İslâm Dünyası ne zaman yekvucut olacak?
Elif Lale Kırcaoğlu

Biz yazarlar, çevremizde olup bitenlere duyarsız kalmayız. Bölgemizin içinde bulunduğu sancılı dönemde Türkiye'nin İstiklal ve istikbali için elimizden geleni yapmak zorundayız. Sınırlarımızdaki menfi etkilerden ve terör yapılanmalarından bir an evvel kurtulmamız gerekiyor. Bugün görüyoruz ki İsrail Ortadoğu'da Müslümanlara kan kusturuyor. Yıllardır Filistin başta olmak üzere tüm İslam ülkelerine saldıran, şimdi de nükleer silahları gerekçe göstererek İran'a saldıran bu terörist devlete karşı artık bir şeylerin yapılması gerekiyor. İstikrar ve güven ortamının çok güçlü bir şekilde tesis edilmesi gerekiyor. İç barışı ve dayanışmayı çok iyi tahkim etmeliyiz.
Millet olarak tarih boyunca bu meselelere hiçbir zaman bihane kalmadık, bundan sonra da kalmayacağız.
İsrail'in Gazze halkına yönelik yaptığı soykırım ve Suriye'deki yeni oluşuma müdahil olmaya çalışırken,  şimdi bunlara bir de İran'a yönelik saldırısı eklendi. İran-İsrail saldırıları şimdilik iki ülke ile sınırlı gözüküyor. Zahirde böyle ama ABD'nin bu çatışmalarda taraf olmadığını söylemek güç. BM itidal çağrısı yapsa da, Gazze soykırımından dolayı yalnızlaşan ve uluslararası arenada eleştirilerin odağı haline gelen İsrail, Tel Aviv saldırılarıyla mağdur konumuna düşürüldü. Bu durum, bana biraz da 11 Eylül saldırısını hatırlattı.
Öyle görünüyor ki, ne ABD Ortadoğu'dan, ne terör devleti İsrail Arz-ı Mevud projesinden vaz geçecek gibi durmuyor. Türkiye'nin çok önemli tarihi misyonunu yerine getirme dönemi başlıyor. Azdan az, çoktan çok gider. Bir gün İsrail ile karşı karşıya geleceğimiz muhakkaktır.
İsrail'in 13 Haziran'da İran'ın nükleer tesislerine ve füze üslerine düzenlediği saldırılara İran balistik füzelerle karşılık verdi. Tel Aviv ve Kudüs'te patlamalar oldu. İki ülke arasında hava saldırıları gece boyunca devam etti. Bu saatten sonra İran-ABD nükleer görüşmelerinin bir anlamı kalmamıştır. Öteden beri Yahudi lobisinin Amerika'yı yönettiği söylenir. Halbuki mesele tam tersi. Ortadoğu'da ABD'nin müdahil olmadığı hiçbir mesele yoktur. 
Peki, Türkiye, İran-İsrail geriliminde nasıl bir politika izliyor? Öteden beri Türkiye'nin dış politikasını önemsiyor ve doğru gördüğüm tüm siyasetini alkışlıyorum.
Hiç şüphesiz bölgedeki gelişmeleri yakından izleyen ülkelerin başında Türkiye geliyor. Her ne kadar İran, Suriye iç savaşında ve diğer konularda Türkiye ile birlikte hareket etmese de, terör devleti İsrail karşısında, komşu ülke İran'ın safında olmamız gerekiyor. İsrail, Gazze  ve Suriye-Lübnan saldırısıyla elini kana bulanmış bir terör devletidir. ABD destekli Netanyahu yönetimine en büyük tepkiyi, başkent Ankara veriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsrail'e yönelik söylemlerini biliyoruz. Türkiye, diplomasi gereği sıcak gelişmelerden İsrail hükümetinin sorumlu olduğunu deklare etti. Lakin ABD Başkanı Donald Trump'ın başlattığı nükleer müzakerelerin barışa giden yolda "tek yöntem" olmadığını gördük.İsrail'in Gazze'yi Filistinlilerden arındırma savaşı hız kesmeksizin devam ederken, buna, eş zamanlı İran hedeflerini vurmayı da ekledi. Hatta İran'a yönelik operasyonun adı bile konulmuş: Yükselen Aslan. Siyonist devlet İsrail, İran'ın  çok önemli isimlerini birbir temizliyor. Aslında İsrail'in Gazze ile Lübnan'da Hamas ile Hizbullah'a karşı başlattığı savaşın da hedefi İran'dı. İran'ın nükleer silah ve atom bombasından rahatsız olan terör devleti İsrail, artık durmaz. Nitekim saldırıda İran'ın nükleer çalışmalarını yürüten kişiler hedef alındı. Şah Rıza döneminde İran İsrail'in müttefiki kanumundaydı. İran İslam devrimi ve Humeyni döneminin başlamasıyla müttefiklik sona erdi. İsrail için İran en ciddi tehdit olarak gösteriliyor ama bu doğru değil. Bir defa İran, 1979 devriminden bu yana 46 yıl geçmesine rağmen İslam dünyasında başat bir rol oynayamamıştır. Birleştirici ve tek vücut kılacak bir amaç ve misyonu hiç olmamıştır. İran Şia yayılmacılığını önceleyen bir devlettir. Yine de biz, tüm olumsuzluklarına rağmen İran'ın yanında yer almalıyız. 
Her şeyi biz yaşarken gerçekleşiyor ve tarih yazılıyor. Artık dünya müslümanlarının bir araya gelerek Vahdet olmaları elzemdir. Zira şer cephesi Müslüman ülkeleri tek tek parçalamaktadır. 
Rahmetli Erbakan hocanın da ifade ettiği gibi, Suriye söz konusu olduğu zaman hedef Türkiye'dir. Bugün İsrail sadece Filistin ve Gazze'ye saldırmakla kalmıyor, Lübnan ve İran'a da saldırarak, büyük İsrail devletini kurmak için planlarını adım adım işletiyor.