve zulmü ise "HEM KENDİNE, HEM ETRAFINA, HATTÂ KÂİNATA KARŞI" yapılan bir zulüm şeklindedir! 

4 ana başlık ve alt başlıktaki "zâlim" sıfatlı insanların özelliklerini de detaylı bir şekilde bildirilmiştir. 

Ayrıca Rabbimiz bir çok ayette; kötüleri, kötülükleri bu şekilde sınıflandırarak, iyiye yönelmememizin gerekliliğini anlatırken, Azhab Sûresi 72'ci ayette de  kâinatı İNSANIN emrine verdiğini, dağların bile yüklenmediği yükü İNSANIN kabul ettiğini  anlatır.. 

Ve verdiği irade ve akıl nimeti farkıyla birlikte hadislerdeki tabir ile "halife olarak" yaratmış ve dünyadaki her şeyi onun emrine vermiştir! 

Bu "Halifelik" sıfatı karşılığında istediği tek şey ise kulluktur!
Yani aslında İNSANLIK!


Çünkü insan zaten fıtratı gereği; gerçek ve doğru kulluk sıfatlarını taşımaktadır aslında! 

Meselâ; yalan söylemek günahtır! 

Ve zaten yalan söyleyen kişi, söylediği yalanın büyüklüğü veya söylediği kişiye göre değişen boyutlarda; kalp atışı hızlanır, gözlerini istemsiz kaçırır vs..
Bunlar bilimsel olarak da kanıtlanmıştır.. 

Ee o zaman; "İnsan" zaten yalan söylememek üzere yaratılmıştır diyebilir miyiz?
Rengi beyaz, pembe olsa da... 

Ya da; utanma duygusunun kaybolması ile gelen çıplaklık!
Günah mı? 
Evet! 

Kişinin yaşam veya giyim tarzı ne olursa olsun o çıplaklık hâli, insan bedeninde, duygularında ne tür değişiklikler ortaya çıkarır? 

En uç noktada açık giyinende dahî, belli bir utanma duygusu veya yüz kızarma, yine kalp çarpıntısı gibi fizyolojik değişimler olmuyor mu? 

"Artık utanma mı kaldı?" dediğinizi duyar gibiyim:) 

Şöyle bakalım o zaman; kadın için bikini ile, erkek için slip mayo ile güneşlenen kişiler; aynı ebatlarda olan ama kumaşı farklı "iç çamaşırı" adı ile giyindikleri şeylerle, kimsenin yanında dolaşmazlar! ("özel(!)" olduğundan!) 

Niye?
Sadece kumaş farkından mı?
Hayır..
Ayıp(!) olur! 

İşte o yok veya bitti sandığımız  "İNSAN" fıtratında olan "UTANMA" duygusu yine girer devreye! 

Günümüzde yaşanılan olaylar bunlardan daha vahim!
Şiddet, cinayetler, tacizler, tecavüzler, ensest ilişkiler....
Bunları yapan “insan(!)” ne hisseder?
Açığa çıkana kadar neden saklar? 

İNSAN SIFATI olmasada FITRATTAN!
Korku, endişe, utanma, belki pişmanlık... 

İŞTE BAHSETTİĞİMİZ ŞEY TAM DA BU! 

İNSANIN FITRATI BELLİDİR
Bu fıtrata ters yaşamayı seçmek ise "İNSAN" ŞARTLARINA UYMAZ, UYAMAZ! 

Peki "İNSANIN ŞARTLARI" diye bir metin olsaydı... 

Nasıl olurdu?
Çok zor değil..
Hadi kurgulayalım birlikte.. 

Îmanın Şartı 6!
İslâmın Şartı 5! 

İNSANIN ŞARTI? 

*Yalan söylememek!
*Dürüst olmak
*Merhametli olmak!
*Edebi, hayâyı elden bırakmamak!
*Kimsenin hakkına girmemek!
*Zulmün her türünden kaçınmak!
*Kimse görmese de Allah'ın(CC) her an bizi gördüğünü unutmamak!
*Kendini sürekli meşru yollarla geliştirmek!
*Başarı veya nimetin Rabbin lûtfu olduğunu bilmek!
*Aldığımız tek bir nefesi dahî nimet görüp, her an şükretmek!
*Verilen tüm nimetlerin emânet olduğunu bilerek, onları doğru yerde doğru işlerde ve asıl sahibinin kim olduğunu bilerek kullanmak!
*Başımıza gelen "bize göre" kötü şeylerin hikmeti için hamd ile sabretmek!
*Aklını iradesine hâkim olarak kullanmak!
*........
*........ 

Ekleyin ekleyebildiğiniz kadar!
Eklerken unutmayalım ki; bunlar ve daha bir çok güzel haslet, yukarıda verdiğimiz örnekler gibi, zâten FITRATIMIZDA var! 

Bu şekilde, yani fıtrata uygun yaşayabilsek zaten "SALİH KUL" veya "MÜ'MİN" sıfatlı İNSAN olmaz mıyız? 

Bunları kural olarak benimseyip yaşayan İNSAN;
Cinayet işler mi?
Sapkın yollara düşer mi?
Hırsızlık, yolsuzluk yapar mı?
Zâlim olur mu?
Savaş adı ile masumları katleder mi? 

