Bir eşiği daha geçtik.
Bu artık bir savaş değil, bir kıyamet provası.
Bugün İsrail’in Suriye'nin başkenti Şam'a düzenlediği saldırı, yalnızca bir ülkeye değil; bütün insanlığın vicdanına fırlatılan bir bombadır.
Genelkurmay Başkanlığı binası yerle bir edildi. Cumhurbaşkanlığı Sarayı hedef alındı. Şehir sarsıldı. Halk yandı. Ama asıl yanan, dünya denen bu sessiz cehennemin kalan son ahlakıdır.
İsrail ne yaptığının farkında mı?
Dün Filistin'i yaktı. Bugün Suriye'yi yıkıyor.
Yarın neresi? Lübnan mı, İran mı, yoksa doğrudan Türkiye mi?
Peki bu cüretin kaynağı nedir?
Amerikan güvencesi mi? İngiliz parası mı?
Yoksa korkak Batı'nın sinsice arkasında durduğu o kadim kibir mi?
Ama asıl mesele şu:
İsrail artık maskesini attı.
Bu saldırıyla “Ben artık devlet değil, örgütüm” dedi.
Bu saldırıyla "Ben barış istemiyorum" dedi.
Bu saldırıyla "Ben insan değilim" dedi.
Çünkü bir devlet, komşusunun kalbine bomba atmaz.
Bir insan, komşusunun evini başına yıkmaz.
Bir millet, başka bir milleti haritadan silmeyi hedefleyemez.
Bunu sadece zalimler, cellatlar, tanrıyı oynamaya çalışan şeytanlar yapar.
Ve soruyoruz:
Erdoğan'ın açık uyarısından sonra bile Şam’a bomba atan İsrail, aslında kime mesaj verdi?
Ankara’ya mı?
Tahran’a mı?
Yoksa "Ben tanrı oldum" diyen küresel kibir sahiplerine mi?
Ama hesap etmediğiniz bir şey var:
Bu coğrafya susmaz.
Biz, diz çökenin değil, kıyam edenin evlatlarıyız.
Şam’ın taşına sinmiş Emevi’nin duası hâlâ göktedir.
Bu topraklarda her düşen beden, bir milletin uyanışına vesiledir.
Siz ne zannediyorsunuz?
Türk milleti ne zaman korktu?
Ne zaman kaçtı?
Ne zaman sessiz kaldı?
Siz bizim sabrımızı korkaklık mı sandınız?
Bakın açıkça yazıyorum:
Bu artık kırmızı çizgi değil, kan çizgisidir.
Bugün Şam’a bomba atanlar, yarın İstanbul’un minarelerinde ezanı susturmak ister.
Bugün Şam yıkılıyor diye susarsak, yarın Ayasofya’da haç dikmek için gelirler.
Ama bu millet öyle bir millettir ki,
susmaz!
unutmaz!
bekler ve zamanı gelince, hesabı sorar.
Bugün İsrail bu bölgenin kaderiyle oynuyor.
Ama bu oyun masada değil, kabir taşında bitecek.
Bu gök, mazlumun ahını biriktiriyor.
Ve o ah, yakında yıldırım olup düşecek.
Tel Aviv’in ışıkları sönmeden, bu ateş durmayacak.
Son sözümüz şudur:
Zulümle abad olanın, sonu viran olur.
İsrail, sen kendi sonunu yazıyorsun.
Ve bu kez, o kitabı biz kapatacağız!
“Her bomba, gökten düşen bir lanettir.
Ve lanet, sahibine geri döner.”