Kürsüde dindarlık anlatıyorsun. Gözünü kıstığın her kız çocuğunun eteğini ölçüyorsun. Ama hiç aynaya bakıyor musun? Bu dinin ilk emri “Oku!” idi, sen ise sadece “Boyun eğ!” diyorsun. Sözde İslam öğretmenisin ama Allah’ın dini ile kendi karanlık zihnini birbirine karıştırmışsın.
Hırsızlıktan söz etmiyorsun. Yolsuzluğa suskunsun. Rüşvetin kol gezdiği, devletin malının yağmalandığı bu düzende tek kelime etmiyorsun. Peki ne anlatıyorsun? Kızlar şort giymesin! Tesettürsüz kadından toplum bozulur! Peki ahlâkı haram para yiyen mi bozuyor, yoksa açlıktan çocuğuna bir paket süt alamayan mı?
Peygamber Efendimize methiyeler düzüyorsun. Gül kokusu, mübarek ahlakı, adaleti… Hepsi güzel, hepsi yerinde. Ama onun gibi yaşıyor musun? Hasır üstünde yattığını, günlerce kuru ekmek ile idare ettiğini neden anlatmıyorsun? Malı bölüşürken kendini unutan liderin izinden gidiyor musun, yoksa ihalelerden, vakıflardan, örtülü ödeneklerden pay mı bekliyorsun?
“Devletin malından bir zerre yiyen kardeşinin etini yemiş gibidir,” hadisini neden hiç dillendirmiyorsun? Senin mahallenin belediye başkanı, bakanı, müteahhidi helal kazançla mı zenginleşti?
“Emanet şereftir” der Peygamberimiz. Sen liyakati ayaklar altına alanlara neden susuyorsun? Torpil ile doldurulan kadrolar, ehliyet yerine sadakat arayan düzen için neden tek bir kelime etmezsin? Çünkü senin dinin Allah’ın dini değil, partinin ve cemaatinin dinidir.
Cin çıkarma seansları, büyü bozma duaları, “rızık açma” seanslarıyla Allah’ın ayetini pazarlayanlara ne zaman dur diyeceksin? Kur’an-ı Kerim’i bir ticaret malzemesi yapan sahtekârlara karşı sesin neden kısık?
Ve en acısı… O “cemaat evlerinde” çocuklara yapılan istismarları örtbas etmek için sustun! “Din elden gidiyor” diye bağırırken, çocukların iffeti elden gidiyordu. Sen neredeydin öğretmen efendi?
İslam, sadece kadının giyimiyle ölçülüyorsa, sadece şekille, sakalla, başörtüsüyle tanımlanıyorsa, senin dinin eksiktir. Adaleti, merhameti, temiz kazancı, kul hakkını anlatmayan bir öğretmen, İslam öğretmiyor; sadece gölgesini pazarlıyor.
Sana soruyorum, yüksek sesle, herkesin içinde:
İslâm sana ne zaman uğrayacak, öğretmen efendi?