Geçen hafta üç aylar ile ilgili konumuzda üç aylar içinde bulunan "kandil geceleri" konusunu anlatacağımızı yazmıştık..
Kandil adı ile geçirilen geceler:
Regaib Kandili
Miraç Kandili
Berat Kandili
Mevlit Kandili
Ve Kadir Gecesi'dir.
Verilen isimlerin farkından da anlaşılacağı gibi; hepsinde "kandil" ifadesini kullanırken, bir tanesine kullanılmamış..
"Kadir Kandili" denmemiş!
Neden?
Diğer geceler ile ilgili sadece rivayet hadisler varken, sadece Kadir gecesi kendi ismi ile Kur'an-ı Kerîm'de anılmış olup, o gecenin neden özel olduğu 5 ayet ile de açıklanmıştır.
Bu 5 ayet sûre olarak 97. sûre olan Kadir Sûresi'dir..
1. Doğrusu Biz, onu (Kurân'ı) Kadir gecesinde indirdik.
2. Kadr gecesinin ne olduğunu bilir misin sen?
3. Kadr (Kadir) gecesi; bin aydan daha hayırlıdır.
4. O gece Rab'lerinin izniyle Ruh ve melekler, her türlü iş için iner de iner.
5. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.
Ayetler oldukça açık ve anlaşılır halde olduğundan bu gecenin özelliği üzerine konuşmaya da gerek yok, nettir..
Kandil değilde "gece" olarak adlandırılması da bu sebeple, yani ayette de “gece” ifadesi net oluşundandır.
Peki diğer geceler madem Kur'an'da yok neden özel?
Neden isimleri "kandil"?
Mevlit Kandili zaten Efendimiz'in (SAV) dünyayı şereflendirdiği gün yani, yeni tabir ile O'nun "doğum günü" olduğu için özeldir!
Bunda bir sorgulama yoktur, olmamalı!
Miraç Kandili ise Efendimiz'e (SAV) bahşedilen İsra ve Miraç mucizesinin gerçekleştiği gecedir ve ayrıca 5 vakit namazın farz kılındığı gecedir..
Bu da nettir!
Regaib Kandilini zaten geçen hafta yazdık Recep ayını anlattığımız detaylarda...(Bir önceki yazıya bakabilirsiniz)
Geriye Berat Kandili kalıyor ki; Şaban ayının 15. Gecesidir ve hadisler vardır yine..
Kur'an'da ki; Duhan Sûresi 4-5-6. Ayetlerde o geceyi anlatır denmiş hadisler ve âlimlerce..
"(O öyle bir gecedir ki) Her hikmetli iş katımızdan bir emirle (uygulanmak üzere) o gecede ayrılır.
Muhakkak ki biz, Rabbinden bir rahmet olarak peygamberler gönderenleriz.
Her şeyi hakkıyle işiten, her şeyi hakkıyle bilendir O!"
Bir kısım âlim; bu ayetlerde anlatılan gecenin; Kadir gecesi olduğunu, bir kısım da Berat gecesi olduğunu savunmuştur.
Çok sayıda hadis vardır.
İçlerinde zayıf veya sahih kabul edilmeyenleride vardır elbette..
(Burada bir virgül koyuyoruz, diğer detaylar ile birleştirilecek)
Son olarak bu gecelere "Kandil" denmesinin sebebini de yazıp kendi özetimize geçelim..
Kandilin anlamı= (TDK) İçinde yağ veya sıvı bir yakıt ile fitilli bir aydınlatma aracı.
Tarih boyunca; Selçuklu ve Anadolu Türk İslâm Devletleri döneminden Osmanlı'ya kadar, bu geceler özel tutulup, ihyâ edilmeye çalışılmıştır.
Taa ki; II.Selim dönemine kadar..
II. Selim bu gecelerin, halk tarafından unutulmaması ya da hatırlatılıp özel olduğunun hissedilebilmesi adına, ferman yayınlamış ve bu özel sayılan gecelerde, minarelerde yukarıda TDK tanımını verdiğimiz kandillerin, gün ağarana kadar yakılmasını emretmiştir..