Rabbimizin istediği ölçülerde yaşayan "kul" sıfatlı İNSAN olmak çok mu zor? 

İnsan  yaratılmışlar içinde üstündür!
Ve sebebi ise AKIL ve İRADEDİR dedik.. 

O zaman aklımızı kullanarak "İNSANIN ŞARTLARI" tablomuzu dolduralım.. 

O şartlara uygun yaşayalım... 

Ya yaşamayanları ne yapalım?
(Dediniz, duydum:)) 

Bu konuda da önce kendi nefsimizden sorumlu olduğumuzu hatırlayalım! 

Bir psikolog ile terapide iken ne yapılır?
Psikolog önce kendimize ait eksiklere, yanlışlara ayna olur.. 

Bir süre sonra bakarız ki; biz değişmeye başlamışız!
Biz değiştikçe etrafımızdakilerde değişir yavaş yavaş....(Tecrübeyle sabit:) 

Aynı şey mi?
Değil elbette.. 

Ama demem o ki; biz önce nefsimizi terbiye edelim..
Kendi nefsimiz tamam ise yakın çevreye zaten sirayet edecektir bu... 

Sirayet (etki) ettiklerimizin de etkileyeceği insanlar yok mudur?
Vardır... 

Su  birikintisine düşen damla misâli... 

Birikmiş su ne kadar büyük olursa olsun, o bir damla düştüğü an; hareler, halkalar oluşur bu halkalar genişler.. 

Veya  siyah mürekkep damlamış bir bardak su..
Simsiyah olur!
Su görünmez bile...
Mürekkep galip gelmiş, suyun temizliğini bozmuştur! 

Ama bu fiziksel bir değişimdir..
Yani suyun kimyasal özelliği değişmez! 

Ancak o bardağa damla damla temiz su eklenirse; mürekkebin yoğunluğu azalır, renk açılır.
Hatta temiz su damlaları devam ettikçe su durulup eski hâlini alıverir... 

Şimdi biz toplum olarak; bir taraf "duru su" bir taraf "siyah mürekkep!" 

Amaa!
Duruluğumuza bulaşan bu siyah renk  bir damla veya bir kova da olsa, bizim duru su özelliğimizi kaybettiremez! 

Ahlarla vahlarla; bittik, tükendik, iflah olmayız artık vs gibi yeîse (ümitsizliğe) düşmek, siyaha bulanmayı kabul etmektir! 

Unutmamalıyız ki bizim kimyamız duru su!

Temiz damlalarla arınabilir, arındırılabilir özellikteyiz! 

Öyleyse su deneyi misâli; kimyamızın gerçeğini, yani FITRATIMIZIN gerekliliğini unutmayalım! 

Toplumu siyaha boyayan mürekkebi durultalım..
"Bir damladan ne olur ki, neye yarar ki?" demeden... 

Önce nefsimize bir damla ile başlayalım..
Sonra en dar halkada ailemize damlayalım.. 

Toplumun yarısı bunu yapsa, yapabilse o mürekkepten eser kalır mı? 

Öyle ise hadi!
Önce kendi suyumuzu arıtıp, durultmaya.. 
Damla hükmünde de olsa, kapkara olmuş diğer suları arıtmaya niyet edelim... 

Bunu yaparken ümitsizliğe düşersek duaya sarılalım.. 

Alvar'lı Efe Hazretlerinin duasının mahiyeti çok derin demiştik ya başta...


ALLAH BİZİ İNSAN EYLEYE...... 

Allah bizi şeklî olduğu gibi, fiîli ve kimyamıza, fıtratımıza uygun İNSAN eylerse zaten bir sorun kalmaz! 

O zaman ez-cümle... 

Îmanın, İslâmın şartlarını; şiir ezberler gibi, boşuna ezberleyip, çocuklara da ezberletip durmayalım! 

Onları bahşedişmiş aklımızla idrak edip yaşayalım... 

Yaşayabilmek içinde kendi özümüze "FITRATIMIZA" bakalım! 

Uymadan ezberlediğimiz şartların bize bir faydası yok çünkü... 

 

Hatta; ÖNCE İNSAN, SONRA İSLÂM!

İnsan olmayı başarırsak, zaten Îmana ve İslâm'a uygun yaşıyor ve kazanıyoruz demektir…

 

Biz kendimize "İNSANIN ŞARTLARI" tablosu oluşturup uyarsak; verdiğimiz örnek misâli, ilk önce kendimize, sonra yakından uzağa herkese belki bir damla olabiliriz.. 

Damlamızla suları durultmaya ömrümüz yeter mi bilinmez... 

Ama en azından SİYAH mürekkep olmayı kabul etmemiş oluruz değil mi? 

 

Allah(CC) bize "İNSAN" tanımlarının, hem Kur'an hemde sözlükte bulunan; akıl, irade, şekillendirme, yön verme, yönetme vs sıfatlarını, doğru yolda, doğru işlerde kullandırsın... 

RABBİM BİZİ ISLAH EYLEYE..
KENDİSİNE LAYIK KUL EYLEYE..
İÇİMİZDEKİ KÖTÜLÜKLERİ, KÖTÜLERİ BERTARÂF EYLEYE...
FITRATA UYGUN YAŞAYAN "İNSAN” EYLEYE..
İnşallah....



                                          VESSELÂM...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —