Son günlerde Kerkük’ten gelen haberler, Türk ve Türkmen varlığını hedef alan bir yok etme politikasının yeni bir aşamasını gözler önüne seriyor. Türkmenlerin mezar taşlarının kırılması, mezarlarının yağmalanması ve bu saldırıların sistematik bir şekilde gerçekleştirilmesi, sadece bireysel bir vandallık değil, tarihi ve kültürel bir kimliği silmeye yönelik alçakça bir hamledir.
Bu saldırılar, Kerkük’teki Türk ve Türkmen varlığının fiziki izlerini ortadan kaldırma çabalarının bir parçasıdır. Mezarlarımıza yapılan saldırılar, geçmişimizle bağımızı koparmak, çocuklarımıza kimliksiz bir gelecek bırakmak isteyenlerin planlarının bir tezahürüdür. Amaç açıktır: Kerkük, Türk kimliğinden arındırılmak isteniyor. Tarihi mirasımız, dilimiz ve kültürümüz hedef alınarak, Türkmenler adım adım yok sayılmaya çalışılıyor.
Bu durum, sadece Irak sınırları içinde yaşanan bir mesele değil, tüm Türk dünyasını ilgilendiren bir insanlık suçudur. Kerkük, bir Türk yurdudur. Tarihin derinliklerinden bu yana Türk varlığının izlerini taşıyan Kerkük, Türkiye’nin ve tüm Türk devletlerinin kardeşlik sorumluluğudur. Ancak, bugün bu saldırılara karşı gereken tepkinin verilmediğini görmek üzücüdür.
Türkiye ve Türk Dünyasının Sorumluluğu
Türkiye, Kerkük meselesinde daha proaktif bir politika izlemek zorundadır. Türkmenler yalnızca Irak’ın bir parçası değil, Türk dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle, saldırılara karşı diplomatik girişimlerden uluslararası platformlarda gündem oluşturacak adımlara kadar her türlü araç devreye sokulmalıdır. Sessizlik, Türk varlığını yok etmeye çalışanlara cesaret vermekten başka bir işe yaramaz.
Aynı şekilde Türk devletlerinin de bu konuda bir araya gelerek ortak bir duruş sergilemesi gerekmektedir. Türk Konseyi, bu meselede kararlı bir tavır ortaya koymalı; Kerkük’ün tarihi statüsüne ve Türkmenlerin haklarına sahip çıkmalıdır. Eğer bugün susarsak, yarın ne Kerkük ne de Türkmen varlığı kalacaktır.
Kerkük’teki Mücadele, Kimliğimizin Mücadelesidir
Kerkük sadece bir coğrafi alan değil, Türk kimliğinin onuru, geçmişi ve geleceğidir. Mezar taşlarımıza yapılan saldırılar, köklerimize yapılan saldırılardır. Köklerinden koparılan bir millet, savunmasız ve zayıf düşmeye mahkumdur. Ancak Türk milleti tarih boyunca böyle bir tehdide boyun eğmedi, yine eğmeyecektir.
Bugün Kerkük için ayağa kalkmak, yarın Türk milletinin geleceğini savunmak anlamına gelir. Bu nedenle, Türkiye ve Türk dünyası, Kerkük’teki kardeşlerimize yapılan saldırılara “dur” demek için harekete geçmelidir. Aksi takdirde tarih, bu sessizliği ve ihmali affetmeyecektir.
Unutulmamalıdır ki, Kerkük Türk’tür, Türk kalacaktır. Ancak bu kalıcılık, sadece duygusal söylemlerle değil, kararlı ve somut adımlarla mümkün olacaktır. Bu davanın sessiz tanıkları değil, güçlü savunucuları olmalıyız.
Strateji Uzmanı
Araştırmacı yazar
Gökalp Şentürk