Ve halk uzun bir süre bu gecelere, "Kandilli Gece" ifadesini kullanmıştır..
Zaman içerisinde Kandilli gece, Kandil gecesi adını almış, sonrasında ise gecelerin isimlerine "kandil" adı eklenmiştir!
MİRAÇ "KANDİLİ" gibi..
Son olarak; "Kandil" ifadesi Efendimiz'in, (SAV) veya halîfelerin, sahabelerin kullandığı bir tabir de değildir.
Buraya kadar tanımlar, açıklamalar tamam..
Şimdi sorgularımıza dönüp birleştirelim...
Biz neyi sorguluyoruz?
KANDİLLER KUR'AN'DA GEÇMİYORSA O ZAMAN YOKTUR!
HADİSLER SAHİH Mİ DEĞİL Mİ?
BİR GÜN ORUÇLA 1000 YIL TUTMUŞ SAYILIYORSAM MADEM O GÜN TUTAYIM BİTSİN, BU NASIL BİR SAÇMALIK!
KANDİLLERDE YAPILAN İBADETLETİN ASLI NET DEĞİLSE NİYE YAPIYORUZ?
MADEM ADI KANDİL DEĞİL..... gibi....
Sorgulama nedir?
Bir konuda eğer bir aykırılık varsa, bir konuda yapılan işlerde bir terslik varsa veya kötü sonuçlanan bir eylem varsa yapmamak ya da iyiyi/doğruyu bulmak adına düşünmek, tartışmaktır!
Şimdi yukarıda virgül koyduğumuz yerden alıp diyelim ki;
Evet, Kadir gecesi hariç diğer geceler Kur'an'da yok!
Hattâ o gecelerde yapılacak ibadetler ile ilgili hadislerin çoğu da sahih değilmiş "diyelim"!
"Sahabiler bile kandil dememiş" de diyelim!
Eeee.. Bu sorgulamalar bize neyi kazandırır?
Kötüye sevkeden bir durum var mı?
Sorgulama tanımına uygun mu bu?
Bu sorgulamanın bize kazandıracağı hiç bir şey yok iken, çok şeyi kaybettirir!
Şöyle ki; bu gecelere özel ibadetlerimizi arttırdık, ya da hiç Kur'an okumayan kişi bile o geceye özel bir Yasin okudu veya iki rekat namaz kıldı diyelim..
Ne kazanır?
Öncelikle Rabbimiz zerre hükmündeki bir iyiliği, ibadeti karşılıksız bırakmaz!
Hele birde kulunun O'ndan kat kat karşılık vereceğini ümit ederek, sadece o bir günlük veya gecelik dahî olsa yaptıklarına asla kayıtsız kalmaz!
Zîra Kutsî bir hadiste, "Ben kulumun zannı üzereyim" buyrulmuştur!
Yani biz Rabbimizi nasıl bilirsek öyle muamele görürüz..
Ben bin kat sevap ümîdi ile kıldığım iki rekat namaza, bin rekat hükmünü vereceğine itimat ederek kılarsam, bu bir yerde yazmasa da Rabbim verecektir rahat olalım...
Peki ya sorgulayan olarak "bunlar yokmuş ki" kardeşim deyip, boş geçirirsem ne kazanırım?
KOCAMAN bir hiçç...!!
Sürekli hadislerin sahihliğini vs tartışıyoruz!
Şöyle bir düşünelim; sahih veya değil, (diğer konular dışında tutarak) mübarek geceler ile ilgili hadislerde ne var?
Sorgulamanın tanımına uygun olarak düşünürsek sorgulamalı mıyız?
Bize bir kötülük mü aşılıyor?
Hayır!
O zaman gelin bırakalım bu sorgulamaları..
Sorgulayacak isek tavsiye edilen ibadetleri değilde, akla mantığa uymayan uygulamaları sorgulayalım..
Meselâ "Kandilin mübarek olsun" "Hayırlı kandiller" mesajlarının bize veya karşımızdakine ne kazandırdığını sorgulayalım!
Kandilini sadece sosyal medyadan yazarak kutlayınca değilde, o kişiye veya kendimize dua ederek kazanacağımızın farkına varalım!
Ya da "kandil bile kutlamıyor, mesajıma cevap vermiyor" deyip birilerine yafta yapıştırmamızın doğru olmadığını anlayalım!
Kandili yani o geceyi, sadece yazarak veya arayıp mübareklemek ile değilde, fiîlen yaşayarak mübarek kılalım!
Ecdâdımızın kandil yakma hassasiyetine uygun, birbirimize hatırlatmak, dua etmek, dua istemek için ise bu kutlama mesajları ne âlâ...
Ama yargılamadan! Yaftalamadan..
Yapanı dindar, yapmayanı dinsiz îlan etmeden!
Bizim tek görevimiz bu dünyada yaşar iken aynı anda ebedî hayatta da cenneti kazanabilmek!
Bize sevap kazandıracağından emîn olduğumuz her eyleme dahil olacak, günaha götürecek her şeyden de uzak duracak aklımız bahşedilmiş!
Hadislerin sahihliğini, bu gecelerin varlığını yokluğunu sorgulamak yerine; ümit ederek ve belki güncel hayat koşturmasında yapamadığımız, extra ibadet veya dualara yer vermeye bir sebep, vesîle saysak bu kazanç mıdır, kayıp mı?
Ayrıca bu sorgulamalarda şeytanın da dahlini unutmayalım..
Her türlü güzel işten bizi alıkoymak onun işi!
Vesveselerine kanmayalım...
Eşim ile bu konuyu yazacağımı konuşurken, sorulardan bahsedince bana dedi ki:
"Anlayamıyorum; bir düşünürün sözünü, hiç araştırıp sorgulamazken, neden konu hadisler olunca bu kadar sorguluyoruz?"
Şimdi gelin bu sohbetimizin üzerine bir değişiklik yapalım ve ben sizlere sorayım...
Dostoyevski ünlü bir düşünür, hemem herkes bilir..
Derin anlamlı ve özlü sözleri, sosyal medyada yazılır çizilir hep...
Hiç araştırma gereği duyduk mu?
Meselâ Dostoyevski demiş ki; "Bir fikir ayrılığına rağmen karşındakine saygı duyabiliyorsan, insan olmuşsun demektir.."
Çok güzel ve derin anlamlı bir cümle değil mi?
Sorgulayan var mı acaba, bu cidden onun sözü mü?
Sorgulama gereği duyulmamıştır çünkü kötü bir tarafı yok!
Tıpkı adına takıldığımız kandil geceleri için tavsiye edilen, ibadetleri içeren hadisler misâli değil mi?
Ama biz vesveselerle, hadislerde ibadet edin, dua edin, isteyin içerikli şeyler dahî olsa sorguluyor hâle geldik!
Ez cümle sorgulayacak isek; iyilikte, güzellikte, ahlakta, adalette, ibadette, hayırda, sevapta bir fazlasını veya bir üstünü nasıl başarırım, ne ile kazanırım acaba diye sorgulayalım...
Ve kalbimizi vesveselerden arındırıp, Rabbimizin merhametinin sonsuzluğunu düşünerek, hep bir üstüne talip olalım inşallah...
Rabbim hepimizi, şeytanın vesveselerinden uzak, her günü ve her geceyi "Kadir" bilip, tam bir ihlas ile ibadet ve dua eden kul eylesin..
En küçük zerre hükmünde sevâbın bile karşılığı olarak bulacağımız, cenneti kazanmayı nasip eylesin....
Geçen haftaki yazıda, en sonda yazdığımız Hz. Ali'nin (R.A) kıssası misâli, “Ya yoksa!” deyip kendimizi yormak yerine, “Ya varsa!” diye düşünelim..
Kaybeden değil, kazanan olmaya niyetle…
VESSELÂM...